yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKUZEY KIBRIS, TÜRKİYE VE YUNANİSTANDAN NOTLAR - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

KUZEY KIBRIS, TÜRKİYE VE YUNANİSTANDAN NOTLAR – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kimsenin inanmadığı ve ilgi göstermediği, silikleşen yerel siayset gibi olguarla yine Kıbrıs konusu medyalarda oldukça öne çıkarıldı. Yapılan üçlü zirve öylesine şovlarla sunulup kimi kesimler öylesine konuştu ki sanırsınız yetkiler elerinde ve onlar mutlaka “barış” istiyorlar sanısına kanarsınız. B.M. sekreterinin övgüleri ve ona sanki dayanarak konuşanların dedikelrine kanarsak nelere dek gideceğimiz belli deyil: Ama sokak buna ne ilgi gösterdi, nede gösterenler söylenenlere inandı. İsterseniz konuyu tekrar tekrar yazacağıma, şöylesine B.M. sekreterinin ilerleme kaydedildği dediyi ama kaybedilenelri söylemediği koşullarda, resmi kabustan sıyrılıp bazı önemli gelişmelerden söz edelim:

Kıbrıs konusunda en önemli uçurum mülkyet ve nufustur. Bunu kimse gizlemesin: Özelikle Kuzey Kıbrısın hep yeni nufusu ve mülk el koymaların yasalaşmasını dayatarak anlaşma yoluyla yasalaştırma istenci de vardır. Daha doğrusu Türkiyenin önemli masa başa argümanı budur. Bunu hiç unutmayalım. Bir de görüşme daha çok kim kaçacak imajıyla suçlma takıntısında duruyor. Fazla lafa gerek yok: Sadece bu yıl Kırsal arsa adıyla bin kadar arsa dağıtıldı. Saygı duruşuyla, isdiklal marşı okunarak ve tüm erkanın eliyle kim ne olduğuna bakılmaksızın sorun olan bin cıvarı arsa dağıtıldı. Bunlar zengin çocuklarından tutun daha nice kişiye ganimet paylaşımlı koltuk rüşvetiyle sunuldu. Yine en başta bir çok kamu yeri ve özel mülk yerleri dış sermayeye yatırım adıyla peşkeş çekilip bedavaya sunuldu. Bilmem Uluslar arası yargıya rağmen ve kurulan ama hepimizin bildiği Tazmin komisyonu olayı da eklenince nasıl önemli adım atıldığını ortaya koyuyor. Yine Kıbrıs sorununda taşınan nufus temel sorun olurken ve adım atılamazken, sanki daha hızlandırma adıyla vatandaşlıkların savrulurcasına verilme hareketi de bize Kıbrıs sorununda ne güzel iyimser adımların atıldığını ortaya koymaya yeter ve artar. Hele halkta hiç umut olmadığı ve iç dinemiklerin sıfıra geldiği koşulalrda söylenen onca şova ve yazılan yazıya bir deyer verirmi?

Kıbrısta böylesi acayiplikler olurken, bize bu siaysetleri sunan Türkiyede oldukça yeni haberler akıyor. Hani elçisiyle bizim ekonomik raporumuzu okutan, yasaları sunup yasalaştırması için zaman veren Türkiyeden söz ediyorum. Dün Ergenekon olayı vardı. Hep yazmaya açıklamaya çalıştık: Bu demokratik açılım deyil, yeni ayar olmaktadır. Bunu sadece Türkiye ile sınırlı tutmayın. Genel sistemle birlikte oluşan ayar düşünün dedik: Bize kimsi karşı çıktı. AKP demokrasisinden söz edip Türkeiye devlet içi ayarı demokratikleşme olarak anlatı. Ancak iş devlet içinden sosyal muhalefet aydına kayınca işler buruklaştı. Ahmet Şık ve Nedim Şenerle de Ergenekonla başlayan olayın nasıl toplumsal muhalefete geldiğini anlatı. Şimdi ayni durum Kürt ekseninde yaşanıyor. Terörist dendi, sora gidrek KCK adıyla seçilen belediyecisi ve diyer sivil kesimler tutuklandı. Konu Kürt olunca yaratılan korkrku durum sonucu yine ses çıkmadı. Hatta “nede olsa kürt” denip çekinildi. Fakat en son Pröfesör Ersanlı ve yazar Zarakoğlu ya iş gelince birileri artık rahatsız olma aşamasına geldi. Çünkü nasıl ki Ergenekonla yelpaze develet dışına dek geliniyorsa, Kürt teröri adıyla şimdi en üst aydın yazara seçilene belediye başkanlarına dek golan sardı.

Bunlar olup gerilimler devam ederken son öldürülen 24 PKK lı cesedin durumu olayın çok yönlü düşünülmesini getiriyor. Tabi bunlar olurken Türkiye Suriye muhalefetinin merkezi konumuna geliyor, Pakistan Afkanistan liderleri Gül ile biraz daha uzaktaki ayarı tartışıyorlardı. Avrupa siaysetcileri ise durmadan “Türkiyenin Orta doğu modeli” için durmadan yazılar yazıyor açıklamalar sıralıyorlardı. Hele Orta doğu baharında desteklenen AKP çizgili Batı Baharlı siaysetlerde eklenince iş tamam oluyor. Ilımlı İslam dinli piyasal ekonomik sermaye akışlı Orta doğu.

Yunanistanda ise işler karıştı. Bir yılı çoktan geçen ve nerde ise ikinci yılını doldurmak üzere olan sokak eylemleri ve başta AB ve İMF dayatmalı kemer sıkma ekonomik baskılar sonuçta Papanreuya işi referanduma getirme aşamasına zorladı. Çünkü ne kadar gelen paketleri kabulenip halk tepkisine karşın meclisten geçirsede, durmadan dahası ve ağır istençlerle paketler geliyordu. En son gelen paketin acısı o denli kesindi ki artık Pasok lideri sıkıştı. Onbinleri işten atacak, maaşlar yine düşürülecek buna ek olarak kamusal hizmet veren yerler özele devredilecekti. Bunlar lütüflü borç silme bazı oranlarla da gözler boyanacaktı. Tabi işten atılanların ve özele verilme kadar sağlanan gelir de yine borçalrı ödemeye gidecekti.

Ardarda ayni kararlarla çökertilen Yunanistanda en son Papanreo referandum kartını oynadı. Bu sadece sermaye için deyil sokak içinde önemlidir. Şimdiye kadar sadece muhalif olmakla duran sokak, şimdi bu siyasal kumarda kendi siaysal çizgisini oluşturacakmı? Yoksa şu parti gitsin ötekisi gelsin kısır siaysal eksende kalıp yine diyer daha batıcı sağ partinin eksenine hizmetmi edecek? AB bunu pek beklemiyordu. Ama sonuçta Papanreu bizimkiler gibi silik ve sadece talimatcı deyildi: Bundan dolayı hem kendini hemde muhalefet çizgisinin siyasal kumarını oynadı. Burda sokak kesiminin elinde eyer güçlü siyasal kart varsa ortaya çıkacak. Yoksa Yeni Demokrasiyi yeniden hükümete getirip daha sağdaki piyasacıların istediklerini yapmasını sağlayacaklardır. Olayı bu yönden egemen bloktan çok sokaklardaki dirençle bu karara gelinmesinde önemli rolu olan Yunan muhalefetinin ne yapacağına bağlıdır. Bu bizde hala ayni kemer sıkmalara avanta alma çizgisinde olan nice kesime bir mejaz veriyormu?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin