Meşhur laftır. CTP hükümete girince “hükümet olabilirler ama iktidar olamazlar” diye bir laf çıkmıştı, bunu kullanmaya başlamıştı. Muktedir olmayacaksan seçime niye giresin eleştirisine karşı bu lafı kullanır ve güçlenen muhalefetin oylarını almaya çalışırdı. Sonunda becerip hükümet de olmuştu ama Hoca sonunda cıvıtıp bunları yarı yolda bırakmıştı. Az bir süre sonra ise bunlar da kervana katılmış ve hükümet olduk ama iktidar olamadık demeye başlamışlardı çünkü Türkiye realitesini dikkate olmadan bir şey yapmanın olanağı yokmuş
Aslında hükümet olmak hakim olmayı getirir bunlar hakim olmadılardı ki hükümet edebilsinler. Hükümette olduğunda muhalefetteki tutumunu ve halka verdiğin sözleri unuttun mu? Unutmamışlar ama gereğini yapamazlarmış çünkü hem hükümette hem de muhalefette olunamazmış. Halbuki sözlerini unutmasa idi hakim olmasına veya iktidar olmasına engel ne ise kaldırmaya çalışırdı. Ya herru ya merru diyecek konu olurdu.
İşte size işin içindeki Türkiye’nin yıldız adamı Kudret Özersay duruma ışık tuttu. Gazetede yayımlanan röportajında kıta sahanlığı üzerindeki tartışmalara ilişkin gelişmelere değinirken durumun vahametini açıklamış oldu. Tabii burada bir hükümet yok diyemedi ama olmadığını çarpıcı bir şekilde ilan etti. Hükümetin habersiz göründüğünü irdelerken bizzat hükümetin ve sonunda dışişlerinin heyetleriyle anlaşma çalışmalarına katıldığını tarih ve yerleriyle sıralaladı. “Hatta daha da önemlisi, Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararla Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı başkanlığında bir heyet Ankara’ya gönderilmiştir. Heyet, Ankara’da Kıta Sahanlığı Antlaşması’nın hükümlerini görüşmüştür, yani bu antlaşma Türkiye Dışişleri yetkilileri ile bizim hükümetimiz adına Ankara’ya giden bir heyet arasında görüşülmüştür”.
İlave olarak “İlgili bakanlıklardan konuyla alakalı kişilerin dahil edildiği bir heyetin oluşturulduğunu ve Bakanlar Kurulu kararıyla görevlendirilip Ankara’ya gönderildiğini, hükümeti özel bir Bakanlar Kurulu kararıyla temsil eden böyle bir heyetin tabii ki hükümet adına süreçte yer aldığını belirten Özersay, “Yani bir başka ifadeyle KKTC Hükümeti hem antlaşmanın imzasından bir hafta önce bilgilendirilmiş, hem de kendi heyetiyle bu antlaşmanın yapılma sürecinde bizzat yer almıştır” diye konuştu.
Başbakan benim haberim yok, olunca halkla paylaşırım dedi ya yer yerinden oynadı ve kızgınlık değil daha çok eğlence konusu oldu.
Hükümet olmak hakim olmayı, hükmetmeyi ifade eder. Konuların sahibi olmayı, bilmeyi ve hükmetmeyi gerektirir. Hritofias gibi ben bilmezdim, bana haber vermediler diye saklanma yok. Küçük gibi öğrenince size bildiririm demek hiç olmaz. Wikileaks belgelerine göre Amerika bilir ama Kıbrıslı bilmez durumu hiç olmaz. Halk münhasır ekonomik alan diye oyalanırken kıta sahanlığı antlaşması ortaya çıkmaz. Antlaşma ortaya çıktığında hazır elimiz değmişken su tedarik antlaşması, tarım antlaşmasını da meclise sevk etmeyi hatırlamak olmaz.
İngiliz komedi televizyon dizisindeki başbakan bile hakim olmak için sabah ilk iş müsteşarından ve başbakanlık müdüründen bilgilendirme alırdı. Bunlar basına duyurulmuş ziyaretlerde gevezelik etmekle işe başlarlar ve günleri seçmen tatmin politikasını yürütürler. Esas politikaları hazırlayıp TC-KKTC protokolü diye bizimkilerin önüne koyan Türkiyeliler ise onların yerine izleme ve koordinasyon yaparlar, onların memurları ile işleri takip edip onlar aracılığı ile yürütürler.
TC yardım ve kredisi olarak 860 milyon Liranın kullanılması yani tüm yatırımların yürütülmesi işi tüm hükümet politikası demektir çünkü yerli yatırım zaten devede kulaktır. Bir hükümetin yatırım dışındaki işi yasayla ne yapılacağı bağlanmış şeyler artı sosyal ve ekonomik transferlerdir. Politik yanı kalmamış işlerdir, seçmene gülücük yapma işleridir. Onun için hükümetten bahsetmenin anlamı kalmamıştır.
Küçücük adacıklarda hapis yaşadığımız zamanda bile daha fazla gayret vardı. Örneğin hastane ve sağlık ocağı yapabilmek için halktan yardım toplama ve fon oluşturup sağlık hizmetini desteklemeye yasa yapmışlardı. Şimdi onu hatırladılar ve fonu diriltmeye çalışıyorlar ki hastanelerde hekimler dışarıdan hasta kabul edip para kabul edebilsinler.
Neren nereye geldik!
Hükümet olacaksan hakim olacaksın. İlk iş bakanlar kurulunun koordinatörü olan başbakanın olacak ve her işi koordine edecek. Her işi bilecek ve ne olup bittiğinin kendisine bildirilmesini sağlayacak. Hükümet tek vücut olarak meclise karşı sorumludur diyen anayasaya göre tüm bakanlar işlere bulaştırılmış olacak ve hiçbiri kalkıp ben bilmem o iş öteki bakanın işidir diyemeyecek.
Anayasa ve çağdaş hükümet hukuku der ki yasa olacak, yasanın olmadığı yerde yürütme olmayacak, hükümet kararı yasadan yetki alacak, hükümet kararı olmadan da bakan hükmü olmayacak. Tüzük veya yönetmelik yasadan açık ve belirli yetki varsa ancak yapılabilecek. Bunlar havadan gelmedi. Başka türlü yönetim koordine edilemez. Onun için hukuku yapıldı.
Zamanında başbakanın biri bir kararı sirkülasyonla imzalattığı cenaze töreni sırasında ortaya çıkınca mahkeme iptal etti ve görüşülecekti, görüşülmeden ve hükümet iradesi ortaya çıkmadan karar alınmış olmaz dedi. Tüzük yapacaksan meclisi hükümetin emrine sokup da dilediğin gibi yapmazsın da dedi. Tüzüğü yasa kendisine açık ve sınırları belirlenmiş yetki vermeden yaptı diye de hükümetin kararını iptal etti. Yani açıkça yasanın olmadığı yerde yürütme olmaz ilkesini savundu ve yasanın yetkisini de anayasaya göre sorguladı ve uydulaşmış yasamanın hükümete açık çek vermesini de reddetti. Meclisin açık çek vermeyeceğini yetki devrinin sınırlı olduğunu ve yasayla yapılması gereken işleri hükümete devredip kurtulamayacağını meclise gösterdi. Amma nerde o anlayacak ve kendini hükümete karşı savunacak iradeli meclis!
Muhalefet denen CTP döneminde bile meclis hükümet emrinden çıkamadı.