arşivNecmettin ÇapaPère-Lachaise ve Mırgıç - Necmettin Çapa
yazarın tüm yazıları:

Père-Lachaise ve Mırgıç – Necmettin Çapa

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bu gün size Ahmet Kaya’nın cenaze töreninde tanıştığım bir Ermeni arkadaşımdan söz etmek istiyorum.

Ben Kürt o Ermeni ve ikimizin de firavunlarına kurban gitmiş bir cenazeyi gömüyoruz. İkimizin de hüznü boğazımıza tıkanmış, birbirimiz ile konuşurken çatlak sesimizden yüreğimizin cızırtısı duyulur gibi.

Konuşacak o kadar çok şey var ki ama ikimiz de mekanın uygun olmadığını farkındayız ve tam o anda bir arabanın üzerindeki hoparlörden bir ses yükseliyor; “Bahtiyar sizi çok severdi” tam o sırada Mırgıç ile göz göze geliyorum, ikimizin de göz yaşları yanaklarında.

Birden aklımdan firavunlarımızın ne kadar acımasız ve gaddar olduğu geçiyor ve yutkunuyorum nefes almak için.

 

Hava kararmış ve o mahşeri kalabalık yavaş yavaş Père-Lachaise mezarlığı’nı boşaltıyor.

Mırgıç koluma girdi ve mezarlığın çıkışından sonra 500 metre ileride bir ara sokağa girdik.

Sağlı, sollu küçük barlardan oluşan dar bir sokaktı. Mırgıç bana dönerek “Seni öyle bir yere götürecem ki eksiğimiz tamamlansın” dedi.

Ben de Mırgıç’a dönerek Ne eksiğimiz var ki?

Var var şimdi göreceksin.

Büyük eskitme ahşap kapılı bir bar’dan içeri daldık, içerde 10-15 kadar insan var,

Kapıdan bizi uzun saçlı biri karşıladı.Kırık bir fransız aksanı ile Mırgıç ile konuştu, Mırgıç ona türkçe cevap verdi; “Bak sana tahmin edemeyeceğin bir dağ adamı getirdim” dedi.

Hemen bana dönerek “Merhaba dost ben Hıdır”

Tokalaştık ama elimi bırakmadı, elimden tutarak masanın birine kadar gittik. Hıdır sabırsızlık ile soruyor “ Ya dost Mırgıç’ın kusuruna bakma o çok sevdiği kişilere dağ adamı der.

Şimdi söyle sen hangi dağların adamısın?”

Colemerg

Ya kusura bakma türkçe adı ne?

Hakkari

Oooo, işte harbi dağ adamı sana derim.

Hıdır sıkıca sarıldı bana ve o içtenliği, ne denli memleket hasreti çektiğini gösteriyordu.

Muhabbetimiz koyulaştıkça Dersim’li Hıdır’ın gözleri doluyor ve ağzından öyle bir söz çıkıyor ki firavunların devrini kapatmak için o söz bir ders niteliği taşıyordu.

“Biz katillerimizin torunlarını sevdik, onlar günahsız diye.

Onlar bizi inkar etti topraklarımıza konsun diye.”

Mırgıç derin bir nefes alarak söze giriyor “Ya bize ne demeli, katlimizin fermandarlarına günah yazarlar mı öbür dünyada. Biz nasıl olsa bu dünyayı, Van’ı, Erzurum’u Kars’ı onlara bıraktık.”

Suskunluğumu bozmuyorum ve dinlemeye devam ediyorum. Çünkü gerçekten anlattıkları öyle şeyler var ki, hani vahşetin daniskası derler ya, işte tam da öyle.

Asırlarca Medeniyetler mektepliği yapmış Kürt Coğrafyası, Türklüğün ısrarı ile kana bulanmış şimdi.

İşgal ve egemenlik hırsının insanlık üzerinde insanlığın hayal bile edemeyeceği bir vahşet uygulaması, bu hırsın daha nice vahşete imza atacağı meçhul!

Kendi meçhullerimizi bu hırsın içinde aramak nasıl bir sonuç verir?

Ya da bu vahşet hırsı ile barış sağlamak kaç yıl alır?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin