Barış ve Demokrasi Partisi’nin 2. Olağan Kongresi 4 Eylül, Pazar günü Ankara’da Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda “Demokratik özerklikle demokratik cumhuriyeti selamlıyoruz” sloganıyla gerçekleştirildi. Kongreye Yeni Kıbrıs Partisi de konuk olarak katıldı…
Kongreye katılan Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı açılışta bir de konuşma yaptı.
Kanatlı’nın konuşması şöyle:
“Sevgili dostlar, yoldaşlar
Zor koşullarda toplanan BDP 2. Kongresini, YKP olarak en içten duygularla selamlarız.
Binlerce üyesinin KCK ve benzer davalarla tutsak alındığı, rehin tutulduğu, yeni gözaltı tehditleri ile karşı karşıya kalan BDP’nin siyaset yapma ısrarını ve cesaretini, ayrıca özerklik ve demokratik Türkiye mücadelesini de selamlarız…
Silahlı çatışmalardan ve savaşlardan çok çekmiş bir coğrafyadan Kıbrıs’tan gelen bizler barışın değerini biliyoruz ve bu nedenle Kürdistan coğrafyasında süren silahlı çatışmaların en kısa sürede durmasını ve diyaloğun yeniden başlamasını umuyoruz, diliyoruz…
TC’nin dayattığı inkâr ve asimilasyon politikalarını da anlıyoruz çünkü Kıbrıslılar olarak TC’nin dayattığı asimilasyon politikalarına bizler Kıbrıs coğrafyasında yıllardır yeter artık, edi beşe diyoruz… Bu nedenle kültürel hakların kullanımını ve ana dilde eğitim talebi ve asimilasyonlara karşı mücadelenizin yanındayız, destekliyoruz ve dayanışmamızın altını çiziyoruz…
Kıbrıs’ta 37 yıldır süren TC’nin işgaline karşı mücadele eden bizler özgürlüğü ve uğruna mücadelenin de değerini biliyoruz. Bu nedenle yavru vatan değil yarım vatan Kıbrıs’tan gelen bizlerle sizlerin barış için, işgallere karşı, militarizme karşı yapacak çok ortak çalışma zeminlerimiz var.
Bu vesile ile bu işbirliğinin artmasını ve Azadiye Kürdistan ile Azadiye Kıbrıs sloganlarının birlikte söyleneceği zeminlerin çoğalmasını dilediğimizin altını çiziyoruz…
Kongrenize bir kez daha başarılar diliyoruz.
Ya özgürlük, ya özgürlük! An azadiye, an azadiye!
PANKARTLARDA “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” VURGUSU
Kongre salonuna Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Süryanice pankartlar asılırken, “Demokratik özerklikle demokratik cumhuriyeti selamlıyoruz”, “Özerk Kürdistan, demokratik Türkiye”, “Demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplumu yaratalım”, “Kadının özgürlük mücadelesini yükseltelim demokratik özerklikle taçlandıralım”, Demokratik özerklik statümüzdür, reddedilemez”, “Askeri ve siyasi operasyonlara son”, “Önderlik yaşamdır, yaşamımızdan vazgeçmeyeceğiz”, Barışın elçisi İmralı’da”, “Cezaevlerinde tecrit ve işkenceye son”, “AKP öldürüyor”, “Barış şehidimiz Yıldırım Ayhan ölümsüzdür” pankartları dikkat çekti.
‘KONGREMİZ DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİN SİMGESİ OLACAK’
Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda başlayan, binlerce kişinin katıldığı kongrede açılış konuşmasını BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Osman Ergin yaptı. Ergin yaptığı konuşmada, kongrenin Demokratik Özerkliğin inşası ile demokratik cumhuriyetin güçlü kılınmasında önemli bir adım olacağını söyleyerek, “Kongremiz sürece cevap olacaktır” dedi.
Ergin’in konuşması ardından divan seçimi yapıldı. Divana, BDP eski Siirt Milletvekili Osman Özçelik başkanlığında Nursel Aydoğan, Abis İke, Mehmet Ali Aydın ve Zeynep Öbecik seçildi.
