YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı son özelleştirme sürecini değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Kıbrıs’ın kuzeyinde direniş anlamında yeni bir eşikteyiz!
EL-SEN ve TEL-SEN son 2 yıldır defalarca anlattıkları, çeşitli eylemlerle konuyu gündeme taşıdıkları telefon ve elektrik sistemlerinin özelleştirilmesi yönünde adım atan Ankara hükümeti kuklası, elçilik adı altında örgütlenmiş valilikten kumandalı Küçük hükümetine karşı grevli, çalışmama hakkını kullanan bir eylem süreci başladı.
EL-SEN ve TEL-SEN özelleştirme ile ilgili defalarca uyarı grevi ve eylemi yapmışlardı. KIB-TEK’in zor durumda olduğunu çünkü kamunun borçlarını ödemediği anlattılar. KIB-TEK’in AKSA’ya peşkeş çekilmeye çalışıldığını tam 2 yıl önce gündeme getirdiler, o günün yöneticileri buna kendilerince sert cevap verip sendikayı yalancılıkla suçlamışlardı. Şimdi kimin yalancı olduğunu görüyoruz. Telefon dairesi ile ilgili de benzer bir durum söz konusudur. 2 yıl önce TEL-SEN sokağa çıkıp kurumun Türk TELEKOM’a peşkeş çekilmek istendiğini söylediğinde gene yalancılıkla bezenmiş açıklamalar yapılmış, böyle bir şeyin gündemde olmadığı açıklanmıştı.
Ama tüm yalancılık suçlamalarına rağmen birilerinin süreçle ilgili yalan söylendiği bugün net olarak anlaşılmaktadır.
Bunun da ötesinde ILO ve Avrupa Sosyal Şartı’nda bahsedilen tüm hak ve özgürlükleri ayaklar altına alınıp KIB-TEK çalışanlarının işten atılması ve yerlerine yeni teknik eleman alınması için kuklalar ordusu harekete geçmiştir
Bunu yaparken yalnız değildirler… AKP hükümeti 2000’lerin ortasından beri mükâfatlandırma ve cezalandırmaya dayanan bir sistem kurmuş durumdadır. En son hatırladığımız örnek Doğu Akdeniz Koleji Doğa’ya devredilinceye kadar DAÜ cezalandırılmış, devir bitince aniden yeni krediyi üniversite kapmıştır. Sosyal Sigortalarda da benzer süreç yaşanmış, maaş ödemeleri sürecinde yasayı geçiren Küçük hükümeti, maaşları gününde ödeyeceğini müjdelememişti!
“Şimdi özelleştirme programları başladı, Kıbrıs Türk Petrolleri (K-Pet) özelleştirildi, ciddi de bir kaynak geldi, şimdi Ercan Havaalanı’nın özelleştirilmesi söz konusu. Bütün bunlar yürüyor. 2012’in sonunda programın birinci dönemi bitmiş olacak. Biz de ikinci dönem için çalışmaya başladık, yani ikinci üç yıl için” açıklaması TC bakanı Beşir Atalay’a aittir yani Ankara Hükümetine…
Her taşın altında TC’nin sivil askeri bürokratlarının çıkması bilinen bir gerçeğimizde ama eskiden bunları perdenin gerisinden yaparlardı, şimdi perdenin önüne geçmekte sorun görmüyorlar.
TC’nin coğrafyamızdan sonra kurumlarımızı da işgali süreci yeni bir aşamaya girmiştir. Bu nedenle direniş daha da değer kazanmıştır.
Kurumların verimsiz olduğu, çalışmadığı ve bir kamu reformu istendiği çeşitli yönleri ile değerlendirilmeli ve kamusal alanları koruyacak çözümleri üretmeliyiz ama şimdiki süreç bunun tartışılacağı süreç değildir. Şimdiki süreç ‘böyle eylem mi olur’ tartışması yapılacak süreç değildir.
Bu süreç iki önemli kurumunun TC sermayesine devri için başlatılmıştır, yani kendi kapitalist yasalarına ve kurullarına bile uymadan AKP yakın sermayeye peşkeş çekilmesi ve TC’nin bu coğrafyaya daha da yerleşmesi sürecidir. ‘Suya ihtiyacınız var’ gibi masum bir slogan ile suyun özelleştirilmesi ve ilgili kurumların Türkiye Devlet Su İşlerine (DSİ) devri, ‘elektrik ve telefon verimli çalışmıyor’ gibi haklı gibi görünmek için yoğun propagandası yapılan iki konuda Türk Telekom ve AKSA’ya bu sistemlerin devredilmeye çalışılmasının en net anlamı yaşamsal değere sahip olan kurumlar dahil tek tek her şeyimiz ile daha fazla Türkiye’ye bağlandığımız bir süreçte birileri sokakta, mücadele vermektedir.
