İbrahim Aziz Güney Kıbrıs’ta yaşayan ve 1950’li yıllardan beri fikirlerinden taviz vermeyip bugünlere kadar gelen bir Kıbrıslıtürk entellektüel. Son altmış yılın bir muhasebesi ve bir belgesi olan kitabını bizlere “Peri LihnonAfas” yayınları arasında sundu. “Perde Aralığından” adını verdiği bu kitabından ben birkaç hafta önce biraz alıntı yapmıştım ama şu anda kitabı tümüyle bitirmiş bulunuyorum. Aslında kitap tarihsel olarak bize oldukça bilgi veriyor da ben İbrahim Aziz’den AKEL’le siyasal kopuşlarının ideolojik yanını okumayı da beklemekteydim. Kitap, Rumca ve Türkçe yayınlanmış olmasına rağmen okuyucuyu sıkmadan bizlere karanlıkta kalmış birçok konuyu önümüze getiriyor. İbrahim Aziz elbette bu kitapla kalmayacaktır ve bize belkide son kırk yılda kendisinin de içinde bulunduğu AKEL hakkında ve AKEL’deki kendinin de dahil olduğu olaylar ve ideolojik farklılıklar hakkında geniş bilgiler verecek ve belki de tarihe bu kitaptan da daha fazla ikinci kitabıyla oldukça büyük bir iz bırakacaktır. İbrahim Aziz’i ben, 22 yıldır tanımaktayım. Bu arada belirteyim İbrahim Aziz’in şiir ve tarih kitapları da bayağı Kıbrıs kültürüne ışık tutmakta, bazı şiirleri ise bestelenip şarkı da olmuştur(Hamza Irkad tarafından). Kendisini önce Ledra Palace’da bir toplantıda tanımış orada epeyce konuşmuş(1989), daha sonra ise Berlin’de Yeşiller Partisi’nin düzenlediği (Batı Berlin-1989) bir toplantıda birkaç gün birlikte olmuş ama daha sonra da yine Ledra Palace’da kurduğumuz “Birleşik Bağımsız Kıbrıs için Aydınlar İnsiyatifi”nde de birlikte olmuştuk. Daha sonra ise o zamanlar Kuzey Kıbrıs’taki rejimin de izin vermemesi üzerine bu insiyatif etkinliklerini durdurmuştu. O dönemler Ledra palace Barikatı’nı kullanıp Güney’e gitmek maalesef çok zordu ve Kuzey Kıbrıs egemenlerinin insafında olan bir durumdu. İbrahim Aziz’le çeşitli defalar birlikte oldum. Onun fikirlerini, insan sevgisini, sol düşünceye olan saygısını da çok yakından bilmekteyim. Son zamanlara kadar bu aydınımızın Kuzey’e gelip ailesini görmesi bile oldukça zordu. Hatta geçenlerde gene barikatı geçmemesi için çeşitli behaneler uydurulduğunu da biliyoruz. İbrahim Aziz bize birçok bilmediğimiz bilgiler vermekte kitabında. Örneğin 1962 yılında bir cinayetle kaybettiğimiz avukatların, AKEL’le ve Kavazoğluy’la olan işlişkilerini kitapta bize detaylı olarak açıklamaktadır:
“Nihayet bir gün Hristos Çattalos’u aradım ve bildiklerinin artık tarih olduğunu, bu sırrın açıklanmasında bir sakınca olmadığını anlattım. Önce itiraz edecek gibi oldu. Ancak sonunda, yakın tarihimizde küçük bir katkı olacak Kavazoğlu ile Hikmet ve Gürkan arasındaki işbirliğini artık herkesle paylaşmamızın uygun olacağını o da kabul etti. O anlattı, ben yazdım. Yazdıklarımızı bilgisayara geçirip, ilk kontrolü yaptıktan sonra, kitabın ana bölümünü tamamlamış olduk” (sf.13).
