Her gün bize canımızı sıkacak haberler yaratmayı marifet sayarmış gibi sözde hizmetimizde olan yönetim dertler yaratıyor. Bunlara önem verip yurdunu ve yaşam kalitesini korumaya çalışan canlı bir sivil toplum hareketi olduğu için şanslıyız. Lakin haberleri kovalayıp başımıza kalktı diye daha fazla bizi meşgul ettiğinden şikâyet etmekle başımızı serin tutamayız. Sivil toplumun isyanını başarılı olduğu zaman kâr olarak görüp oyalanmak da yetmez. Katılma olanağı olanın katılması da gerekir.
Ancak beynimizi zaman zaman boşaltıp sürekli karamsar bir ruh haline de bürünmemeliyiz. Yaşamayı unutmayıp arada sırada bizim boyumuz bu kadar içine düştüğümüz ortamda daha uzağa erişemiyoruz diye mazeret de bulmadan keyif alacak şeylerle uğraşmayı da becermeliyiz.
Yeni bir din külliyesi ile karşılaştık diye umutsuzluğa düşmemeliyiz. Dincilerin galip geleceğini ve geleceğimizi karartacağını düşünmekte haklıyız ama bu bir din sitesi ile olacak iş değildir. Kültürümüzü savunmazsak kaybedeceğimiz aşikârdır ama savunmayı kültürümüze yerleştirmediysek işimiz borudur. Din sitesi kurulsa da savunmayı becermek gerek. Neden bir din sitesi bizi yobaz yapsın ki. Başka şeyler de var ki korkuyoruz. Başımızda sözde oyumuzu da almış bir yönetim var ve o okulların hepsinin müfredatını dincilerin eline düşmüş olan Ankara’ya havale etmiş bulunuyor. Esas korkulacak olan odur. Yoksa Libya da bir din sitesi kurdurmuştu. Arapça ve din dersleri veriliyordu ama katılanlara para da verdiği sürece öğrenci bulduydu. Petrol ambargosu Libya’ya vurunca parayı kesmiş ve din sitesine gidenler vazgeçmişlerdi.
Saray Otel’de Şeyh Nazım’ın elini öpüp seçimlerde desteğini aldığı için Denktaş da tehdit olarak görülmüş, daha sonra Rabıtat-ül-İslami tenteli minibüsleriyle personelini dolaştırmaya başlayıp yasalara aykırı olarak faizsiz bankacılık uygulamasını başlatabilince öfkeler kabarmıştı. Şimdiki siyasi partilerden hükümetlere girenler de olmuş ama rabıta’nın dincilere desteğine ve camilere Arap parasıyla vaizler yollamasına engel olmamışlardı. Apartman katlarında zikir âlemleri ve din ve kuran kursları düzenlemesine de ses edilmemişti.
Siyasi partilerin programlarında nasıl bir gençlik yetiştireceklerini düşündükleri yazar, bunların fikri hür vicdanı hür gençlik değil kendi dünya görüşü olduğunu sandıkları şekilde bir gençlik yetiştirmeyi amaçladıklarını okuruz ama gençlik özgür bırakılmalıdır, bunlar ne yapmaya çalışıyor dememiştik. Sadece YKP’nin programında gençliğe musallat olmamak ve özgür kafalı olmasına yardımcı olmak vardır.
Din sitesi kavgası bana önünden geçtiğimde bir kadının mescit yapılması için vakfettiği binanın Evkaf’ın umursamazlığı nedeniyle vasiyetin gereğinin yerine getirilmemesinden duyduğum üzüntüyü hatırlattı çünkü Evkaf’ın aklına vasiyet şimdi geldi. Bizim kültürümüz iyidir hoştur da böyle sakatlıkları da vardır. Konulara borudan bakarız. Görüş açımız dardır. Öyle bir yönetim olmalı ki bir şey unutulmasın, her şey kayda geçip bir takvimle gündemden düşmesine izin verilmesin. İşyerimde olan kompresör havanın neminden su toplayıp da kısa aralıklarla durmaya başlayınca kaydetmiş ve ayda bir kez suyunun alınması gerektiğini görmüştüm. Acandamda her ayın on beşinde suyunu alma notunu her ay için kaydettim ve yaptırdım. Yönetim de böyle çalışmalıdır. Ancak o zaman yönetim bir şeyi unutmaz ve kurumsallaşma diye bahsedilen deneyim kazanma gerçek olur.