Divan Başkanı Özçelik Kürtçe bir konuşma yaparak, kongrelerinin demokratik özerkliğin simgesi olacağını söyledi. Özçelik, “Kürt halkının özgürce yaşayabileceği demokratik özerkliği hayata geçirmek için onurluca ve kararlıca mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. Özçelik konuşmasının devamında, Yüz yılın başında İttihat Terakki temsilcilerinin Diyarbakır’da bir toplantı gerçekleştirerek Kürtlerin, “Anadilde eğitim, özgür yaşam, kendi kimliğini yaşama” gibi taleplerini karşılama sözü verdiğini belirterek, “Aradan yüz yıl geçmiş bugün Recep Tayip Erdoğan ‘benden anadilde eğitim istemeyin’ diyor” dedi.
Çarpıcı mesajların verildiği kongrede, BDP Eş Genel Başkanları Hamit Geylani ve Filiz Koçali, hükümete yönelik sert eleştirilerde bulunurken, yeni Eş Genel Başkan Adayı Selahattin Demirtaş, “Sizin politikalarınıza asla teslim olmayacağız” dedi.
Geylani: Bu hükümet mezarlık yakıyor
Hükümetin politikalarını eleştiren Eş Genel Başkan Hamit Geylani, “Canlı kalkan” eylemlerine yapılan saldırıları hatırlatarak, “Ama beterin beteri var. Van’daki cenaze töreninde mezarları ateşe verdiler. Gün savaşa karşı direnme günüdür. Kim ne yaparsa yapsın önemli olan bu mahşeri ateş sönsün” dedi. Başbakan Erdoğan’ın, “Sözün bittiği yerdeyiz” şeklindeki sözlerini de eleştiren Geylani, “Orası zaten ateş yeridir. O yüzde asıl sözün söylenmesi gereken yerdeyiz” diye konuştu. Geylani konuşmasını, “Ne kadar çok öldük neden yaşamak için” sözleri ve Ahmet Arif’in “Vurun ulan vurun ben kolay ölmem” dizeleriyle bitirdi.
Koçali: Mesafe koymuyoruz diye bedel ödeyeceksek ser seran ser çavan
Eş Genel Başkan Filiz Koçali de hükümetin yönelimlerini eleştirdi. “Önümüzde belirsizlikler ve risklerle dolu bir süreç var. Çok ağır bir saldırı ile karşı karşıyayız” diyen Koçali, KCK davasından binlerce Kürt siyasetçi ve 6 milletvekilinin tutuklu olduğunu hatırlatarak, “PKK Lideri Abdullah Öcalan susturulmuştur. Güney Kürdistan işgal altındadır. Bütün kazanımlarımız tehdit altındadır” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın “PKK ile aranıza mesafe koymazsanız bedel ödetiriz” sözlerine, “Bedel ödemekten korkmuyoruz, ödeyeceksek ‘ser seran ser çavan’ diyoruz” sözleriyle cevap veren Koçali, PKK ile araya mesafe koymanın aksine bu mesafenin kapatılması gerektiğini söyledi. Koçali, “Sayın bakanlar sayın hükümet siz PKK ile aranızdaki mesafeyi kapatın. Bu mesafe kapanmazsa halklar arasındaki mesafe artacaktır” diye konuştu.
Diz çökmeyeceğiz
BDP Olağan 2. Kongresi’nde konuşan Selahattin Demirtaş, kendilerini Demokratik Özerklik’le yönetmek istediklerini ifade ederken, Meclis’e gitmeleri için asgari demokratik şartların oluşmadığını söyledi. AKP’nin savaş politikalarına sert tepki gösteren Demirtaş, “Sizin bu savaş ve çözümsüzlük politikalarınıza asla teslim olmayacağız, kazanırsak direnerek kazanacağız, kaybedersek direnerek kaybedeceğiz” mesajını verdi.
Ankara Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda düzenlenen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 2. Olağan Genel Kongresi’nde Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak yeniden Eşbaşkanlığa seçildi. Seçim öncesinde bir konuşma yapan Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş, Kongre’nin barışın sağlanması ve demokrasinin kurumsallaşması mücadelesinde BDP’den yüksek beklentilerin olduğu bir dönemde toplandığını belirterek, “Temsili demokrasilerin, demokrasi adına büyük sorunlara yol açtığı gerçeğinden hareketle, her yerde en fazla katılımcılığı ve doğrudan demokrasiyi hayata geçirmenin formüllerini üretmek zorundayız. Bu nedenle, Demokratik Özerklik olarak tanımladığımız yönetim ve toplumsal örgütlenme modelini ulaşabildiğimiz her yerde inşa etmeliyiz” dedi.