Kavga sokaktadır, sokak bizi davet ediyor!
Yeni Kıbrıs Partisi, böylesi koşullarda EL-SEN ve TEL-SEN’in yanında olmaya devam edecek, direnişi destekleyecek…
Tüm ilerici ve demokrat kesimleri mücadeleye ve daha fazla dayanışmaya çağırırız.
Özelleştirme süreci nasıl algılanmalı
Önce tanımı hatırlatmak gerekirse özelleştirme “dar anlamda” devletin iktisadi faaliyetlerini gerçekleştiren kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ve kamusal hizmet sunan kuruluşların mülkiyetinin özel sektöre devredilmesi, “geniş anlamda” ise devletin iktisadi faaliyetlerinin azaltılması ya da bu fonksiyonlarının tümüyle serbest piyasa koşullarına devredilmesi olarak tanımlanmaktadır. Neo liberal politikalar serbest piyasa koşullarının uygulanmasının ekonomiyi kurtaracağı, istihdam ve büyüme yaratacağını iddia etmişlerdir ancak 1980’li yılların ortasından beri dünyada geniş ölçekte uygulanan neo liberal politikalar istihdam sorunu çözmemiş, tersine işsizliği artırmış, en zengin yüzde 10 ile en fakir yüzde on arasında fark korkun boyutlara ulaşmıştır. Bugünkü ekonomik krizin de basit bir finans kapital krizi olmadığı, yapısal bir kriz olduğu, bugüne kadar uygulanan neo liberal politikaların da bunda önemli katkısı olduğu bilinen bir gerçektir.
Kıbrıs
1974 yılından sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşan de-facto durumda belli üretim ve ekonomik ilişkilerinin yönetilmesi sorunu ortaya çıkmıştı. İşgal sonrası ganimet olarak kalan Kıbrıslı Rumlara ait sanayi ve turizm gibi ekonomik sektörlerdeki işletmeleri yönetmek için Kıbrıslı Türk sermayesi yeterli değildi, ayrıca Türkiye yöneticileri de bu alanların tamamen Kıbrıslı Türklerin idaresine vermek istememişlerdi.
Oluşturulan çeşitli yapılarla bu sektörler işletilmeye çalışıldı. Endüstri, Ticaret ve İşletmecilik Teşebbüsü (ETİ) toptan ticaret yapıyordu; Kıbrıs Türk Sanayi Holding İşletmeleri plastik, dokuma, un gibi mamüller üretiyordu; Kıbrıs Türk Turizm İşletmeleri (KTT) Mare Monte, Salamis Bay, Mimoza gibi turistik tesisleri çalıştırıyordu; Kıbrıs Türk Meyve, Sebze İşletmecilik Şirketi (CYPRUVEX) meyve sebze ihracatı yapıyordu; Kıbrıs Türk Hava Yolları Ltd. Şirketi (KTHY) ise hava ulaşımı ve yer hizmetlerini yapıyordu. Ancak Kıbrıslı Türkler bu yapılarda tek ortak, tek söz sahibi değildi, Türkiye’nin çeşitli kurumları da hisse sahibiydiler, yönetimlerde çoğunluktaydılar…
1975’te KTHY kurulduğunda yüzde 50 hissesi THY aitti, Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi’nin (KTTE) ve TAŞEL’in yüzde 51’i TEKEL’e aitti.
Kalan hisselerin bir kısmı TAŞEL’de olduğu gibi gene Türkiye’nin bir kurumu olan Şişecam’a ve benzeri örgütlere ait değilse, Kıbrıs Türk idaresi tarafından yönetilen İnkişaf Sandığına aitti.
Türkiye’deki özelleştirme süreci TEKEL, Petrol Ofisi, THY gibi kurumların da özelleştirilmesini getirdi, bunun doğal sonucu Kıbrıs’ta hisse sahibi oldukları kurumlar da özele geçmiş oldular. Türkiye yönetimleri birçok adı geçen yukardaki kurumlarda çoğunluk hisseyi veya yönetimde çoğunluğu bulundurduğu için bu el değiştirmeler KTHY hariç hemen onaylanıp, Kıbrıs’ın kuzeyindeki bazı kurumlar yarı özel, yarı kamu kuruluşu haline geldi.
