Bazen dibimizde, bazen de uzaktan duyduğumuz ama hep akaryakıt adıyla yaşadığımız Petrol dünyası, sonunda bizim başka içsel gerçeğimiz haline geldi. Hep satın alınan ve zenginliğine işdahlandığımız Petrol olayı artık Kuzey Kıbrısta başka telden çalışmak zorundadır. Özeleştirilen Petrol tesisleri rezaletlerinden, açılacak yeni rafine ve araştırmalar artık Petrolun yakıcı sıcaklığı ve sermaye işdahını nefesle ensemizde duymaktayız. Ama bizde beste yapma merakı pek olmadığı için Petrol şarkıları pek üretilmedi. Üretilen sadece beklentiler ve ezber tekrarlarıyla birilerine meze olmakla yetiniyoruz.
Petrol tekelleri dünyada Emperyalist yapıda en güçlü kesimlerden biridir. Sermayenin en güçlü ve acımasız sicili kirli kesimler olmaktadır. Petrol ne kadar kullanılan ve zengin bir kaynak olsa da, bunu elinde tutanların da ayni şekilde en acımasız ve insan sömürgeleştiren tarafı halindedir. Onun için Amerika’da dahi güçlü petrol tekelleri varken, çizilen en son Orta doğu projesi ve daha geneli yeni stratejinin temel ayaklarından biri petrol kaynaklarının ele geçirilip yeniden paylaşılma gerçeği vardır. Onun için Petrol hem zengin kaynak, hem de tam tersi en acımasız lanet gibi insanlık tarihine hep yazıldı.
Petrol olaylarını ve rekabetinin sonuçlarını en yakınımızda hep hissettik: Hatta geçen dönemlerde Amerikadaki Meksika körfezi kirlenmesinden, Nijerya deltasındaki insani faciaları hep duyduk. En son Ekvator’da bir petrol tekelinin verdiği korkunç zararlar milyarlarca dolar tazminatla cezalandırıldı. Ama hiç unutmayın; Dünyanın iki önemli simgesi “Bush ve Bin Ladin” Petrol pastasında Teksas’ta çok güzel kirli günler geçirdiler. Onun için Petrol tekeli denilince içinde kan ve siyasal kirlilikle zenginlik sömürü yoksulluk yatmaktadır. Ama bunu hep duyan ve umursamaz Kuzey Kıbrıs ahalisi en sonunda direk kendi içinde duyma durumuna geldi. Bulunan doğal gaz ve var olduğu söylenen diğer kaynaklar, gelip hızla yerleşen Uluslar arası tekeller bir anda başka bir Kıbrıs’ı oluşturma ayarı haline geliyor.
Kuzeyde önce resmi yönetimler “Sözde” dedikleri Cumhuriyetden bir anda ortaklık payına soyunurken, Kuzeydeki kaynağı sanki kendileri arayacakmış gibi de “bizim” demeye başladı. Bir Petrol paranoya örtüsü daha başladı. Ama temelde Yabancı sermaye sömürgeleşme gerçeğini hiç gizlemeden de ters algılatma ile adımları sıkça atma yoluna girdiler. Adı Petrol rafinesini önce Lefke sora Karpaza kurma adımı atıldı. Anlamı sorgulamayın; Denetimsiz yere nasıl ki Kumarhaneler veya diğer gayrı nizami sermaye kesimleri gelirken, Petrol rafinesinin denetimsiz durumu ve kirletme kolaylıkları yanında aklama işleri de hemen akla gelen ilk teşvikler oluyor. Zaten konu sadece rafineri değil; Buna ek olarak Mağusa bölgesinde Petrol arama girişimi ve eldeki Petrol tesislerini özeleştirme de olunca resim yavaş yavaş oluşuyor. Tabi anlayana:
Petrol olayı arada bir Kıbrısta konuşuluyordu: Hatta Makariyosun 74 darbesinde devrilmesindeki nedenlerden birinin, o tarihte Makariyosun Sovyet ziyaretinde bunun gündeme gelmesinin etkisinin de olduğu vurgulanıyordu. Sora arada bazı arkadaşlar arasında bunu savunanlarda vardı. Fakat bunlar hep söylenip kalınıyordu. Ne zaman Annan planı gündeme gelince, bazı Amerikan düşünce kuruluş uzmanları Doğu Akdeniz Petrolundan söz etti: Bunun giderek Kıbrıs sorununa damgasını vuracağı belirtildi. Bu arada İngilterenin Annan planı döneminde bazı toprağı verip deniz istemesi, kimi kesimlere yeniden Petrolu söyletti. Nitekim Annan planı kabul edilseydi, şimdi doğal gazın bulunduğu yer dahil ilgili alan İngilterenin olacaktı. Bir ufak not; İngiltere AB üyesi olmasına karşın, buradaki üstleri AB toprağı olarak saydırılmadı. Bunu çoğu unuttu:
Şimdi Kuzey Kıbrısta Petrol konuşuluyor: Tamda petrol faciaları gibi oluyor. Özeleştirme deşildikçe durmadan yeni sorular ve hisse oyunları ortaya serilirken, Rafineri durumu kuşkularla ama inatla ve hep şu kolay kandırmayla devam ediyor: “Ekonomiye istikrar getirip, istihdam yaratılacaktır”. Oysa Uluslararası tekelerin özelikle girdikleri ülkelerde hep amansız yıkımlar yarattığı hep ispatlanan gerçekler oluyor. Son Nijeryada insanlar milyarlarca dolar tazminat aldı. Ekvatorda ayni durum yaşandı. Iraktan Libyaya insanların başına nelerin geldiği ve bunları hep Petrol pastası için yapıldığı da herkesce kabulleniyor. Ama dedik ya; Aman petrol şarkısı çok güzel.
Kısaca; Dünyayı yöneten emperyalist sistemin temel sınıfsal gücünün tekelci Burjuvazi olduğu ve onların en güçlü kesimlerinden birinin enerji tarafı olduğu düşünülürse, Petrolun hayali zenginlik yanında doğrudan getirisi tartışmalı: Siz eğer Venezüella gibi kamusal hak ve insani ölçeklerle kullanırsanız o zaman iş başka; Ama kaynaklarınızı dış vahşi sermayeye verip pay beklerseniz; O zaman çevrenizden diğer insani ölçekleriniz yıkılıp gidilir. Kamusal ve özel olmanın çok can yakan farkı vardır. Bundan dolayı Kuzey Kıbrıs Petrol şarkısını hamaset ve güzel rüya ile söylerken, Uluslararası tekeller çoktan kararı verip pastaya kondu. Yine bedeli Kıbrısa ödetilecek gibidir. Şimdiden bakın bu havzaya kaç ülke geldi. Bizden araştıracak birileri dahi yoktur. Sadece Anadolu Yeni Osmanlı fetihçiliği ile savrulup gidiyoruz. Petrol yakarken, bizim yöneticiler koltuk payı almakla, su dökmekle meşkuldurlar. Haydi yeni Petrol pastası hayırlı olsun.