Meclis’e dönüş…
BDP milletvekillerinin 1 Ekim’den itibaren yemin ederek Meclis’e gidip gitmeyeceği konusuna da açıklık getiren Demirtaş, gitmeleri için koşulların olgunlaşması gerektiğini, ancak bu koşulların hala olgunlaşmadığını ifade etti. AKP’nin yeni bir anayasa yapmak gibi bir niyetinin olmadığını, anayasanın bir iki maddesinin değişmesinin AKP için yeterli olacağını belirten Demirtaş, şöyle dedi: “Bu nedenle, BDP parlamentodan kopmadan, ama her şeyi parlamenterizme de indirgemeden demokratik siyasetin denge noktasında durmaya devam edecektir. Bu vesileyle bir kez daha altını çizerek belirtiyorum, biz parlamentodan çekilmiş değiliz, ancak genel kurul çalışmalarına katılabilmemiz için asgari demokratik siyaset ortamının oluşturulması gerekir. Bu gün itibariyle bu koşulların olgunlaştığını görmüyoruz. Bu tavrımızın doğru anlaşılması gerekir. Her gün yargı, bürokrasi, polis baskısı altında demokratik siyaset yapılamaz. 3 bin arkadaşımız tutukluyken, buna her gün yenileri eklenirken, her konuşmamıza davalar açılıp cezalar yağdırılırken kimse demokratik siyaset kanallarının açık olduğundan söz edemez.”
AKP taze Ergenekoncu
AKP Hükümetini yeni bir Ergenekon inşa etmekle suçlayan Demirtaş, “Yüksek Askeri Şura toplantılarındaki oturma düzeninden, 27 Nisan bildirisinin kaldırılmasına, Cumhurbaşkanının tebrikleri kabul etmesinden Başbakan’ın esip gürlemesine, İsrail’e çekilen restlerden Libya’daki muhaliflere bavullar dolusu para aktarılmasına kadar her şey işte bu yeni Ergenekon’un inşası ile ilgilidir” dedi. “AKP’yi taze Ergenekoncu” olarak niteleyen Demirtaş, sözlerine özetle şöyle devam etti:
“Samimi barış arayışımıza rağmen bizi tehditle terbiye etmeye çalışanlara hatırlatıyorum, bugün eğer yeryüzünde halen insani değerlerden söz edilebiliyorsa, işte her toplumda var olan bu direnişçiler sayesindedir. Yoksa sizin gibi tazelere kalsa bu gün artık insanlık yeryüzünde bile olmayabilirdi. Bu nedenle zulme karşı direnmeyelim diye peşinen teslim olmamız için son çağrılarını yapanlara açıkça diyoruz ki, biz BDP olarak şiddetin durması için her koşulda çalışmaya devam edeceğiz. Ancak şiddetin durması için tek seçenek AKP’nin önünde diz çökmektir diyorsanız, onu daha çok beklersiniz.
Öcalan’la görüşmeler devam etmeli
Buradaki maharet bu dakikadan itibaren hiç kimsenin burnu dahi kanamadan sorunu çözme gücünü göstermektedir. Yaşamını yitiren askere de, polise de, gerillaya da, sivile de yazıktır. Hepsi de ana baba evladıdır ve bu sorunda onların paylarına düşen şey maalesef ki bedellerin en ağırıdır.
Barış konusunda Öcalan ile başlatılan süreç kaldığı yerden devam etmeli ve hükümet kendisine sunulan protokollere cevap vermelidir. İmralı’daki hukuksuz tecrit derhal sonlandırılmalıdır. Haftalardır yaptırılmayan avukat ve aile görüşmelerinin yanı sıra sivil heyetlerin İmralı’ya gidişine izin verilmelidir. BDP ile de demokratik anayasa inşa sürecinde açık ve şeffaf bir diyalog süreci başlatılmalıdır.
Kendimizi yönetmek istiyoruz
Sivil halka ve BDP’ye yönelik bu sınırsız hukuksuz şiddete rağmen, birileri halen utanmadan, sıkılmadan çıkıp BDP’yi suçlayabiliyor. BDP’yi şiddet örgütü olarak tanımlayıp hedef gösterebiliyor.
