Kıbrıs sorunu tam mesai olarak yaparken parti içi dalaveraları da ihmal etmediği görülen Eroğlu bir soru üzerine alternatif politikalarının olduğunu da göstermek istedi ve anayasa ve yasalarıyla yolumuza devam edecek ve devletin adını da değiştirebiliriz diye bir laf etti. Başına 1983’te bir kaza gelen Kıbrıslı bunu aldı ele çıktı yola ama spekülâsyondan kaçınmak için lafa karışmama tutumunu sürdürmekte ustalaşmış olan Eroğlu tartışmanın dışında kaldı.
Bizsim kıta sahanlığını Türkiye’ye bırakan hükümet de antlaşma meclisten çekildiği halde nasıl olur da aramalar ve sondajlar için TPAO’ya yetki verilir diyenlerin gözünün önünde işler yürür. Küçük de tam siper yaparak hedef küçültür. Soruları da duymazdan gelir.
Bizde işler böyledir. KKTC ilanına karşı olan TKP’nin ve CTP’nin idaresi de karar alındıktan sonra KTFD’den daha kötü bir duruma girilmesine ve KKTC ilanının hiçbir işi halletmediğinin ortaya çıkmasına rağmen ses etmemesi, bazılarının da aslında oy vererek KKTC’nin kuruluşunu desteklediklerini iddia etmesi hayret edilecek bir iş. Başka ülkede olsa iktidara böyle bir kararı alıp muhalefeti maskara durumuna sokmaktan bir hayır gelmemesini muhalefet affetmez, hesabını sürekli sorardı. Haklı çıktığı kanıtlandığı için de muhalefet güçlenir hükümetler değişirdi.
KKTC ilanının ardından bir ay içinde hiçbir şey olmamış gibi Kıbrıs cumhuriyeti malı diye ihracat devam etmiş, yabancı elçilere ve BM’ye tanınma isteyecek değiliz, görüşmelerin de federasyon temeline ve 1977-1979 kararlarına bağlı kalınarak sürdürüleceği garantisi verilmiş ve sanki KKTC hiç doğmamış gibi harekete başlanmıştı. Bu durumda muhalefet kazan kaldırıp KKTC tanınma istemeyecek ise bu karara bağlanmalı ve ayrı devlet yasal olarak reddedilmelidir diye diretmeli ve görüşmeler ona göre yürütülmelidir denilmesini dayatmalı idi. Her fırsatta da bu hatırlatılmalı ve KKTC ilanının yapılmasını hesabı sorulmalıydı. Yeni anayasa dayatması da Denktaş’ı kurtarmak için yapıldı diye açıklamalar yapıldığında da, Denktaş’a komplo yaparak zorla anayasa değiştirmekten de hesap sorulmalı idi.
Bir şey yapmayarak muhalefet de işlevsizliğini kanıtlamıştı.
Türkiye burayı bir uydu olarak idare etmeye devam eder ve yasalarının üstünde Türkiye’nin emirlerinin bulunduğu ucubeyi destekler. Kendi meclisinin de onayı ile kıta sahanlığı antlaşması yürürlüğe girecek ama TPAO işe başladı bile. Bundan sıkıntı duymayanlar hükümetlere katılırlar, muhalefet de hükümet hayali kurarsa suları bulandırmamalıdır. Yoksa hükümet yüzü göremez.
Sahi KKTC ilanıyla dünyaya bir de mesaj verilmişmiş. Diplomasisi de bunu iddia ederdi, Türkiye’nin… Hâlbuki dünya burasının ne olduğunu tam olarak bilirdi. AİHM de bunu kararında formüle etti. Değişen bir şey yok.
Atalarımız eşeğini dövemeyen semerini döver der. Türkiye’de dünyayı dövmek istediğinde dövemez ve bizi döver.
Şimdi de KKTC yerine Kıbrıs Türk Devleti (KTD) veya Kuzey Kıbrıs Türk Devleti (KKTD) ilan edip yeni anayasa geçiririm ha diye alternatif planlardan dem vurulur. Dünyayı dövemedi eşek dövülecek. Muhalefetten bile Annan Planında olan anayasa geçirilsin, KKTC de KTD oldun diye öneriler yapmadı mıydı? Alışmışlar bir kere ille dövülecekler. Onun için başkanlık rejimine geçiş bahanesi olarak da kullanılacak diye endişeler de belirtildi.
Bu muhteşem alternatifin bu endişelerle değerinin küçültülmemesi için Eroğlu da ses vermiş ve kendisini de başkanlık rejimine karşı olduğu hatırlatmış. Sevsinler. Sanki tek adamın sırtına basıp bizi daha rahat idare etmenin işine geleceğini hesap eden Türkiye başkanlık rejimini isterse başta Eroğlu’nun bir anda başkanlık sisteminin üstünlüğünü kavrayacağını sanki biz bilmeyiz.
Kıbrıs sorunu burada bizim alacağımız kararlarla değişmez. Kuzey’de tarihi bir suç işlenerek etnik temizlik yapılmıştır. İnsanların malına mülküne el konulmuştur. Bol yabancı askerlerin gölgesinde güvenlik sağlanmaya devam edilmiş, garantörlerin gözü önünde garantörlerin de sorumluluğunda meşru nizam bozulmuş ve nüfus yapısı değiştirilerek oldubittiler yapılmış iken bunları tarafların rızasına bağlamadan sonuç almak olanaksızdır. Burada alınacak kararlar bunları halletmedikten sonra kuma yazılan bir yazı olarak kalacaktır. KKTC ilanı ile olanlar şimdi de olmaya devam edecektir.
Eşeği dövmeden semere vurun gitsin. İş böyle hallolmaz. Semer parçalanır. Yani biz parçalanırız.
Şan olsun seçilmiş seçilmemiş büyüklerimize. Semer gibi dövüle dövüle bir hal olan toplumumuzu getirdikleri görüp utanmıyorlarsa aferin kendilerine. Milyonları biriktirip keyfe bakıyorlar. Bozulan asayişten nasibini alıp ah vah edenlerine de geçmiş olsun. Etme bulma dünyası bu! Bizden geçmiş olsun beklemesinler. Maksat dava elden gitmesin değil mi ya! Yani Fenerbahçe’ye gol mü olsun.
Helal olsun bu kahramanlar toplumuna ki fedakârlıkta o kadar ileri gitti ki Avustralya’ya da göçe mecbur olsa bile davayı terk etmedi. Omorfo’da Baf direnişinin zaferle sonuçlandığı nutuklarını atanları alkışlamakta tereddüt etmedi. Nasıl olsa anavatanlarına Kıbrıs’ın üçte birini hediye ettiler, tüm Kıbrıs’ın üstündeki garantörlük hakkını da desteklemeye devam edip tüm Kıbrıs’ın idaresini siyasi eşitlik içinde ele geçirmek için yapılan önerileri reddettiler ve çocuklarını “daha iyi bir hayata sahip olmak” için gurbet ellere yolladılar. Ne büyük fedakârlık! Bize Hataylılara yapılanın bin katını layık görmeliler.