Din sitesi kurulacak, yüksek ve orta eğitim verilecek diye kara verilmiş. Bir bakan veya başbakan bu kararı veremez. Çağdaş devlette bu maskaralık görülmez. Böyle bir şeyin kararlaştırılabilmesi onun uzun vadeli planda yer alması, yıllık programda gösterilmesi ve bütçeye konması gerekir. Bunlar anayasanın kuralıdır. Çiğnemesi bedava. Ama böyle çalışan bir yönetim ülkesini mahveder.
Bakan böyle bir talep olduğunu öğrenince bir görevliye durumu incelemesi ve bu konuda ilgili olacak diğer dairelerin görüşünü alması, mevzuata uygun nasıl yapılacağını inceletmesi ve Evkaf dinişlerini tedvir ile görevli olduğuna göre o konudaki kararlarına da baktırmasını istemelidir. Bunlar eline geçmeden Evkaf’ın verdim gitti diyebilmesi yobazlığın tehdidinden daha büyük tehdittir. Bir zamanlar milliyetçi gençlik yetiştirme amacında diye başlayan eğitim temel yasasını eleştirirken suçladığımız UBP ve arkasından gelip de ilişmeyenler ne kadar harabiyet yaptı ise bunlar da yapacak ama daha da tehlikelisi alaguduru kararlar verebilmeleridir.
Dincilikten bu kadar korkmamızın nedeni yobazların her gelişmeye karşı çıkarak ve halkı hurafelerle serseme çevirerek bizi geri bıraktıran bir faktör olmasıdır. Gençliğimde molla, karasakal ve yobaz laflarıyla çok haşir neşir olurdum. Ellerinden toplumu kurtarmak kolay olmamıştı. Dinciler Osmanlı dönemiyle çok övünürler ama o zaman rasathaneyi meleklerin bacaklarını seyrederler diye ayaklanıp yıktıranlar onlardı. Külliyelerden hesap ve hendeseyi gereksiz diye kaldıranlar da onlardı. Yani koca coğrafyayı geriletenler dincilerdi.
Şimdi de evrim teorisini “bir kırık dişten evrim geçiren insan buldular” diye yalanlamaya kalkan da onlardır. İnsanı öbür dünya için yaşatmaya çalışan, bu dünyayı geçici ilan edip namaz niyazla ömrünü tüketip cennete gitmeye özendiren de onlardır. Başkalarının, kendilerinin dini düşüncelerine aykırı işlerini “Allah bizi onların yüzünden cezalandıracak diye yabancı düşmanlığı yapıp dünyada terör estirenler de onladır.
Hurafelerle para kazanmaya çalışan ve üfürükçülük, uğur nesneleri ve saire ile haybeden geçinen bir sınıf yaratmaya çalışanlar da onlardır.
Şeyh Nazım’ı bile ayrımcılığa uğrayacağı için tedirgin eden azgınları da vardır.
Siz gene de düzenli bir idare kurulmayı becerememenin sonuçlarını elinden kurtulmamız kolay olur diye rahat karşılayın.
Esas olan bunların elinden kurtulmaktır. Ankara’dan yönetilmekten başka şansımız olmadığını düşünürseniz başınızı taşa vursanız işle yaramaz. Dini falan boş verin çekin kafayı dalganıza bakın. Bol kerhaneli, bol kumarhaneli, bol esrarlı, bol faizli ülkenizin eğlencesine katılın.
Dert etmeyin dinci yetişen de yoldan çıkar size katılır. Bakın dinci parti Türkiye’den Araplara laik düzeni dinciler idare edebiliyor diye nutuk çekebiliyor. Neler olur neler. Keyfe bakın.