KTHY’de ise hisse devri sağlandı ama günün sonunda THY’siz KTHY’nin de uçuşuna olanak sağlanmadı, battı. Sanayi Holding ve Kıbrıs Türk Turizm İşletmeleri zaten çoktan tasfiye edildi, özele devredilmesine rağmen CYPRUVEX ise can çekişmektedir.
Bir önceki süreçte yaşanan KTTE, TAŞEL, Kıbrıs Türk Petrollerinin (KTP) tasfiyesi veya tamamen özele devredilmesiydi. Bu kurumlar içindeki İnkişaf Sandığına ait hisseler zaten azınlıktaydı, son operasyonlarla bizzat TC hükümetlerinin ekonomik protokollerinde de yer alan tasfiyelerinin veya devirlerinin sürecinde sona gelindi…
Bu arada Kooperatif Merkez Bankasındaki süreç tamamen ortadan kalkmamış, ertelenmiş, orda da Kooperatiflerin ortak malı olan Koop-süt’ün devri veya tasfiyesi halen daha yürürlüktedir, bu da adı geçen ekonomik ‘yıkım’ protokolde yazmaktadır.
İki vakıf üniversitesi olan DAÜ ve LAÜ’nün parça parça peşkeş çekilmesi de devam etmektedir…
Geçitkale Havaalanı şaibeli bir ihale ile Asil’e verilmişti, şimdi Ercan Havaalanı için süreci başlattılar.
Beşir Atalay’ın son açıklamalarından bu sürecin daha ilk kısmının tamamlanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Yani diğer kurumların da özelleştirilmesi ile ilgili süreç hazırlanmaktadır. Bu durumda Beşir Atalay’ın ülkesindeki, Türkiye’deki duruma bakmak gerekmektedir.
Türkiye
Türkiye Elektrik Mühendisleri Odası k broşüründeki yazıda Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası – ESM Genel Başkanı Kemal Bulut Türkiye’deki durumun resmini net olarak çizmektedir:
“Özelleştirmeye başlanan 1986 yılından bugüne kadar 184 kuruluşta %18’i halka arz, %16’sı varlık satışı, %4’ü devir işlemi, %42’si blok satış yöntemiyle özelleştirmeler gerçekleştirilmiştir. Bu uygulamalar sonucu 172 kuruluşta hiç kamu payı kalmamış, 12 kuruluşta ise az oranda kamu payı kalmıştır. Telekom, Tüpraş, Erdemir, ETİ Seydişehir 184 kuruluşa dahil değildir. Özelleştirilen kurumların 80’inde faaliyetler tamamen durmuş, kurumlar kapatılmıştır. Bir çok kurumda ise faaliyetler kısmi bölümlerinde, daha çok karlılık getiren bölümlerinde devam ettirilmektedir. Mülkiyet halka yayılmamıştır. Halk ekonomiye doğrudan katılmamıştır.”
“2002 yılına kadar Türkiye’nin en fazla kurumlar vergisini ödeyen 10 firma arasında yer alan ve 2001 yılında en çok vergiyi ödeyenler sıralamasında 6. sırada yer alan Petrol ofisi özelleştirildikten sonra hiç kurumlar vergisi ödemedi.”
“Ülkemizde şimdiye kadar yapılan özelleştirmelere baktığımızda, istihdamı olumsuz yönde etkilemiş, istihdam hacmi %13,8 gerilemiştir. Özelleşen işyerlerinde işten atılma oranı %68,2, sendikasızlaştırma oranı ise %72’dir.”
“Avrupa Birliğini oluşturan 12 ülkede yapılan enerji özelleştirmelerinde 1990-1995 yılları arasında çalışan sayısı 1.224.300 kişiden 1.011.600 kişiye düşmüştür. 212.700 kişi azalma olmuş, azalma oranı %17,4’dür. Aynı yıllarda İngiltere’de çalışan sayısı 263.300 kişiden 110.600 kişiye düşmüş, azalma oranı %42’dir.”
“Diğer yandan ülkemizde özelleştirilen kurumlar taşeronlar aracılığıyla sigortasız işçi çalıştırarak SSK’yı zayıflatmak suretiyle sosyal güvenliği zedelemekte, işçi sağlığı ve iş güvenliğini, çevre düzenlemelerini hiçe saymakta ve vergi kaçırarak kamu gelirlerinin azalmasına neden olmakta, ekonomiye ve topluma zarar vermektedir. Ayrıca çalışanlara asgari ücret ödenerek hem çalışanları açlığa mahkum etmekte hem de piyasanın ve ekonominin zarar görmesine neden olmaktadırlar.”
