Bilmiyorum farkında mısınız ama bu ülkenin kuzeyinde hiç gündemden düşmeyen konulardan bir tanesi de koltuk kavgalarıdır,
Hani yüzyıl savaşları var ya, onun gibi birşey,
Yıllardır sürmektedir bu kavga,
Bu kavga başka kavgalara benzemez,
Bu kavga başka kavga,
Kırk yıllık dostlar kan davalı olabiliyorlar,
Tabii tarihin her döneminde, her krallıkta olmuştur bu kavgalar,
Kardeş kardeşi öldürmedi mi koltuk için,
Kardeş kardeşi, baba oğlunu bu koltuk için öldürmüşse yılar önce, şimdi yapılan kavgaları doğal mı karşılamamız geliyor?
Yıllar önce olanlar o günlerde kaldı,
Pek çok ülke bu sorunları aştı,
Koltukları hayat boyu oturacağı bir yer değil, görev yeri olarak görür,
Bu bakımdan da koltuk kavgaları pek çıkmaz,
Hatta günü geldiğinde koltuktan kalkmasını da bilir,
Tabii durum böyle olunca siyaset de bir anlam, saygınlık kazanır,
Ama şark kafası öyle mi?
Yıllardır değişmedi, gitti gider,
Bu kafa içerisinde Türkiyedekiler de geleneği sürdürmektedirler,
Kıbrıstakiler diye sorarsanız onlar da beşbeter,
Kıbrısta demişken tümünü anlatmak istiyorum,
Bizde koltuk kavgası var da Rumlarda yok mu?
Neyse biz bu koltuk kavgasının bizdeki son durumuna bakalım,
Kıbrısın kuzeyinde hangi parti başkanı kendi isteği ile kolyultan ayrıldı, var mı acaba?
Var sanırım da o da tektir sanırım. Durduran TKP başkanlığını gönlünce Bozkurt’a bırakmıştı,
Onun dışındakiler hep tepetaklak devrildiler,
Ne varsa o koltukta, oturan o koltuğun şeklini alıyor, kalkmak istemiyor,
Veya bir koltuktan kalkıp da başka koltuğa oturduğu halde ,o eski koltuğunu da idare etmeye çalışır,
O koltuk için tyalepte bulunan da oraya oturamazsa çeker gider, kendine bir tekke kurar ve oturur başına,
Son günlerdeki koltuk kavgalarına baktığımız zaman Eroğlu- Küçük çatışmalarını görüyoruz,
Paylalamadıkları ne?
En başta oturdukları koltuğu korumak için birtakım manevralar,
Bulundukları koltuğu korumanın yolunun Ankaradan geçtiğini bildikleri için Ankaraya veya Erdoğan’a kim daha çok yağ çekmek için yarışmakta,
Bu ara bu konuda Eroğlu’nun bir adım önde olduğunu görüyoruz,
Eroğlu hükümeti eleştiriyor,
İş yapamıyorlar, becermiyorlar diye basına demeç veriyor,
2012 nin ikinci yarısında erken seçim olabilir diyor,
Bazı siyasi partilerin meclisi boykot edeceğinden bahsediyor,
Gökten vahi mi geldi kendisine ama bir yıl sonrası için kehanette bulunuyor,
Acaba bir yerlerde oturulup birtakım planlar mı yapıldı yine,
Biliyorsunuz herzaman için Ankara devrededir,
Planlar yapar, planlar bozar,
Hükümetler bozar, hükümetler kurar,
Partiler bozar, partiler kurar,
Acaba gene böyle bir organizasyonun arifesinde miyiz,
Her zaman için bu mümkündür,
Bu şekilde yapmakla da yapılan tahribatların vebalini eski yönetimlere yükleyerek aklanmak adettendir,
Nitekim şu anda Kıbrıslının canına okuyan paket-maket denen protokollerin hazırlanmasında CTP’nin de Eroğlu’nun da haberi ve katkısı olduğu halde ihale Küçük’e kaldı,
Şimdi de yeni bir değişiklik yaparak bugüne kadar yapılan tahribatları unutturmaya çalışabilirler,
Bu açıdan bakınca bu işlere onay verecek hatta planlamasını yapaak olan AKP olduğuna göre kimin daha fazla yağcılık yapacağı öne çıkmaktadır,
Tabii bu koltuk kavgasında Eroğlu-Küçük çarpışırken birisi daha vardır ki o da sessiz ve derinden gitmektedir,
Talat sessiz ve derinden gitmektedir,
Erdoğan’ın ne sevinci, ne üzüntüsü varsa Talat hemen yanıbaşındadır,
Kamuoyuna göstermeye çalıştığı, erdoğan beni ister Kıbrıstaki koltukta,
Küçük Eroğlu’na göre biraz geride kalmış görünmektedir,
Bu geri kalmış durumunu düzeltmek için, eroğlu’ndan atik davranarak Erdoğan’ın annesinin cenaze törenine katıldı,
Ama televizyonlar yine de Talat’ı gösterdi,
Avcı, Tahsin de ortalarda dolaşıyorlar,
Hatta Avcı da cenaze törenine katılarak “ben de burdayım” mesajı verdi,
Sular ısınıyor. Bakalım bu suda kimler kaynayacak, kimler koltuktan gidecek, koltuğa kimler gelecek,
Bu soruların yanıtı kimde: AKP’de elbette.
Ve Recep Tayyip Erdoğanda. CTP son kararı ile koltuk şansını zora soktu ama daha düzeltme durumu olabilir,
Göreceğiz! Koltuk kavgaları sürüp giderken bu bu ülkenin kuzeyinde gözden kaçan bir husus o da Kıbrıslıların giderek yok olduğudur.