(ANF) Bütçe görüşmelerinde konuşan Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün “Kıbrıs’ı işgal ettik oradan nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz. Kürdistan’ı kana buladık, nasıl temizleyeceğimizi bilmiyoruz” dedi.
Meclis Genel Kurulu’nda 2012 Bütçe görüşmeleri sürerken, BDP Milletvekillerinin muhalefeti de sürüyor. BDP Grubu adına söz alan Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Erdoğan’ın Avrupa’ya karşı “Ankara kriterleri” restini eleştirdi. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunları dile getiren Kürkçü, “Kıbrıs’ı işgal ettik, askerlerimizi oradan nasıl çekeceğimizi bilemiyoruz. Taburlarla asker yığdık Kürdistan coğrafyasını kana buladık, orayı şimdi nasıl temizleyeceğimizi bilemiyoruz” diye belirtti. “Ankara Avrupa’ya üstünlük sağlayacaksa, Avrupa’nınkinden daha yüksek değerler yaratmak zorundadır” diyen Kürkçü, “Ankara Kürt halkına elini uzatacak mı? Türkiye’de herkesi eşit olduğunu gösteren yeni anayasa hazırlayabilecek mi? O zaman Türkiye gerçekten bütün insanlar için bir umut ışığı olabilecektir” değerlendirmesini yaptı.
Kürkçü’nün bu konuşmasına itiraz ise CHP’li Akif Hamzaçebi’den geldi. Hamzaçebi, Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgal ettiği sözlerine karşı çıkarak, “O dönem ki cumhuriyet hükümeti oradaki haksızlıkları gidermek ve Türklerin uğradığı katliamları engellemek amacıyla oraya gitmiştir” iddiasında bulundu.
Daha sonra Enerji Bakanlığı üzerine söz alan BDP’li Emine Ayna ise, Diyarbakır’da görülen KCK duruşmalarına dikkat çekerek, orada yargılananların, “Biz de varız, Türkiye tek bir milletten ibaret değildir, diğer halklar vardır ve onların hakları vardır” diye mücadele ettikleri için yargılandıklarını söyledi. Ayna, “Tarih bugün yargılayanları yargılayacaktır” dedi.
TAM METİN
TBMM tutanaklarında Kürkçü’nün Kıbrıs’la ilgili açıklaması şöyle:
“Türkiye Avrupa Birliğine girse de girmese de çözmek zorunda olduğu iki tane temel meselesi var: Bir tanesi Kürt meselesi, bir tanesi Kıbrıs meselesi. Bütün bunları bizim başımıza Avrupa Birliği ya da başkaları bela etmedi. Kendimiz gittik, Kıbrıs’ı işgal ettik; şimdi, oradan askerlerimizi nasıl çıkartacağımızı bilemiyoruz. Kürt halkının haklarını inkâr etmek için, taburlarla asker soktuk, katliamlarla kana boyadık Kürdistan coğrafyasını; şimdi, bunun hesabını nasıl vereceğimizi kendimiz de bilemiyoruz. Kıbrıs halkı, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler bu uygulamayı istemiyorlar, bırakın Avrupa’yı, Amerika’yı, Yunanistan’ı. Şimdi, o zaman, bu problemleri nasıl çözeceğimize dair yeni bir tartışma açmadan, ne Avrupa Birliği ne başka bir birlik bizim için önemli olamaz. Bizim için önemli olan, kendi sorunlarımızı çözmek.”
Egemen Bağış’ın bu konuşma sonrası cevabı şöyle:
“Bu süreç Türkiye için her zaman bir millî mesele olmuştur. Avrupa Birliği sürecimizde ülkemizin standartlarını yükseltmek iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak görevidir. Ancak bu millî meselenin reform mutfağı olarak çalışan Bakanlığımızın bütçesi konuşulurken, burada bir milletvekilinin tutup da Türk askerini Kıbrıs’ta işgalci olarak ilan etmesi gerçekten çok vahim bir neticedir.