“Rakamları incelediğimizde gerek dünyada gerekse Ülkemizde özelleştirmelerin sonucu, verim, katma değer, vergi geliri, yeni yatırımlar açısından olumlu gelişme olmadığı görülmektedir. Hele hele istihdam yönünden çok fazla düşüşler olduğu görülecektir. Her zaman kamuda çalışan fazladır, çok ücret alınıyor gerekçesiyle politika yapanlar özelleştirmelerle bu sorunlarına da çözüm bulmuş oluyorlar. Esnek çalışma, iş güvencesiz çalışma, sosyal güvencesiz çalışma, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun çalışma özelleştirmeyle dayatılan bir yaşam biçimi olacaktır. Özelleştirmenin en net sonuçları işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk olarak yaşanacaktır.”
http://www.emo.org.tr/ekler/c8001f834f6a5f0_ek.pdf
Kemal Bulut’un Türkiye için bahsettiklerine bizler de yabancı değiliz, Sanayi Holding bu anlamda en net özelleştirme yağmasını oluşturmaktadır.
Özelleştirme adı altında Kıbrıs’ın kuzeyindeki uygulamalar istihdam ve büyüme anlamında bugüne kadar olumlu hiçbir sonuç vermemiştir. Tersine her özelleştirme veya tasfiye operasyonu yeni işsizler ordusu yaratmıştır KTHY bunlardan biridir.
Özelleştirme hamleleri yalnız işsizlik değil çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. AKSA’nın Kalecik’te yarattığı çevre felaketleri en bilinen örnektir…
Tüm bunlar önümüzde dururken Beşir Atalay ve İrsen Küçük’ün bizlere pembe tablolar çizmesi anlamsızdır.
YKP, bir kez daha neo-liberal politikaların işsizlik, sendikasız, esnek ve güvencesiz çalışma olduğunun, özelleştirmelerin büyüme, ekonomik artı değer değil, bazı sermaye gruplarına peşkeş anlamına geldiğinin altını bir kez daha çizeriz.
YKP, kamu yararı olan hizmetlerin, kamusal alanların serbest piyasaya devredilmesine, metalaştırılmasına karşı Kıbrıs’ta ve dünyada mücadele edenlerle birlikte olmaya devam edecektir.
EL-SEN ve TEL-SEN uyarmıştı!
Yeniçağ Gazetesi websayfası www.yenicag.com.cy adresinde 2010’dan beri yayınlanan EL-SEN ve TEL-SEN’in bazı açıklamalarından bölümler şöyle:
[15 Ekim 2010] Tamay Soysan ‘ Dairenin Altyapısının önce şirketleştirileceği ve sonrasında da Türk Telekom’a var olduğu iddia edilen borç karşılığı devredileceği konusundaki iddialarımız her geçen gün daha da doğruluk kazanıyor, bu halkın yıllarca ekmeğinden kesilerek topluma kazandırılan Telefon Dairesi’nin Türk Telekom’a devrinin zemininin hazırlandığını görmek bizleri kahrediyor inşallah bu konuda olsun haklı çıkmayız’ dedi.
[22 Ekim 2010] Tamay Soysan ‘Uzun zamandan bu yana Telekomünikasyon Dairesi üzerinde tabiri caizse dolaplar döndüğünü, bu nedenle yatırımların yapılmadığını, bu nedenle vatandaşa kaliteli hizmet verilmediğini, bu nedenle arızaların dahi yapılmasına olanak tanınmadığını, suçlu Telefon Dairesi yapısı ve çalışanıymış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır, kirli eller, Telefon Dairesi üzerinden ellerinizi çekin’ dedi.
http://www.ykp.org.cy/2010/10/22/telekomunikasyon-dairesinde-dolaplar-donmeye-devam-ediyor/
[26 Kasım 2010] Kıb-Tek’e olan kamu borçları yaklaşık 400 milyon TL iken alacakları, yaklaşık 180 milyon TL’dir. Yani kamunun, Kıb-Tek’e olan borcu yaklaşık 220 milyon TL’dir. Bir diğer ifade ile eski para birimi ile 220 trilyon alacaklı olan Kıb-Tek’e, kamu borcunu ödememektedir. Kamunun Başbakanı ve Bakanları da, Elektrik Kurumu özelleştirilecektir demeye devam etmektedirler.