Kürt halkı için kimseden lütuf ya da sadaka istemiyoruz. Suriye’de desteklediğiniz muhalefetin istediğinden fazlasını değil, Libya’da bavullarla para taşıdığınız muhaliflerin istediğinden fazlasını değil, mazlum Filistin halkının istediğinden fazlasını değil, ya da Kıbrıs halkının istediğinden fazlasını değil, Mübarek rejiminin baskısı altında ezilen Mısır halkının istediğinden fazlasını da değil, bütün ezilen halklar gibi biz de sadece kendimize ait olanı, bizden zorbalıkla çalınanı geri istiyoruz. Türkiye sınırları içinde kendi anadilimizle, kültürümüzle yaşamak, kendimizi demokratik özerklikle yönetmek istiyoruz.
Kürt sorununu çözeceğim, yeni bir anayasa yapacağım, diyen bir hükümetin bu iradeye zerre kadar saygısının olmadığı bir ortamda kim ki halen BDP’den fedakarlık bekliyorsa insafsızlık yapıyor.
Hükümet kaçamaz
PKK’nin ateşkes ilan etmesinin ardından, BDP’nin yaptığı ‘Operasyonlar dursun’ çağrısı tehdit söylemi olarak çarpıtıldı. Unutmayın ki, PKK’yi dağa çıkaran BDP değildir, devletin hatalı politikalarıdır. Ama BDP, devletin bu hatalı politikalarını düzeltmesine yardımcı olarak PKK’nin dağdan inişini sağlayabilir. Bu nedenle çağrımızın ilk muhatabı doğal olarak ki hükümettir. Hükümet bu muhataplıktan kaçamaz.
BDP olarak, oluşturulacak bir ‘akil insanlar’ heyetinde, Hakikat Komisyonu’nda ya da Anayasa Konseyi’nde yer almaya hazırız. Yeter ki ortaya savaş seçeneği dışında ciddi bir çözüm arayışı çıksın. Biz buna destek olacağız. Bunun için Meclis’in açılmasını ve BDP’nin yemin etmesini beklemeye de gerek yoktur. Bu irade ortaya çıktıktan sonra BDP bütün süreçlerin önünü açma konusunda rolünü oynayacaktır.
Direnmek dışında seçeneğimiz yok
Yatıp kalkıp bizi tehdit dili kullanmakla suçlarken bile, bizi tehdit edenler iyi bilmedir ki bir birey ya da bir halk, onurluca yaşama şansına sahip değilse direnmek dışında başka bir seçeneği de yoktur. Yok olacaksa da direnerek yok olacaktır, var olacaksa da direnerek kazanacaktır. Ama her halükarda onurunu kaybetmeyecektir. Eski Ergenekoncular bu açıdan bizi iyi tanırlar, ama bu tazeler henüz onuru için direnen insanların gücünü görmedikleri için, tankın, topun, gazın, copun, emrindeki savcının, medyanın insan onurunu teslim alabileceğini sanıyorlar. Etrafındaki bir grup Kürt’e dağıttığı ulufelerin herkeste aynı etkiyi yaratacağını sanıyorlar.
Biz sadece Kürtler adına değil, AKP eliyle teslim alınmak istenen insanlık onuru adına direneceğiz. Direnme hakkımız gibi meşru bir hakkı dahi bize çok görenler elbet olacaktır. Ama biz asla AKP önünde diz çökmeyeceğiz.
Çözümün yol haritası
Eşbaşkan Gültan Kışanak, “Yol haritamız” dediği “Demokratik Çözüm Protokolü”nü ve protokoldeki maddelerin uygulanabilmesi için önerilerini sıraladı. Protokolde, yeni anayasada çok kimlikli realitenin tanınarak, demokratik ulus tanımı çerçevesinde, özerklik hukukunu esas alan ademi merkeziyetçi yönetim biçimine geçilmesi istendi.
“BDP ve Blok olarak sorumluluk almaya, demokratikleşme konusunda müzakerelere başlamaya hazır olduğumuzu net bir dille ifade ediyoruz” diyen Kışanak, protokol maddelerini şöyle sıraladı:
– Türkiye’de yaşayan tüm kimlik, kültür, dil ve inançların anayasal güvence altında olduğu, açıkça anayasada yer almalı. Etnik kimlikler arasında alt kimlik-üst kimlik tartışması yapılmamalı. Bu çerçevede, üst kimlik olarak hiç bir etnik kimliğe vurgu yapmayan anayasal vatandaşlık esas alınmalıdır.