Arkadaşlar, görevim gereği Avrupa Parlamentosunda ya da Avrupa Birliği üyesi birçok ülkenin farklı platformlarında Türkiye’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği barış operasyonunun adada bugüne kadar kimsenin burnu bile kanamadan huzuru sağladığı konusunda, ikna etme konusunda çok önemli mücadeleler verdim, çok önemli tartışmalara girdim. Farklı parlamentolarda bunu yapmaktan da, ülkemi savunmaktan da her zaman onur duydum. Ama kendi Meclisimizde, burada, bu aziz Meclisin Genel Kurulunda Türk askerine “işgalci” diyenlere cevap vermeyi abesle iştigal buluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(…) Burada farklı eleştiriler gündeme geldi. Ben, onların çok fazla detayına girmek istemiyorum ama gerçekten Sayın Kürkcü’nün Kıbrıs konusunda söyledikleri bizi üzdü. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Egemen Bağış’ın bu sözler üzerine Kürkçü ile Bağış arasındaki diyalog:
(Kürkçü) “Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Bakanımızı üzdüğüm için üzgünüm ama sadece benim sözlerimden bu kadar üzülmese iyi olur çünkü bu sözleri, bu kavramları karşı karşıya geldiği bütün uluslararası diplomatlardan, bütün uluslararası forumlarda dinliyor çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 550 sayılı Kararı şöyle diyor: “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından işgal altında kalan kısmında yapılan karşılıklı büyükelçi atamaları ve anayasal referandum yapılması Kıbrıs’ın bölünmesi için yapılan ayrılıkçı hareketlerdir.” Şimdi, ben bu kararı tekrar ediyorum. Ben, bu kararın hakikate daha denk düştüğünü, bakanınkinden, düşünüyorum. Kıbrıs halkının belli bir bölümü de böyle düşünüyor. Şimdi, burada gururlanarak konuşmak yerine, çoktandır yaptığımız tarih tartışmalarını hatırlamaya davet ediyorum herkesi. 1930’larda Dersim’de olanlar için kim bilir ne kadar gururlanıyordu o zamanın bakanları? Ama şimdi, bir Başbakan o zamanın bakanları adına özür diliyor. Gelecekte, Kıbrıs Harekâtı’nın ne anlama gelmiş olacağı Türkiye tarihi açısından, dünya tarihi açısından belki başka bir gözle değerlendirilecektir. O zaman, bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına ve benim gibi düşünenlerin görüşlerine de müracaat etmek ihtiyacı olacaktır. O nedenle, bu Meclisin altında söylenmezse esas, ayıptır düşünceler. Bu Meclisten başka bir yerde, başka yerlerde Bakanımız her gün Birleşmiş Milletlerde, Avrupa Birliği kulislerinde ya da oturumlarında yüzüne karşı bunların söylendiğini dinlemektedir ama burada bir milletvekilinin “Böyledir” demesinden gocunmaktadır.”
(Bağış) Orada ağrıma gitmiyor, burada ağrıma gidiyor.
(Kürkçü) Hiçbir şey ağrınıza gitmesin. Koskoca bir dünyada yaşıyoruz, tarih her gün yeniden yapılıyor, yeniden kuruluyor. Sizin tarih yorumunuz belki de birkaç yıl sonra hiç, geçersiz olacak. Eğer Annan Planı gerçekleşmiş olsaydı, başka türlü konuşacaktınız belki de. O nedenle, böyle, görüşlerini dürüstçe, açıkça açıkladığı için insanları kınamak, takbih etmek yerine onunkinin de sizinki gibi bir görüş olduğunu kabul edip bu görüşü beğenmeyebilirsiniz ama buradan değer hükümleri üretemezsiniz, buna izin vermeyiz. Biz de sizin kadar bu Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşıyız, istediğimiz gibi düşünmeye ve konuşmaya hak sahibiyiz, Özellikle bunu konuşacağımız yer Meclistir. Bundan ötürü kınanmamı kabul etmiyorum, aynen iade ediyorum.