(…)
EL-SEN, Elektrik Kurumu’nun ne parçalanarak özel sektöre devredilmesine ne de en çok iş kazasının yaşandığı enerji sektörünün çalışanları olarak aşağılanmalarına sessiz kalmayacaktır. Bizler kışın soğuğunda çalışmasını bildiğimiz gibi, direnmesini de çok iyi biliriz. Bizler, canımızı tehlikeye atarak çalışan ve ekmek parasını kazananlar olarak, sırf T.C. Başbakan Yardımcısı veya Elçisi öyle uygun gördü diye canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızın geleceğinin karartılmasına seyirci kalmayacak, aşağılanmaları sineye çekmeyecek ve meşru her yolla direneceğiz.
[3 Şubat 2011] Bir kez daha yineliyoruz. KIB-TEK’in kamu alanından alacağı yaklaşık 300 milyon TL iken, özel kişi ve kuruluşlardan alacağı yaklaşık 100 milyon TL’dir. Yani toplam 400 milyon TL (eski ifade ile 400 trilyon TL) alacağı olan kurumumuz, alacakları ödenmemekte ve bankalardan borçlanma zorunda bırakılarak ağır faiz yükü altına sokulmaktadır. Kendi borcunu ödemeyen kamu alanı, özelden tahsilâtı da kendi verdikleri siyasi kaynaklı talimatlar ile engellemektedir.
(…)
Çare bellidir. Kamu alanından ve özel kişi ve kuruluşlardan olan alacaklar, süratle ödenmeli ve siyasiler KIB-TEK’ten ellerini çekerek ÖZERK bir oluşum için gerekli yasal düzenlemeler süratle yapılmalıdır. EL-SEN olarak bu konuda sonuç alıcı olmak şartı ile her türlü çalışmaya taraf olmaya hazırız.
Hükümeti uyarıyor ve halkımız sesleniyoruz. Bizi karanlıklara mahkûm etmek isteyenlere, meşru her hakkımızı kullanarak direneceğiz. Gerekirse tüm K.K.T.C. kararacak ve bu fatura hep birlikte ödenecektir.
http://www.ykp.org.cy/2011/02/03/el-sen-elektrik-kurumunun-ozellestirilmesine-izin-vermeyecegiz/
[ 1 Nisan 2011] EL-SEN Başkanı Tuluy Kalyoncu’nun verdiği bilgiye göre, 451 milyon TL’si devlet ve belediyelerden olmak üzere toplam 535 milyon TL alacağı bulunan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (KIB-TEK), bankalara olan borçlarını ödeyemediği için mevcut tarifeyi 10 kuruş zamlı olarak tüketiciye yansıtıyor. Vergi Dairesi’ne 213 milyon TL borcu olan kurum yaklaşık iki yıldır devletle mahsuplaşamadı.
(…)
Bu konuda yapılacak en iyi şey; mevcut yasada KIB-TEK Yönetim Kurulu’nun atanma ve görevden alınmasıyla ilgili bölümlerde yeni düzenlemeye gidilerek, KIB-TEK’i siyasi müdahaleden uzak, Özerk bir yönetimle yönetilebileceği profesyonel bir yapıya kavuşturmaktır. Diğer yandan, KIB-TEK’in kamusal alandaki alacakları, bankalara olan borçları üstlenilerek süratle ödenmesi yoluna gidilmelidir. Sendikamız, bu konuda ısrarlı olacak ve siyasilerin kendi yarattıkları sorunun çözümünü, yabancı özel sektör tekeli yaratarak ülkenin egemenlik ve demokrasisini de tehlikeye sokacak, halkımızın daha da pahalı elektrik bedelleri ile karşı karşıya bırakacak özelleştirme dayatmalarına ve/veya hiçbir ekonomik mantığa uymayacak şekilde KIB-TEK’i bölmeye çalışmalarına asla müsaade etmeyecektir.
[11 Mayıs 2011] Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (El-Sen), Elektrik Kurumu’nun (KIB-TEK) özelleştirilmesi için, “kurumun başarısız gösterilmeye çalışıldığını” açıkladı.
Sendika Yönetim Kurulu Başkanı Tuluy Kalyoncu, yaptığı yazılı açıklamada, KIB-TEK yetkililerince yapılan programlı bakımlar dışında kalan elektrik kesintilerinin Kalecik bölgesinde üretim yapan AKSA A.Ş.’ye ait santrallerden kaynaklandığını belirtti.
[18 Mayıs 2011] Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nun KIB-TEK’e borcunun 13 Mayıs itibarıyla gecikme zamlarıyla birlikte 14,887,678.66; Din İşleri Dairesi’nin borcunun da aynı tarih itibarıyla 4,410,123.90 TL olduğunu kaydeden Kalyoncu, 2010 sonu itibarıyla belediyelerin borcunun 141,379,521.04 ve muhtarlıkların da 36,565,736.41 TL borcu bulunduğunu belirtti. Kalyoncu, “’Bu borç bizim değil’ diyorlar…Peki bu borcu kim ödeyecek? Aranan cevap budur” ifadelerini kullandı.
