Sendikal Platform, Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Ziyaretinin, “Türkiye’yi Özne Kabul Eden Tc-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolünün Uygulanmasını İstemek Ve Destekçi Aramaya” Yönelik yapıldığını belirterek, Atalay’ın Açıklamalarına Tepki Gösterdi. Platform adına Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Tahir Gökçebel tarafından yapılan açıklama şöyle:
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan DE-FACTO yapıda; ‘’Ekonomik program ve gelişiminin, kendi siyaset kurumunun çabaları ile olacağını, Türkiye’nin sadece destek vereceğini’’ vurgulayan ‘’Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanı’’ Beşir Atalay’ın açıklamaları ile uygulaması çelişki içermektedir.
Daha önceki ‘’Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanlardan’’ farklı hareket etmediğini bir kez daha ortaya koymuş ve onlar gibi misafir olduğu ülkenin gerçeklerini dikkate almadan açıklama ve uygulama yapma yoluna gitmiştir. Unutulmamalıdır ki Kıbrıs’ta S 300 Füze krizi bizi savaşın eşiğine getirdiği dönemi yaşadık. Şimdi ise Akdeniz’de yapılan doğal gaz ve petrol aramalarına karşı T.C. Yetkililerinin geçmişteki açıklamaları ile ayni doğrultudadır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan DE-FACTO yapıdaki tüm uygulamalardan kendi güdümlerinde olan ‘’Yerli İşbirlikçilerini’’ sorumlu tutarak, Kıbrıslı Türklerin bu uygulamalara karşı Siyasi Parti, Sendikalar ve Sivil Toplum örgütleri ile gösterdiği tepkiyi hiçe sayarak, 28 Ocak ve 2 Mart’taki ‘’Meydanın Sesine’’ kulak vermeyerek, bu sesi dikkate almayarak, ‘’Ekonomik Paketin’’ uygulanmasını istemek ve destekçi arama yoluna gitmesi ise halkımız tarafından isimlendirilmektedir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘’Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakan’’ Beşir Atalay’ın ‘’Ekonomik Paketin’’ uygulayıcısı olarak bu ülkede halk tarafından seçilenlerin görevinide üstlenerek ‘’Şark Kurnazlığı’’ ve ‘’Bizans Politikacısı’’ olarak, ülkenin yüksek menfaatlerini öne çıkararak ‘’Yeni İşbirlikçisi’’ aramak adına ziyaretler ve toplantılar düzenlemesi, hangi dünya siyaset literatüründe yer alır.
Bu günlerde BM gözetiminde yürütülen görüşmelerde ‘’Egemenliğin’’ vurgusu yapılırken; bu siyasetin uygulanması ise Kıbrıslı Türklere karşı yapılan bir ‘’hakarettir’’.
TC-KKTC arasındaki Ekonomik İşbirliği Protokolünde; ‘’Özne’’ olarak Türkiye Cumhuriyetinin menfaatlerin ön planda tutularak, ‘’Özelleştirme’’ adı altında Kıbrıslı Türklerin ‘’Öz mallarının’’ peşkeş çekilerek, Kıbrıslı Türklere ait yapılarda ‘’yönetsel’’ olarak tüm kurumlarına sahip çıkmayı hedefleyen tüm kesimlere kısaca vereceğimiz cevap şu olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Akdeniz’deki politikalarını açık yüreklilikle ortaya koymalı ve bu politikalarda savaş kışkırtıcısı olmamalıdır. Ayrıca Kıbrıs’ın kuzeyinin ekonomik yapısının gelişmesi de ‘’K.K.T.C.’de üretilen Ürünlerin’’ Türkiye’ye girişinde III. ülkelere uygulanan Gümrük Uygulamalarını ortadan kaldıracak düzenlemeyi derhal uygulamalıdır.
Biz Kıbrıslı Türkler olarak ülke gerçeklerine göre hareket etmeyi başarmış ve bundan sonrada arzuladığımız hedefe ulaşmak için ayni kararlılıkla mücadeleye devam edeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.