– Herkesin kendi anadilini özgürce ve hiç bir kayıt-koşul olmadan kamusal alan dahil her alanda kullanabilmesi anayasal güvence altında olmalıdır. Anadilde eğitim anayasal bir hak olarak tanınmalıdır.
– Tüm kültürlerin korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması kamusal bir sorumluluk olarak tanımlanmalı. Bu konuda yürütülen sivil çalışmalar da anayasal güvence altında olmalı.
– Devletin küçültülüp, sivil alanının ve özgürlüklerin genişletildiği, her türlü vesayete son verilerek halk iradesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesine olanak tanıyan ademi merkezi yönetim sistemine geçilmelidir. Bu çerçevede; bölgesel düzeyde tanınacak özerkliklerle bölge, il ve belediye meclislerinin yetkileri merkeze oranla arttırılmalıdır. Her türden sivil demokratik halk meclislerinin faaliyetleri anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
– Çalışanların emeğini ve sosyal haklarını koruyabileceği örgütlenmelere devlet ve hükümet müdahalesi önlenmeli, grevli toplu sözleşme hakkı dahil olmak üzere çalışanların örgütlenme ve mücadele hakkı anayasal güvencede olmalıdır. İLO sözleşmeleri hiç bir çekince olmadan anayasal güvence altında uygulanmalıdır.
– Kadınların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşama katılımı önündeki her türlü engel kaldırılmalı, gerçek ve fiili eşitlik sağlanıncaya kadar özel önlemler alınmalı, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık insanlık suçu olarak tanımlanmalı ve kadın hakları anayasada özel bir başlık altında düzenlenmelidir.
– Düşünce açıklama özgürlüğü, örgütlenme hakkı, basın hürriyeti AİHS ve BM sözleşmeleri esas alınarak anayasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
– Doğanın korunması, ekolojik dengenin bozulmasını önleyecek tedbirlerin alınması anayasal düzeyde teminat altına alınmalıdır.”
Süreç için öneriler
Kışanak, bunların gerçekleşmesi için şu talepleri sıraladı:
– Seçim barajı kaldırılmalı, siyasi partiler kanunu ve seçimlerle ilgili yasalar demokratik temsil hakkını güvence altına alacak şekilde düzeltilmelidir.
– Siyasi saiklerle tutuklanmış bütün Kürt siyasetçiler ve tutuklu milletvekilleri serbest kalmalı, bunun için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Demokratik siyasetin önünün açılması için TCK, CMK yeniden düzenlenmeli, TMK kaldırılmalıdır. Siyasi amaçlı tutuklamalara hemen son verilmelidir.
– 2011 genel seçimlerinde Diyarbakır’dan milletvekili seçilen Mehmet Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin hukuksuz bir şekilde düşürülmesi karşısında hükümet siyasi olarak telafinin yollarına açık olmalı, Sayın Dicle’nin parlamentoya gelebilmesi için açık bir çözüm iradesi ortaya koymalıdır.
– Emek, Demokrasi ve Özgülük Bloku’nun temsilcilerinin de içinde yer alacağı bir demokratik anayasa komisyonu kurulmalı, ancak öncelikli olarak, Parlamentoda sayısal çoğunluğu elinde bulunduran ve iktidarda olan AKP, Emek, Demokrasi ve Özgülük Bloku’nun bu önerilerine ilişkin tutumuna bir açıklık getirmelidir.
– Demokratik Anayasa Komisyonu, STK’lara, sosyal taraflara ve kanaat önderlerinin etkin katılımına açık olmalıdır.
– Demokratik Anayasa Komisyonu ile eş güdüm içinde çalışacak bir Hakikat ve Adalet Komisyonu kurulmalı, bu komisyonun arkasında hem TBMM, hem de hükümet iradesi olmalıdır. Her iki komisyon da TBMM’de ve TBMM dışında çalışabilecek yetkinlikte ve yetkide olmalıdır. Komisyonlarda TBMM üyelerinin dışında STK temsilcileri ve uzmanlar da bulunmalıdır.
– Bütün bu süreçlerin aynı zamanda barışa da hizmet edebilmesi için Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu temsilen bir heyetin İmralı’da yüz yüze görüşme yapması, sonrasında görüşmelerin daha sağlıklı yürütülebilmesi için İmralı sistemine son verilmesi ve kısa vadede ev hapsi, orta vadede ise serbest bırakılması öngörülmelidir.