[27 Temmuz 2011] Telekomünikasyon Dairesi’nin özelleştirilmesine, şirketleştirilmesine ya da bunların hazırlayıcısı olacak herhangi bir adımın atılmasına müsaade etmediklerini ve etmeyeceklerini belirten Tel-Sen Başkanı Tamay Soysan, ‘Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na, Bakanlar Kurulu tarafından verilmiş olan yetki tamamen kapalı kapılar ardında Telekomünikasyon Dairesinin içini boşaltmak, özelleştirmek ve mevcut Telekomünikasyon Dairesi’ni ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bizden buna seyirci kalmamız istenmesin, seyirci kalacağımız beklenmesin” dedi.
(…)
Bunun yanında Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na vermiş olduğumuz ‘nasıl bir Telekomünikasyon İdaresi olmalı’ ile ilgili ön taslak çalışmasının çerçeve olarak kabul görmesi halinde yapılacak detaylandırma çalışmasına Tel-Sen hazırdır. Bu konuda her türlü katkıyı vermeye hazırız ancak bunun süresi de daha önceki açıklamalarda belirttiğimiz gibi bu ayın sonuna kadardır. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından ortaya böyle bir sonucun konulacağını ümit etmekteyiz ancak bilinmesini de isteriz ki beklediğimiz sonuç çıkmaz ise askıdaki kararımızı yürürlüğe koyacak ağustos ayının ilk günlerinden itibaren Telekomünikasyon Dairesi çalışanları süresiz greve gidecektir
http://www.ykp.org.cy/2011/07/27/tel-sen-anayasa-mahkemesine-basvuruyor-suresiz-grev-kapida/
[5 Eylül 2011] KIB-TEK özelinde eski ifade ile yüz trilyonlarca borcunu ödemeyen kamu sektörünü doğru yola sokabilecek tek yaklaşım kurumun süratle siyasilerin çiftliği olmaktan kurtarmaktır. Bunun da yolu ve tek gerçekçi çözümü KIB-TEK’in süratle ÖZERKLEŞTİRİLMESİDİR. EL-SEN bu yönde yasal ve uygulama hazırlıklarına sahip olduğunu ve siyasi iradenin bu yönde istek ortaya koyması halinde her türlü desteği vereceğini defalarca vurgulamıştır.
KKTC’nin duyarlı ve toplumsal var oluş bilincine sahip yurtseverlerine sesleniyoruz. EL-SEN mensupları olarak KIB-TEK’in toplumsal varlığımız olarak korunması için meşru her yolla direneceğiz. 5 Eylül 2011 tarihli bir yazı ile Başbakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ile KIB-TEK yönetimine özelleştirme ile ilgili herhangi bir tasarının Bakanlar Kurulu’ndan KKTC Meclisi’ne sevki halinde süresiz greve çıkmaktan başka seçeneğimiz kalmayacağını bildirdik. Küçük hükümeti, yerel gelirlerini doğru dürüst politikalarla artıracağına aldığı talimatlarla toplumsal varlıklarımızı yok etmeye ne kadar kararlı ise biz de toplumsal varlıklarımıza ve doğal olarak KIB-TEK’e de sahip çıkmaya en az o kadar kararlıyız.
(…)
EL-SEN olarak KIB-TEK’in özelleştirilmesine karşı en sert tavrı koyacağımızı, süresiz grev dâhil her yola başvuracağımızı ve bu yola baş koyduğumuzu net olarak açıkladık. Hükümetin TC ile yaptığı anlaşmaların ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ancak, mali yardımların özelleştirme dâhil bazı uygulamalara bağlandığını anlıyoruz. EL-SEN, her ne pahasına olursa olsun daha önce özelleştirilen devlet kurumlarının düştüğü hale KIB-TEK’in de düşmesine müsaade etmeyecektir. Her meşru yol mutlaka kullanılacak ve direnişimiz ile Kıbrıs Türk Halkı’nın demokrasi ve kendi değerlerine sahip çıkma mücadelesini mutlaka kazanacağız. Bu yolda bizimle olanları da zor günler bekliyor. Gelin bu zorlukları hep birlikte onurlu direnişimizle aşalım.
