PRIO Kıbrıs merkezi bayağı başarılı araştırmalar yapmakta ve bu araştırmalarının sonuçlarını da düzenlediği sempozyum seminer ve panellerde sunmaktadır.Mesela geçen haftalarda PRIO çalışanlarından Ayla Gürel’in yaptığı bir çalışmada 1963-64 yıllarında başlayan toplumlararası çatışmalarda 700 Kıbrıslırum’un (Bunların 500’ü de Ermeniydi), 30,000 Kıbrıslıtürk’ün en az 103 köyden göçmen durumuna düştüğünü öğrendik. Gene aynı merkezin çalışanlarından olan Mete Hatay da yaptığı araştırmada Aralık 1963’le Ağustos 1964 süresi içerisinde Kıbrıslıtürklerin 72 karma köyü terkettiklerini öğrenmiş bulunmaktayız. 21 Aralık 1963 tarihinden sonra birkaç bin Kıbrtıslırum evlerini terketmişti ve esas yığınsal göç ise 1974 yılında gerçekleşmişti. Birinci ve İkinci askeri saldırılar sırasında insanlar ilerleyen Türk ordusunun önünden kaçarak Güney’deki daha güvenli alanlara gidip yerleştiler. Bu arada Viyana Andlaşmasından sonra Güney’de sadece 134 Kıbrıslıtürk kalmıştı. Güney’de 1974 yılından sonra gelen Kıbrıslıtürklerin sayısı ise 45,000 civarındaydı.1963-64 çatışmalarında karma bölgelerden göçeden Kıbrıslıtürklerin sayısı ise 7500 ve 10,000 arasındaydı. 1974 yılından sonra Kuzey’e yerleştirilen Türk veya Kıbrıslıtürk ailelere öncelikle birer ev verilmişti. Mal yasaları Kuzey’de gerek 1982’de gerekse 1995’te değişikliğe uğratıldı. Kıbrıslırum ekonomist ve araştırmacı Matsis ise bizlere 1974 Ağustosundan sonra Güney’deki planlamacılar için bir kabusun başladığını söylemektedir. Çünkü ekonomik hareketlenme 1/3 oranında azalmıştı. Bu arada göçeden Kıbrıslıtürklerden dolayı ekonomide bir kısmi gerileme görüldü.Üretime %11 tahmini bir katkı oldu. Ama bunun yanında %47’lik bir azalma da görüldü. Mağusa bölgesi ekonomiye %53 bir katkıda bulunmaktaydı. Yüzde 53 azalma buradan görüldü. 1974 yılında 45,000 Kıbrıslıtürk’ün Güney’den ayrılmasıyla ekonomide %7’lik gerileme buradan görüldü. 162,000 Kıbrıslırum’un Güney’e göçmen gelmesiyle yani nüfusun %30’unun göçmen veya enklav kalması büyük bir orandı. Kıbrıslıtürklerin bıraktığı 45,000 ev ise Kuzey’den gelenlere yeterli olmadı. Çünkü göçeden Kıbrıslırumlar boşaltılan Kıbrıstürk köylerine yerleşmeyi tercih etmediler. Ama bu barada kamu borçlanmasının 1974 yılında savaş öncesi az olması ekonomide bir olumluluktu. 1960-1973 yılları arasında bütçe politikalarında muhafazakar bir politikanın uygulanması artı değerler getirmişti.
Kıbrıs Cumhuriyetinde Ekonomiye Yardımcı olan yatırımlar ise şunlar olmuştu:
-Agresif ve yayılmacı bir Keynes politikası uyguladı; geniş bütçe açıkları vardı ama Larnaka Havaalanı’nın inşaatı ve Limassol’da bir barajın yapılması, bu arada sendikaların da ücretlerde %20 azaltmaya ses çıkarmamaları, bankaların özel sektör işletmelerine borç vermesi, işçileri dışta iş bulmak için cesaretlendirmek ve 14,700 işçinin dışarda çalışmaya başlaması ekonomiye %9 bir katkıda bulundu. Bu arada ekonomide radikal değişikliğe gitmek de bütçeyi rahatlattı. Konut politikası programları yapılması ve bu konutların az değerde olan topraklarda olması ve kamu mallarının üzerinde olması da harcamaları azalttı. 1977 ve 1982 yılları arasında konut yatırımları ulusal geliri %12 artırdı. Bu arada Kıbrıslırumlardaki istatistiki araştırmalarda göçmen nüfusunun %59’unun tekrar geri dönmek istediği, %9 nüfusun kesinlikle dönmek istemediğini gösterirken, Kıbrıslıtürklerin %64’ü kesinlikle geri dönmek istemiyordu. Bu arada gene yapılan araştırmalarda göçmenleri telafi için yapılacak harcamalarda bu paranın 8 milyar Euro ile 19 milyar Euro tutacağı, tekrar konut yapmak için bir milyar ile 25 milyar arasında bir bütçe istendiği ve 9 milyar Euro’nun ise ulusal gelirin %45’i olduğu tesbit edilmiştir.
1994 yılında Avrupa Adalet Mahkemesi’nin verdiği bir kararla Kuzey’de ekonominin açık bir Pazar olması ve Avrupa ülkeleriyle temasları engellenerek Kuzey’in Türkiye’ye daha fazla bağlanması gerçekleşti. Türkiye bütçenin %30’unu sağlamak için Kuzeyi borçlandırarak katkıda bulundu (PRIO raporlarından) Yeşil Hat ticareti ise birçok engelle karşılaştı. Yine bu arada Güney’de %4’lük bir gerçek büyüme olurken, işsizlik oranının %4.5 ile %5 oranında olduğunu ve ıstabıl makroekonomik çevrenin oluştuğunu, düşük enflasyon ve düşük yatırım oranlarının olduğunu öğreniyoruz. Yine 2008 yılınmdaki bütçe açığının ise %2 olacağı da tahmin edilmekteydi.
Pek tabi ki Yunanistan’ın iflası ve öngörülen ekonomik gelişmelerin olmaması, bu arada kapitalizmdeki global kriz etkisi elbette şu anda Güney’deki ekonomiyi etkilemiştir. Ama son zamanlarda global krizden ötürü Güney’in de kamu maaşlarından vergiler almaya başlaması, bütçe kısıtlamalarına gitmesi zaman zaman oradaki örgütleri de ayağa kaldırmakta ve bir ekonomik krizin başladığını göstermektedir. Oysa siyasi istikrar olsa ve çözüme bir adım atılsaydı elbette ne Güney’deki ne de Kuzey’deki ekonomik darboğazların yaşanması görülmeyecekti ama ileriyi göremeyen politikacıların vizyonsuzlukları ve hala daha bencilliklerin devam etmesi her iki tarafta yaşayan halklara büyük bedeller ödetmektedir.
Her iki tarafta da ne zaman mantık ve sağduyu çalışacak onu bilmiyoruz ama çalışmaya başladığında büyük oranda ekonomik sorunlar da çözülecektir.