‘Herkes acılardaki payını görmeli’
Hazırladıkları protokolü bir “müzakere metni” olarak değerlendiren Kışanak, AKP hükümetinin barıştan değil, savaştan ve çözümsüzlük siyasetinden korkması gerektiğini söyledi. Liberal-demokrat çevrelere de seslenen Kışanak, 1990’lı yıllarda yaşanan acıları hatırlatarak, “Herkes bu acılarda kendi payını görmeli ve aynı hatalara bir kez daha düşmemek için, vicdanına sığınmalıdır. Binlerce faili meçhul cinayet işlenirken, köyler yakılırken sessiz kalan, görmezden gelen ya da çarpıtanlar; bugün gelinen noktada bu tutumlarının insanlığa, halkımıza ve Türkiye’ye hizmet etmediğini görmüş olmalılar” dedi. Kışanak, çözüm önerilerinin tartışılmasını ve AKP hükümetinin çözüm masasına çekilmesini istedi.
‘Safımız belli ve nettir’
“BDP ve demokratik Kürt siyasetinin tehdit, şantaj, baskı,sindirme, teslim alma yöntemlerine karşı, bedeli ne olursa olsun ‘onurumuzu’ ve direnişi tercih edeceğiz” diyen Kışanak, “Herkes safını belirlesin’ diyorlar. Bizim safımız belli ve nettir. Biz demokratik çözümün, onurlu barışın, halkların kardeşliğinin safındayız” dedi.
‘Protokol yol haritamızdır’
“Demokratik Çözüm Protokolü”nü yol haritaları olarak tanımlayan Kışanak, şöyle dedi: “AKP çözümü, diyalog ve müzakereyi tercih ederse tüm Türkiye kazanır. Savaşta ve çözümsüzlükte ısrar ederse; biz yolumuzu yürümekten geri duracak değiliz. Tüm Türkiye halklarıyla, demokrat, sol, sosyalist ve devrimcilerle yolumuza devam edeceğiz.”
BDP Kongresi’nde kim ne dedi?
Ankara’da devam eden BDP’nin 2. Olağan Kongresi, çözüm önerisi protokolünün açıklanmasının ardından konukların konuşmaları ile sürdü.
Demokratik Özgür Kadın Hareketi adına konuşan Kibriye Erdem, Öcalan ile görüşme yapılamamasının kendilerini endişelendirdiğini söyledi. Erdem, “Öcalan’ın sağlığı ve özgürlüğü biz kadınları yakından ilgilendiriyor” dedi ve müzakere sürecinin devam etmesi gerektiğini belirtti.
Avrupa Sol Partisi Irene Dourou:
Avrupa Sol Parti temsilcisi Irene Dourou ise “AKP ve devletbir yandan diyalog ve çözümden bahsediyor öte yandan ordularını operasyona gönderiyor” diye konuştu. Salondakilere Avrupa Sol partilerin selamı ve dayanışma duyguları getirdiğini dile getirerek BDP’nin Kürt sorunu gibi önemli bir şey için mücadele ettiğini belirtti. Dourou, bu sorunun çözülmesinin Türkiye’nin alt kimliklere saygı göstermesinden geçtiğini de kaydetti. Ortadoğu’daki gelişmelere dikkat çeken Dourou, Muammer Kaddafi, Hüsnü Mubarek gibi rejimlerin halklarını ezdiklerini söyledi. Dourou, Türkiye’nin şiddet yoluyla çözüm arayışlarını eleştirdi. “Türkiye bu konuda tutarlı ve güvenli değil. Bir yandan diyalogdan bahsediyor öte yandan ordularını çatışmaya yoluyor. Yoldaşlar burada güvenilirlikte yok. Operasyonlarda askeri operayonlar yapılıyor ve yüzlerce kişi hayatını kaybediyor. Bunu da kabul etmemizi istiyorlar” diyen Dourou AB’nin durum karşısındaki tutumunu da eleştirdi. AB’nin bu durum karşısında sessiz kalışının ülkelerin çıkarları ile ilgili olduğunu söyledi. Dourou BDP’ye desteğini şu sözlerle dile getirdi “Siz uğruna mücadele ettiğiniz barışa kavuşana kadar Avrupalı sosyalist dostlarınız sizinle olacak. Sevgili dostlar güçlü olun çünkü hepimizin gözleri sizin üzerinizde”.