http://www.ykp.org.cy/2011/09/05/el-sen-kucuk-hukumetine-yasal-uyari-yapildi/
[16 Eylül 2011] Son günlerdeki gelişmeleri bir kez daha değerlendiren EL-SEN Yönetim Kurulu, Sendikamızla görüşmeyen, görüşlerimizi dikkate almayan, Avrupa Birliği dâhil uluslararası uygulamaları görmezden gelen, en önemlisi Anayasal düzenlemelerimizi yok sayan bir anlayışla hareket edilerek, özelleştirme ile ilgili herhangi bir yasal düzenleme amacı ile KKTC Meclisi’ne yasa tasarısı veya önerisi sunulması halinde bunun meşru direniş için yeterli neden olacağını bir kez daha açıklamakta yarar görmektedir. EL-SEN ille de grev yapma peşinde değildir. Bu krizin geçici de olsa atlatılmış olması avantaja dönüştürülebilir. Sağlıklı diyalog kanalları kurulup, KIB-TEK’in nasıl daha verimli ve halkımıza hizmet edebilir hale getirilebileceğinin yolları bulunabilir. Bizim alternatifimiz bilimsel verilerle de ortaya konduğu gibi ÖZERKLİKTİR.
Bu direniş, toplumsal varlıklarımıza, anayasal güvencelere, uluslararası hukuka ve en önemlisi insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkma direnişi olacaktır. Her kişi, örgüt ve kuruluşun bu direnişte ilk dakikalardan itibaren EL-SEN’in yanında olması halkımızın toplumsal duyarlılık ve dayanışmasının da bir göstergesi olacaktır.
[25 Kasım 2011] AKSA uygulamasına sendikamız sürekli karşı çıkıyor. AKSA’nın ürettiği elektrik ile devletin kendi santrallerinde ürettiği elektrik maliyetleri arasında altı kuruşluk fark var. Ekim ayı itibarıyla yapılan incelemede Kalecik’ten (AKSA) alınan elektriğin fiyatı 30 kuruş. Oysa KIB-TEK bunu 24 kuruşa üretiyor. Ayrıca bizim Teknecik’te elektrik üreten termik santrallerimiz de var. Ancak devletin zamanında özel şirket AKSA’ya verdiği alım garantisi yüzünden devletin santrallerindeki üretim kapasitesi aşağıya çekiliyor. Bunun sonucunda da kilovat başına harcanan yakıt gramajı artıyor. Çünkü aynı yakıtı kullanan termik santrallerde üretim kısılınca yakıt maliyet fiyatının yukarılara çıkmasıyla 6 kuruşluk bir fark doğuyor. AKSA alım garantisinin faturası halkın sırtına biniyor. İşte kötü yönetim sonucunda artış gösteren maliyet topluma vatandaşa, üreticiye tükettiği elektrikler vasıtasıyla tarifelerde bindiriliyor.
(…)
Son yapılan zamlarla ilgili olarak açıklanan tarifeler 56,7 kuruş maliyet hesabına göre yapılmıştır. Fakat maliyeti karşılayacak bir zam oranı gerçekleşmemiştir. Önümüzdeki 2012 yılına bu tarifeler geçerli olacaksa KIB-TEK’in minimum 100 milyon TL zararı olacaktır. Aslında gerçek maliyet 56,7 değil, 65 kuruş olarak önümüzde durmaktadır. Ancak kötü yönetimin ortadan kaldırılması durumunda çok kısa sürede alınan tedbirlerle kilovat başına üretim maliyeti 42 kuruşa geriler
http://www.ykp.org.cy/2011/11/25/kib-tekte-alarm-zilleri-caliyor/
[2 Aralık 2011] Hiç kimsenin Telekomünikasyon Dairesi üzerinde, ülkemiz üzerinde oyunlar oynamasına, halkın malını birilerine peşkeş çekmeye zemin hazırlamasına asla müsaade etmeyeceğimizi defalarca söyledik, Kararlılığımız ortadadır. Sakın ola; ne Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı ne de Maliye Bakanı sabrımızı sınamaya kalkmasın.
Emekçiler bu sınavdan başarı ile çıkar ama bilinmesini isteriz ki halktan yetki almadan halkın malını peşkeş çekmeye hazırlananlar halkın karşısına bir daha çıkamazlar.
http://www.ykp.org.cy/2011/12/02/tel-sen-cozum-ozerk-kamu-kurumu/
[2 Ocak 2012] 6 Ekim 2011 tarihinde Başbakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve KIB-TEK Yönetim Kurulu’na ayrı ayrı yazdığımız yazı ile “İlgi yazımızda belirtilen gerekçeler yanı sıra bahse konu kararın iptal edilmemesi ve/veya yaşama geçirilmesi için pratik veya idari bir adım atılması halinde genel ve/veya süresiz grev hakkımızı başkaca bir ihbar vermeden kullanacağımızı” bildirmiş KIB-TEK Yönetim Kurulu’nun 3 Ekim 2011 tarihinde aldığı karar; “KIB-TEK’in özelleştirilmesinden de öteye yok edilmesi sonuçlarını doğuracaktır.” Diyerek AKSA ile var olan sözleşmenin genişletilmesine razı olmayacağımızı belirtmiştik.
