Türkiye’de tutuklu bulunan yaklaşık devrimci öğrenciler için Lefkoşa’da üniversite öğrencileri tarafından dayanışma eylemi düzenlendi.
7 Ocak, Cumartesi saat 15.00’te eski KTHY binası önünde toplanan üniversite öğrencileri, pankartlarını açarak yürümeye başladılar. Davul ve trampetler eşliğinde alkışlarla yürüyen öğrenciler, sık sık ‘Tutuklamalar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz’, ‘Direne direne kazanacağız’, Arkadaşın tutuklu haberin var mı’, ‘İçerde dışarda hücreleri parçala’, ‘Yaşasın devrimci dayanışmamız’, ‘Devrimci tutsaklar onurumuzdur’ sloganları attılar.
Yürüyüş, Dereboyu Caddesi boyunca TC elçiliği önüne kadar sürdü. Elçilik önüne her zamanki gibi polis barikatı kurulduğu için biraz ötesinde bir basın açıklaması yapan öğrenciler, Türkiye’de öğrenim gören ve şu anda cezaevinde olan öğrencilerden örnekler verdi. Parasız eğitim isteyen, dergi çıkartmaya teşebbüsten yargılanan, siyah şal nedeniyle tutuklanan öğrenciler olduğunu belirten öğrenciler, AKP’yi ve faşist uygulamaları protesto etti.
Liseli Gençlik, YDÜ Kolektif Öğrenci Mücadelesi, Kıbrıslı Gençlik Platformu, DAÜ Öğrenci İnisiyatifi, ODTÜ Öğrenci İnisiyatifi, Aktivist Düşünce Topluluğu imzalı basına okunan açıklamanın tamamı şöyle:
Fransız yazar Montaigne şöyle der : “Özgürlüğe öyle düşkünüm ki, koca Hindistan’ın bir köşesini bana yasak etseler dünyanın tadı kaçar neredeyse.”
Bugün Türkiye’de, AKP hükümetinin kurduğu ileri demokrasi, değil özgürlük düşkünü Montaigne’in, bir lokma ekmeğe muhtaç bir aç insanın bile tadını kaçırabilecek derecede.
Boğaziçi’li Şeyma içerde. Tutuklanma nedeni, gazetecilik stajı hakkında, Devrimci Karargah soruşturmasında gözaltına alınıp serbest bırakılan bir avukatı telefonla aramak. Yani masumluğu kanıtlanmış birini aradığı için içerde.
İstanbul Üniversitesi’nden Deniz Küçükbumin içerde. Tutuklanma nedeni “dergi çıkarmaya teşebbüs”. Kitapların basılmadan yasaklandığı, yasaklanan kitabın, o ülkenin başbakanı tarafından bomba ile kıyaslandığı bir ülkede, dergi çıkarmaya teşebbüs de, roketatar muamelesi görmekte herhalde.
Berna ve Ferhat’ı ise unutmak mümkün değil. 19 ay tutuklu kaldılar, sebep mi neydi? “parasız eğitim istiyoruz” demek Bu anayasal ve en temel hakkı istemek değil, gasp etmek suçtu oysa..
Dicle Üniversitesi’nden 13 arkadaşımız da içerde. Tutuklanma nedenleri Uludere’de 35 kişinin hayatını kaybettiği katliamı protesto etmek. Yasal hakları olan boykot meğerse örgüt üyeliği deliliymiş. Kürtsen ve üniversite öğrencisiysen potansiyel suçlusundur.
Cihan Kırmızıgül tutuklu, hem de 10 aydır. Yeterli delil olmadığı için iddia makamı bile beraat talep ediyor ama değişen bir şey yok. Cihan Kırmızıgül, kendisini açık bir şekilde görmediğini vurgulayan ‘gizli tanık’ teşhisine dayanılarak tutuklanmıştı. Şimdi o ‘gizli tanık’ bile, olay yerinde görmüş olduğu kişinin Cihan Kırmızıgül olmadığını açıkça beyan etti. Cihan Kırmızıgül’ün suçu mu ne? Eylem alanına yakın bir yerde, durakta boynunda puşi ile beklemek.
