Aynı şeyleri CTP hükümeti için de yazmıştım. Bu hükümet 2009 yılında seçimleri kazanırken veya seçim sırasında şimdiki ekonomik paketi uygulayacağı konusunda birşey söyledi mi halka? Hayır, söylemedi. Veya bu pakette de yeri olan ve çalışanların maaşlarını azaltacağı, yeni göreve başlayacak olan bir memurun maaşının 1,200 veya 1,400 TL olacağını söyledi mi? Bu konuda bir ipucu verdi mi topluma? Hayır vermedi…Ne diyordu UBP ilgilileri veya başkanı halka? “Benim uygulayacağım reçete cebimde” diyordu. Bu reçetede halkın ekonomik durumunu yarıya indireceği, onları kemerleri sıkmaya iteceği gibi bir ipucu veya bir bildiri yoktu. Aksine halkın alım gücünü yükselteceği konusunda imalar vardı. Yani cesurca halkın karşısına çıkıp, ben bu paketi uygulayacağım, bu uygulamada bu- bu sıkıntılar olacak, alım gücünüz düşecek, hayat pahalılığı vermeyeceğim, “Eşel Mobil” bir daha uygulanmayacak gibi şeyler de yoktu. Var mıydı? Yani bu hükümet gerçekten bunları söyleseydi bir oy alacağını mı sanıyordu. Bu şimdi hükümete, bunları söyleseydi, menfaat görmüş sempatizanların dışında halktan insanların oy vereceğini sanmıyorum. Yani açıkça şeffaf olunsaydı bu olmayacaktı. Tabi ki bu 2003 ve 2004’teki seçimler için de mevzubahistir söylediklerim. O zamanlar da CTP ağırlıklı hükümet seçimlerde , “Ben, bana Türkiye’nin verdiği paketi uygulamak mecburiyetindeyim” diye konuşsaydı, o da bir oy almayacaktı. Veya alacaktı da belki o zaman bir çözüm umuduyla toplum belki biraz buna müsamaha edebilirdi ama gerçeği şu ki geçmiş hükümet de bu konuda etik davranmamıştı. Yani “Ben hükümet olduktan sonra size karşı bir kemerleri sıkma yasası uygulayacağım” deseydi gene bunda da bir terslik olmayacaktı. Hiç olmazsa etik davranarak halka gerçekleri konuştu denirdi ve bu durum da bu şekilde görülür ve hiç olmazsa ne çekiliyorsa kafamızdan ve bizim hatalarımızdandır denilirdi. Fakat bu doğru değil… Hiç kimse halka karşı dürüst konuşmadı. Daha doğrusu açık olmadı. Halk bütün paketleri seçim sonrasında önünde hazır gördü. Peki şu anda UBP’nin uyguladığı bu kemerleri sıkma yasası etik mi? Etik değildir elbette. Şimdiki maliye Bakanının gazetelerdeki yazılarını ve televizyonlardan yaptığı konuşmaları hatırlayın, halka “Kemerleri sıkacaksınız ben vergiler koyacağım, ucuzluğu ortadan kaldıracağım, maaşlar donacak, senelerce zam almayacaksınız” demedi. Likidite, effektif… falan gibi sözler çok söyleniyordu. Bir de “Elinizi taşın altına sokun…” lafları çok duyuluyordu ama elinizi taşın altına sokun gibi lafların altında halkın alım gücünü azaltın görüşü olduğu pek bilinmiyordu. Gene şimdi de CTP’nin tahtaravali üzerine yükseleceği senaryolar hazırlanıyor ve bakalım zavallı halk da gene ne muştularla kandırılacak…
Sadede gelelim…Türkiye eskisi gibi artık buradaki bütçeleri finanse etmiyor. Sıkıldığı zaman da artık yanına adam kabul etmiyor.” Benden bu kadar” denilmekte. Buradakiler de eldeki kaynakları artık halkın kemerlerini sıkarak, ekonomik gücünü azaltarak yerine getirmeye çalışıyorlar. Belli ki Kıbrıslıtürkler hele bir de çözüm olmazsa oldukça sıkışacaklar. Buradaki halkın yaşına da pek aldanmıyor AKP hükümeti ve yeni Türkiye oluşumu…Eskiden Denktaş ve buradaki statükonun partileri Ankara’da aradıklarını bulmakta ve ekonomik sorunlara bir kapı açmaktaydılar. Nasıl bir kapı? Üretimi olmayan, maaşlara dayalı bir kapıydı bu. Sanayi tesisleri zaten 1986 yılında kapatılmıştı. Kim mi kapatmıştı? Özal kapatmıştı. Buradakilere de “Merak etmeyin zeytininizi de biz göndeririz” deniyordu. Şu anda bu kapı yok artık. Ne deniyor? Başınızın çaresine bakın deniyor. Ne deniyor artık? Sadece Türkiye’nin stratejik menfaatleri var..Yani eskiden de bu vardı da çözüm olmadığı için bütçe destek görmekteydi. Şu anda bu yok… Karşılıklı yarar politikasını artık AKP ortadan kaldırdı. Ona göre bu tek taraflı çalışmalı. “Çözüm yok ama eskisi gibi benim politikalarım devam etsin” deniyor. Ne pahasına ? Buradaki halkın bertaraf olması pahasına. Bana göre açık yüreklilikle bu konuları artık konuşmak gerekiyor. Sen buradaki kaynakları zaten 1980’lerde kapatmışsın. Çözüm bulacak partileri ve kişileri güdükleştirmişsin. Ekonomi ortadan kaldırılmış. Sanayi yok, üretim yok. Artık para da gelmiyor. Güzel kardeşim..Tamam onu da kabul edelim. Ama artık birilerinin buradan da bu durumları onlara açıkça konuşması gerekiyor. Çünkü bu halk 1963’lerden beri vermekten ve feda etmekten artık yılmak üzere. Onları ayakta biraz verilen hayat pahalılığı ve maaşlar tutuyordu şimdi o da yok.. Fedakarlık deniyor ama 48 senedir bu halk fedakarlık yapıyor.Çoğu da fedakarlık yaparken zaten depresyondan ve stresten gidiyor. Mezarlıklar türbe dolu. Eskiden çözümsüzlüğe karşı burada birşey üretilmese bile bütçe destek görüyordu. Artık bu yok. “Ben size artık destekte bulunmuyorum” deniyor. O halde sizin de bir modelle karşısına çıkıp kendi ekonomik politikanızı dayatmanız veya oturup konuşmanız gerekiyor. Açıkça ve dürüstçe Türkiye devlet ve hükümet ilgilileri ile konuşun. Bir defa olmak şartıyle piyasada Avro mu oluşacak veya burası AB’nin bir parçası mı sayılacak? İşte oturup konuşmak en iyisi. Oturup konuşmak ama açıkça ve önde ne varsa en teferruatına kadar konuşmaktan bahsediyorum. Pek tabi ki kapitalizmin oynaklığı ve krizi de gözönüne getirilmeli. Herşey ama herşey konuşulmalı artık. Türkiye diyor ki “Kardeşim bu eskisi gibi devam etmez, artık değişmeli”. Kabul, tabi ki değişmeli… Sizin de bir talebiniz ve modeliniz olup onu masaya getirmeli ve bu yeni duruma adapte olmalısınız. Ama halkı ezmeden ve ezdirmeden… Hatta açıkça ben de kendi kaderimi artık bu modelle belirlemek istiyorum denmeli.
Yürek var mı?.. Onu da merak ediyorum…