28 Kasım 2011 tarihinde elektrik konusunda hazırladığımız kapsamlı raporu ekleri ve çözüm önerilerimiz ile birlikte Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, başbakanlık ve bakanlar, KIB-TEK Yönetim Kurlu Üyelerine, mecliste temsil edilen tüm siyasal partilere mensup milletvekillerine, Sayıştay Başkanlığı’na, Hukuk Dairesi’ne, Maliye Teftiş ve İnceleme Kurulu Başkanlığı’na ve Başbakanlık AB Koordinatörlüğü’ne gönderilmiştir.
Ne acıdır ki bizim bilimsel çalışma, raporlama ve görüş ve önerilerimizi paylaşmamıza hükümetin yanıtı; KIB-TEK’ i yok etmeyi de hedefleyen “Enerji Yeniden Yapılandırma Komitesi” ni 30 Kasım 2011 tarihli Bakanlar Kurulu’nda almış olduğu bir kararla oluşturmak olmuştur. Söz konusu karara göre; enerji sektörü bir piyasa olarak düzenlenecek ve bu piyasayı denetlemek üzere regülasyon sistemi kurulacak ve KIB-TEK bu amaca uygun olarak yeniden yapılandırılacaktır. Söz konusu komite açıkça, özelleştirme öncesindeki görevleri yürütmekle görevlendirilmiştir. AB normlarına, Anayasamıza ve etik değerlerimize aykırı olan, halkımızın daha pahalı elektrik tüketmek zorunda bırakılmasına, sınırlı da olsa mevcut siyasal egemenliğimizin tamamen ortadan kaldırılmasına ve bizlerin işsizliğe ve açlığa terk edilmemiz demek olan özelleştirme girişimlerine karşı tepkisiz kalmayacağımızı daha önce birçok kez açıkladık. Gerek genel gerekse AKSA ile ek sözleşme yaparak kısmi özelleştirme gayretlerini sürdürmeleri karşısında sessiz kalmayacağımıza yeniden dikkatleri çekmek isteriz.
Talebimiz açık ve nettir. AKSA ile garantili alım sözleşmesini uzatmak ve miktarını artırmaya dönük KIB-TEK Yönetim Kurulu kararı iptal edilecek, kamusal alan borçları ödenebilecek şekilde taraflarca taksitlendirilecek ve özel kişi ve kuruluşlardan kurum alacaklarının tahsiline müdahale etmeye son verilecektir. Bunun yanı sıra, KIB-TEK’in toplumun hak ettiği hizmeti daha ucuz ve kaliteli verebilmesini teminen ÖZERKLEŞTİRİLMESİ çalışmaları derhal başlatılmalıdır.
Devletin her kademesi, her kurumu ve üst düzey her yetkilisini ısrarla uyardık. Bilimsel araştırmalarla hazırlanan raporlarla bilgilendirdik. Her şeyi basın mensupları ve halkımızın gözleri önünde yaptık. Kendilerini bir kez de aleni olarak uyarıyoruz. Biz grev yapmak istemiyoruz. Ancak bize başka çare bırakılmazsa grev dâhil meşru her yolu kullanacak ve toplumsal varlığımıza sahip çıkacağız.[17 Ocak 2012] Devlet, milyonlarca lira borcunu ödememektedir. Oysa AKSA isimli özel kuruluşa, parası, ufak tefek aksamalarla düzenli ödenmektedir. Hükümet kullandığı enerjinin parasını hem ödememekte, hem de KIB-TEK’i yok etmeye kararlı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
KKTC Meclisi’ne sevk edilen özelleştirmeye ilişkin yasa tasarısı, EL-SEN için meşru haklarını kullanma gerekçesi olacak dedik. Belli ki hükümet ettiğini zannedenler bize inanmadılar veya ciddiye almadılar. Bu durumda günah bizden gitmiştir. Biz direnmeye kararlıyız. Bu uğurda gireceğimiz mücadelede Kıbrıs Türk Halkı’nın toplumsal varoluşumuza duyarlı her kişi ve kuruluşunu, haklı mücadelemizde bizimle olmaya davet ediyoruz.