Tadı kaçıyor insanın işte. Hele en tat kaçıran, özgürlüklerin ve demokrasinin prensi Tayyip Erdoğan’ın, 12 Eylül referandumundan önce, oy toplamak için, anıları karşısında timsah gözyaşları döktüğü darbe mağduru devrimci gençleri anmak için yapılan eylemlere katılan öğrencilere, bu anmaya katılmalarının suç delili olarak gösterilmesi.
Tam kaçmadı mı tadınız? Bilgi Üniversiteli Benay Can içerde, Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç iki yalı aşkın süredir tutuklu, siyah şalı suç delili gösterilen Zeynep Altınkaynak içerde. Suçları arasında 8 Mart Kadınlar Günü kutlamasına katılmak da olan 14 Kocaeli üniversitesi öğrencisi tutuklu. Resmi rakamlara göre 138 öğrenci tutuklu ve bu sayı her gün artıyor. Bilirsiniz, gerçeği öğrenmek için ‘resmi’ rakamları ikiyle çarpmak lazım en az.
Karakolda eli kelepçeli kadınları döven, karakola sığınan kadınları taciz eden polisler iyi hal indiriminden faydalanıyorlar, hatta suçları para cezasına döndürülüyor. N.Ç.’nin tecavüzcülerine madalya takmadıkları kaldı bir tek. Hrant Dink’in katili Ogün Samast, Türkiye bayrağı önünde poz vermişti. 90’lı yıllarda işlenen liste cinayetlerini itiraf eden tetikçi Ayhan Çarkın’ın itiraf ettiği isimler dışarda. Katillerin devleti, ancak katil bir devlet olur. Bu devletin başında ise, televizyonda, Hopa’da ölen Metin Lokumcu’nun gazeteci akrabası Ruşen Çakır’ın kederli gözlerle “ama öldü efendim” demesi üzerine pişkince sırıtıp “ben bilmem!” cevabını veren bir adam var, Tayyip Erdoğan. Balık baştan kokar ne de olsa.
TC ve AKP’nin arka bahçesine çevirdiği Kıbrıs da bu devrandan kendine düşen payı almıştır. Egemenler YDÜ’de Kürt öğrenciler üzerinden faşizmi ortaya çıkarmış ve kendi hukuk kurallarını ihmal ederek öğrencilerin eğitim haklarını elinden almış ve sınır dışı etmiştir. Bugün hala sure giden davada, davalıların sadece Kürt öğrencilerden ibaret olması, faşizm hukukundan başka birşey değildir. Mücadelemiz dayanışma mücadelesinden çok daha ötedir artık mücadelemiz faşizme karşı mücadeledir.
Tüm bu hengameye karanlığa, baskıya rağmen bizler çok iyi biliyoruz ki öğrenci hareketleri tarih boyunca toplumsal dönüşümlerin devindirici gücü olmuştur. İşte bu durum egemenleri oldukça korkutmuş olmalıdır ki puşi takan, demokratik eylem yapan, dergi çıkaran hatta çantasında kitap taşıyan öğrenciler egemenler tarafından bir tehdit unsuru olarak algılanmaktadır. Ancak herkes şunu iyi bilmelidir ki, öğrenci hareketleri bugün Türkiye’de, Kıbrıs’ın kuzeyinde, Şili’de, İtalya’da ve daha dünyanın birçok yerinde faşizmin tüm saldırılarına rağmen direnmektedir, direnmeye de devam edeceklerdir.
Arkadaşlarımız içerde. Biz yine de çok iyi biliyoruz ki, şairin dediği gibi, asıl en kötüsü, insanın hapishaneyi kendi kafasında taşıması.
TÜM HAKSIZ TUTUKLAMALARA SONA ERENE KADAR
FAŞİZME KARŞI DİRENİŞE DEVAM!