Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) ve YKP-fem ortak bir açıklama yayınlayarak kamuoyunda ‘Saris’ davası olarak bilinen konuda yaşananlarla ilgili son gelinen durumu yeniden değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) ve YKP-fem bir süredir devam eden ve kamuoyunda ‘Saris’ davası olarak bilinen konuda yaşananlarla ilgili son gelinen durumu değerlendirme ihtiyacı hissetmektedir.
YKP ve YKP-fem süreç ilk ortaya çıktığı andan itibaren sürecin en yakın takipçisi olmuş, hem LGBT bireylerin hakları ve özgürlükleri için, hem insan hak ve özgürlüklerinin ve de çocuk haklarının ihlaline yönelik tavır geliştirilmesi, duyarlılık sağlanması amacı ile çok yönlü bir çalışma ve eylemlilik halinde olmuştur.
Hafta başında 8 örgütün imzaladığı ortak açıklama ile görüşlerimizi kamuoyu ile paylaştık…
Ancak son gelinen aşamada, aynı soruşturma kapsamında 16 ve 14 yaşındaki çocukların da daha sonraki günlerde gözaltına alınmasıyla çocuk istismarı konusu kamuoyunun dikkatini daha fazla çekmiştir.
Masumiyet karinesi, suçsuzluk ilkesi veya uluslararası hukuk terimi olarak ‘presumption of innocence’; suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrinidir. Buna rağmen Sarris, çocuklar ve diğerleri daha mahkeme kararı beklenmeksizin suçlu ilan edildiler. Saris’in cinsel kimliği üzerinden kurgulanan suçlama trafiği içinde, polisin bile böyle bir iddiası olmamasına rağmen, Sarris’in diğer çocuklarla da ilişkisi olduğunu yönünde kamuoyu görüşü oluşturulmaya çalışıldı, tüm çocuklar örgütlü şekilde çalıştığı kamuoyuna dikte edildi. Medyanın sorunları yeteri kadar tartışmadan polise ait veya kulaktan duyma algıları kamuoyuna taşıması çerçevesinde ise gerçekte mahkemede sözü geçmeyen, daha doğrusu geçemeyen bir konu üzerinden, çocuk istismarı üzerinden kamuoyu şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
18 yaşından küçük her bireyin 1990 yılında yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocuk addedildiği doğrudur. Ancak Sözleşme çocukların cinsel ilişkiye giremeyeceklerini değil, istismar edildikleri durumlarda devletin onları koruma yükümlülüğü olduğundan bahseder. 18 yaşından küçük olup cinsel ilişkiye girmiş her birey istismara uğramıştır diye bir kanı yoktur, her 18 yaşından küçük bireyi istismardan korumakla ilgili devletin görevi vardır. Her ülkenin kendi koşullarına göre belirlediği rıza verebilme yaşı altındaki çocuklarla ilişkiye giren yetişkinler, doğrudan, başka soru sorulmaksızın cinsel istismar suçunu işlerler (cinsel ilişkiye rıza verebilme yaşı değişkendir; örneğin: İspanya’da 13, Arnavutluk’ta 14, Fransa’da 15, İngiltere’de 16, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde 17, Türkiye’de ise 18’dir). Kıbrıs’ın kuzeyinde ise bu yaş kız çocukları için 16 olmakla beraber erkek çocukları için böyle bir yaş bulunmamaktadır. Yalnızca bu cinsel birliktelik ‘doğaya aykırı’ olarak tanımlanan bir biçimde ise taraflardan birinin 13 yaşından küçük olması, diğer tarafın cezasını ağırlaştırır. Ülkemizde yürürlükte olan Ceza Yasası kız çocukların cinsel istismarını düzenleyip yasaklarken erkek çocuklarla ilgili sessiz kaldığından, eğer bu spesifik davada istismar olduğu kanıtlanırsa), erkek çocukları ‘doğaya aykırı’ cinsel ilişki kılıfıyla tutuklanıp kendilerini istismar edenlerle birlikte yargılanmak, aynı yerde tutuklu kalmak durumunda bırakılıyorlardır, bu da kabul edilemezdir.
Yasal olarak 171. Madde tutukluların yargılanma sürecinin temelini oluştururken, söylem bazında çocuk istismarı konusu stratejik anlamda kullanılmaktadır ve bu da aslında çocuk istismarı konusunda hiç bir tedariki olmayan devlet ve yargı kurumlarının popüler destek toparlamak amacıyla sözde çocuk hakları savunuculuğu yapmasından ibarettir. Şayet ki bu davada çocuk istismarı var ise, zaten hiçbir koşulda yetişkinlerle birlikte hapsedilmemeleri gereken çocuklar istismarcılarıyla aynı yerde tutuklanmaktadırlar, uluslararası platformda kabul gördüğü üzere ifadeleri bu amaçla tasarlanmış ya da uygun hale getirilmiş binalarda ve eğitilmiş profesyonel kişiler tarafından alınması gerekirken, zorla “gönüllü” ifade vermeleri için polis tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Ayrıca, medyada iddia edildiği gibi reşit olmayan bir bireyin fuhuşu var ise, bu durumda belirtilmelidir ki, uluslararası hukuk kapsamında çocuk fuhuşu yasaklanmıştır ve bu noktada temel alınan yaş cinsel rıza yaşından bağımsız olarak 18’dir. Ancak ülkemizdeki ceza yasası erkek yetişkin ya da çocukların fuhuş yapması ya da fuhuşa zorlanması ile ilgili düzenleme içermemekte ve yine eğer olgular bu yönde ise böyle bir duruma etkin ve adil bir şekilde müdahale etmekten aciz kalmaktadır.
Bizler, YKP ve YKP-fem Ceza Yasası’nın 171. Maddesi altında yapılan suçlamaların geri çekilmesi, bu maddenin yasadan çıkarılması ve eğer istismar boyutu mevcutsa, bunun olması gereken suçlardan dolayı yapılması gerektiğini savunur. Bu nedenle de mevcut yasanın değişmesinin gerekli olduğunu yineliyoruz.
Sosyal Hizmetler Dairesi’ne bu ülkede yaşayan çocukların eğitiminden ve bakımından sorumlu olduklarını bir kez daha hatırlatır bugüne kadar ki yetersiz çalışmalarını eleştiririz…
YKP ve YKP-fem olarak çocuklarının mahkemede kendilerine işkence ve kötü muamele yaptığını söyledikleri polisler Ali Gürpınar, Tukay Alper, Barış Mahmut Sel ve soyadı öğrenilemeyen Aykut’un hemen bu çocuklarla ilgili tüm soruşturmalardan uzaklaştırılmasını, kötü muamele ve işkence ile ilgili yargılanmalarını da talep ediyoruz.
İnsan hak ve özgürlükleri din, dil, ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet veya yaş gözetmeksizin herkese, ayrımsız olarak uygulanmalıdır, YKP ve YKP-fem bunun için sürdürdüğü mücadelesini bundan sonra da sürdürmekte kararlıdır.