Aziz, kitabında bir başka ilginç olayı daha dile getirmekte:
“Kavazoğlu, çabalarını her zaman Kıbrıslıtürk toplumu arasında AKEL’e bağlı bir “Türk Kolu” oluşturma yönünde yoğunlaştırdı. AKEL’de Kıbrıslıtürklerle ilgili işlere Ermeni, Maronit, Latin azınlıkları ile birelikte “Azınlıklar Dairesi” bakıyordu. Buna rağmen Kavazoğlu “AKEL Türk kolu” adı altında broşürler çıklarıp dağıttı. “AKEL Türk Kolu” Kavazoğlu’nun bir buluşu idi. Partide böyle bir kol yoktu ve hiçbir zaman da olmadı”(sf.21). Bilindiği gibi böyle bir kol hala daha da yok ve bu tip teklifleri yapanları da AKEL hiçbir zaman kaale almadı. 2003 sonrasında bu tip teklifler gelmiş (Bir Kıbrıstürk Bürosu kurulması konusunda,u.ı.) ama AKEL yöneticileri aynı tutumlarını devam ettirmişlerdir.
İbrahim Aziz’in kitabının 25. sayfaaında koyduğu bu teşhis de kitabının ne kadar etkili olduğunu ve bundan sonra Akel’le arasında oluşan siyasal ve ideolojik farklıklarını yansıtacak bir kitabın ne kadar etkili olacağını da göstermektedir:
“AKEL’in “Enosis” politikası partiyi Kıbrıslıtürk toplumundan Kavazoğlu’nu da AKEL liderliğinden soyutladı.
AKEL, milliyetçi-Enosis hedefiyle özdeşleşmesi nedeniyle Kavazoğlu’nun ve mücadele arkadaşları Kıbrıslıtürklerin hayal ettiği Kıbrıslırumlarla Kıbrıslıtürklerin bir tek ortak Marksist partisi olamadı”.
İbrahim Aziz, kitabında bizlere 1983 yılında Avrupa’da kaybolan Kıbrıslıtürk devrimcilerden Fuat Fegan hakkında da o dönemlerdeki etkinlikleri çerçevesinde bilgiler vermektedir(sf.102):
“Bir gün, PEO’daki dairemde iken arkadaşıma biri telefon etti. Az sonra yanımıza genç bir delikanlı Kıbrıslıtürk geldi. Kavazoğlu daha sonra bana, gelen arkadaşın Türkiye’deki Kıbrıslı öğrencilerin lideri, Fuat Fegan olduğunu söyledi.
Kahvelerini ikram ettim. Dairelerden birine çekildiler. Kendi aralarında uzun süre konuştular. Fuat Fegan’la akşam üzeri yeniden görüştük ve akşam yemeği için Doriforo’ya gittik”
Aziz aynı sayfada (sf. 102) dipnotta da Fegan hakkında bizleri bilgilendirmeye devam eder:
“Kıbrıslıtürk ve Türkiye ilerici hareketinin önde gelen üyelerinden, Kavazoğlu ve iki avukatla yakın dost olan ve kendileriyle işbirliği yapan ’58 kuşağı arkadaşlarımızdan biri. Kavazoğlu’nun ölümünden sonra AKEL’de meydana gelen boşluğu doldurmak amacıyla Parti liderliği tarafından İbrahim Aziz’le birlikte Kıbrıs’a davet edildi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanından sonra da Parti’nin milliyetçi Enosis politikasını sürdürmesi nedeniyle daveti ikircikli bir tavırla karşıladı ve gelmedi. Bunun üzerine Nureddin Seferoğlu davet edildi. Türkiye’de Evren diktatörlüğü döneminde, 1984 yılında aniden ve gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Yaşayıp yaşamadığı hala bilinmiyor. Ay Sozomeno’lu olan Fuat Fegan 1937 yılında Larnaka’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu”.
İbrahim Aziz gerçekten Perde Aralığı’ndan bizlere tarihi araladı. Ama biz bunun yarım kalmamasını ve Aziz’in AKEL içindeki ideolojik mücadelesini de okumak istiyoruz. Gene de mükemmel bir kitap çıktı ortaya. Onu başarısından dolayı tebrik ederiz…