Alman Sol Parti Milletvekili Edmun Ditrich:
Türkiye Cumhuriyeti eğer demokratikse Hatip Dicle ve diğer 5 milletvekili serbest bırakılmalıdır. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı ve taraflar bir araya gelmelidir.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Kürt halkının demokratik özerklik kararını destekliyoruz. Bölgesel özerklik bölünmeyi getirmeyecektir.
EDP Genel Başkanı Ferhat Turgut: Parlamenter mücadeleden ayrılmayan BDP’nin varlığı şanstır. Kürtlerin olmadığı bir anayasa yapılmasına izin vermeyeceğiz. Silahların susması, demokratik muhalefetin önünün açılması gerekiyor.
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş: Hükümet askeri ve siyasi operasyonlara son vermeli. PKK’nin de silahlı eylemleri durdurması gerekiyor. Yeni bir dile ihtiyacımız var. Yeni bir dilin işaretini barış anneleri sınırda verdi, Yıldırım Ayhan verdi, Kazakistan maçında gol adan Arda Turan ‘Bu gol tüm şehitler için’ diyerek verdi.
TKP MK üyesi Erhan Alçacı: Eşitlik, adalet, özgürlük mücadelesinde Kürt halkının yanında olacağız.
Eş başkanlar seçildi
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 2. Olağan Genel Kongresi’nde yapılan seçimler sonucunda Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak BDP Eş Genel Başkanlığı’na seçildi.
Türkiye’deki Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle Eş Başkanlık için iki kişi gösterilmediği için Selahattin Demirtaş’ın Genel Başkanlık için tek aday olduğu seçimde, 1193 delegeden 629’u oy kullandı. Kullanılan 629 oydan 627’sini alan Demirtaş genel başkanlığa seçildi. Parti Meclisi’ne seçilen 80 isim arasında yer alan Gültan Kışanak ise Eş Başkan olarak görevini sürdürecek.
Tutuklu milletvekilleri Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ve Gülser Yıldırım’ın yanı sıra yazar Ayşegül Akış Devecioğlu ile Büşra Ersanlı ve Nazan Üstündağ gibi akademisyenlerin de aralarında bulunduğu 34 kadın 46 erkek toplam 80 kişi Parti Meclisi’ne seçildi.
BDP’nin yeni Parti Meclisi:
Gültan Kışanak, Abdukerim Bingöl, Adnan Ekmen, Ahmet Yıldırım, Akide İdin, Abdullah Bozkoyun, Arzu Moco, Asiye Kolçak, Ayla Yıldırım, Ayşegül Akış Devecioğlu, Cesim Soylu, Cihan Sincar, Çiğdem Kılıçgün Uçar, Dindar Mercan, Emine Ayna, Emine Büşra Ersanlı, Emine Çaynak, Emrullah Bingöl, Ercan Arslan, Erol Dora, Fatma Kurtulan, Fatoş Yener, Faysal Sarıyıldız, Fethi Gümüş, Filiz Demirci, Filiz Koçali, Gülçiçek Güner Tekin, Gülçin İsbert, Gülizar Kalmış, Gülser Yıldırım, Hamit Geylani, Hasan Özgüneş, Hasip Kaplan, Hayri Ateş, Hülya Yer, Hüseyin Cengiz, Hüseyin Dağ, Hüseyin Gevher, İbrahim Ayhan, İdris Baluken, Kibriye Evren, M. Nezir Karabaş, M. Salih Yıldız, M. Şamil Altan, Mahmut Çelik, Mazlum Dinç, Medeni Kırıcı, Mehmet Muhdi Aslan, Mehmet Öcalan, Meral Danış Beştaş, Mihdi Perinçek, Mukaddes Kubilay, Murat Öztürk, Mustafa Avcı, Nazan Üstündağ, Nazmi Gür, Nesrin Deniz, Nimet Sezgin, Nizamettin Öztürk, Ömer Ağın, Pervin Buldan, Pınar Akdemir, Rahmi Çelik, Sait Üçlü, Selami Turhan, Selma Irmak, Serpil Köksal, Seyithan Yaka, Songül Çelik, Şaban Işıktaş, Şehbal Şenyurt Arınlı, Şerafettin Halis, Tacettin Karagöz, Veli Büyükşahin, Yıldız Aktaş, Yusuf Cırık, Yüksel Mutlu, Zeki Karataş, Zeki Koç.