Tabular er veya geç yıkılmaya mahkumdur,
Konuşulması tabu ne varsa yıkılmaya mahkumdur,
Kılık kıyafette tabu ne varsa gün gele ortadan kaldırılması kaçınılmazdır,
Toplumlarını çeşitli tabular altında tutarak idare etmeye, onlara zulüm etmeye, onları baskı altında tutmaya çalışan rejimlerin bunu ila nihaye sürdürmesi mümkün değildir,
Çünkü teknoloji o kadar gelişmiştir ki, koşullar birtakım tabularla toplumları avutmak, uyutmak mümkün değildir,
Konuşulması tabu birtakım yasaklarla da birtakım gerçekleri, halkın gözünden uzak tutmak mümkün değildir,
Uzun zamanlar Kıbrısın kuzeyinde 1974 sonrası oluşturulan durumun bir barış operasyonu olduğunu söylediler ve bu şekilde sundular,
TC’nin askeri müdahalesinin 1960 andlaşmasına dayanan garantörlük hakkından kaynaklandığını hep söylediler, hala da söylüyorlar,
Ama o andlaşmanın ilgili maddesinin, “ bozulan anayasal düzeni yeniden tesis etmek” için müdahale hakkı olduğunu hep gizlediler.
Yapılan müdahale ile bozulan anayasal durum yeniden tesis edildi mi yoksa yeni bir durum yaratıldı,
Müdahale sonrası ada ikiye bölündü ve kuzeyde TC’ye bağımlı bir idare kurduruldu,
Ve yıllarca Kıbrısın kuzeyindeki bu toprak parçası üzerinde TC’nin egemenliği sürmektedir,
Peki bunun adı nedir?
Bozulan anayasal düzeni yeniden kurmak mı, işgal mı, istila mı, fetih mi?
İsterseniz bu sözcüklerin sözlükteki anlamlarına bir bakalım:
Savaşta işgal veya askeri işgal, bir yabancı ülke toprağı üstünde fiili bir duruma dayanarak hakimiyet kurmaktır.bu işgal zaman bakımından sınırlıdır.işgal durumu savaşın bitiminde son bularak işgal edilmiş olan toprak ya geri verilir veya işgal eden tarafın topraklarına katılır.fiili bir durumun sonucu olan işgal, işgal eden devlete bu toprak üstündeki hakimiyetini ancak belirli bir süre sürdürmek ve bu hakimiyetten yine geçici bir süre için yararlanmak imkanını sağlar.bu bakımdan savaşta işgal veya askeri işgal bir idari teşkilat kurarak yapılan istiladan farklıdır.
İşgalci el koyma ve vergi toplama gibi uygulamalara girişse bile, özel mülkiyete saygılı olmalıdır.
İstila, kaplama, yayılma, sarma
Hukuk dilinde istila, bir ülkeyi işgal etmek, yayılmak, sarmak ve onu sömürge haline getirmek
yönetimi ele alma, başında durma, yönetme.
Evet, görüldüğü gibi bunun adı işgal ve giderek istila ve fetih.
Durum bu iken bu sözcüklerin konuşulması yıllarca tabu idi,
1989 yılında, YKP kurulurken programına bu durumun işgal olduğunu kaydetmiş ve ilk tepkileri TC Dışişlerinden aynı gün almıştı,
Ardından 1990 genel seçimlerinde YKP katıldığı seçimlerde durumun işgal olduğunu meydanlarda haykırmıştır,
O güne kadar konuşulması tabu olan bu durum zaman içerisinde tabu olmaktan çıkmış, sokaktaki çocukların dilinde de söylenmeye başlanmıştır.
TC’nin buradaki varlığının işgal olduğu pek çok uluslararası belgelere de girmiştir yıllar içerisinde,
Durum yukarıdaki sözlük anlamlarında da söylendiği gibi işgalden öte bir istila bir fetih safhasında bulunmaktadır,
Askeri işgal sonrası, bir toprak parçasına nüfus taşımak, o coğrafya parçasında yerli halka olan toprak parçalarını transfer ettiğin nüfusa dağıtmak, o coğrafyada yaşayan insanların her şeyini, kültürlerini değiştirmeye çalışmak işgalden öte bir durumdur o da istila ve fetih demektir,
Durum açıkça böyle iken, TC’de bu durumun konuşulması tabu olarak algılandı bu günlere kadar,
Hükümete kim gelirse gelsin buradaki durumu “mutlu barış harekatı” olarak gördü, gösterdi,
Konuya TC solunun büyük bir kısmı da hep öyle baktı,
Durum kendilerine anlatıldığı halde, bunu telaffuz etmekten geri durdular,
Ancak yukarıda da dediğimiz gibi gün gelir tabu olan çok şey gibi bu tabu da yıkılır,
Nitekim geçtiğimiz hafta içerisinde BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, TBMM’de yaptığı konuşmada Kıbrıstaki durumun bir işgal olduğunu kürsüden dile getirdi,
Vay sen misin bu sözleri söyleyen,
TC’deki düzenin bekçileri hemen tepki gösterdiler,
TC’nin buradaki yağdanlıkları hemen tepki gösterdiler,
Kalemlerine sarıldılar, TC’deki ustalarına mesaj nitelikli yazılar yazdılar,
Ertuğrul’un uzaktan gazel okuduğunu yazdılar, söylediler,
Oysa Ertuğrul geçtiğimiz yıl Kıbrıstaydı, Kızıldere katliamının yıldönümünde aramızdaydı,
Konferansa katıldı, buradaki dostlarıyla durumu yakından, yerinde gördü, yaşadı,
Ve buraya turist gibi gelip, turist gibi giden pek çok milletvekili, bakan vs gibi gördüklerini, yaşadıklarını görmemezlikten gelmedi,
Açık açık çıktı ve buradaki durumu anlattı,
Artık pek çok tabu gibi bu tabunun da TC’de de yıkılması gündemde,
Dediğimiz gibi hiçbir tabu ebedi değildir,
Gün gele yıkılmaya mahkumdur.