yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYunanistan denilince - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yunanistan denilince – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Birkaç yıldır gündemde hep Yunanistan tutuluyor. Hep ne kadar kötü örnek olduğu ve denileni yapmadığınızda başlarınıza nelerin geleceği örneği olarak hep kullandırılıyor. Haberler hep Yunan ekonomisinin ne kötü olduğunu anlatıyor: Sora da eklenerek adeta “kemerleri sıkmazsanız” başınıza bunlar gelir duygusunu korkuyla yerleştiriliyor. Yunanistan sadece olanları yanlış algılatmaya kalınmıyor, dahası aynen sizde sermaye lehine olan kararları uygulamadığınız taktirde başınıza nelerin geleceğini de psikolojik olarak hazırlıyor. Yunanistan olanlarıyla değil ama korku yaratmada ve ders vermede çok ender örneklerden biri oluyor. Nitekim hiç uzağa gitmek gerekmez; Ayni rakamların benzeri olan diğer ülkelere bu denli dayatma yapılmadı ve medyalar gündemleştirmedi. Burada Yunanistan bir anlamda olanları kadar, örneklem merkez de oluşturuldu.

Daha önceki yazılarımda Yunanistanda olanlar kadar sorunun özündeki genel kapitalist gerçeklik ile AB içi sermaye ihracı kuramını anlatım. Fakat ayni eksen etrafında dönme yerine, çokca gözümüzden kaçırılan önemli genel siyasal gerçekten biraz söz edecem. Yunanistan öylesine gündem yapıldı ve alınan kararlar öylesine dayatıldı ki sanki Kapitalist krizin özü burada yapılanıyormuş gibi oldu. Oysa Yunanistan ne temel Kapitalist ülke konumunda, nede Tekelci sermaye gücü bakımından önlerde bulunuyor. Ama sanki tüm dünyanın kalbi Yunanistanda atıyorcasına, öylesi dayatmalarla psikolojik koşul yaratıldı ki sanki tüm krizin geleceği burada şekilleniyormuşcasına algılatıldı. Buna giderek yapılan en acımasız önerilerin dayatılarak ve hatta yeri geldiğinde aşşağılatılarak uygulatılması dahi “masum” çaba gibi gösterildi. En net çirkinlik ise olan Kapitalist kriz ve Yunanistanın yeniden ele geçirme piyasal hamlesi sanki yaratıcısı emek ekseni gibi sunulmasıdır. Dikkat edin tüm Yunan krizinde ne sermayenin pazarsal durumu, ne AB uygulamaları nede kayıp dışından iç sermayenin dışa gitmesi sorgulanmıyor. Sorgulanan ahalinin tatil yapması ve taverna eğlenceleriyle birlikte alt kesim yaşantısı oluyor. Yine kimse sözü olan borcun 3.1 bankaları kurtarma adına AB dayatması olduğu da söyletilmez. Bunlar aynen tekrarlanan medyalı “uzmanlarla” anlatılır. Hele Yunanistana en kötü koşullarla borç verirken istenilenler hep dış yabancı sermaye yerleşkesi olmasıdır. Öyle bir psikoloji yaratıldı ki Yunanistan olmayalım korkusuyla en çirkin dayatmalar dahi “yardım etme” olarak kavratılıyor.

Yunanistan sıralanan etkenler yapılan baskılar ve yeni ufkunda hep merkeze konulup tartışılıyor. Sistem öyle bir örnekle bizi kısgaca aldı ki olmazsa sıra diyerlerine gelecek dürtüsüyle tüm yanlışları örtmeye yarayan kılıf oldu. Boşuna Yunanistan seçilmedi; Düşündükçe neden İrlanda, ispanya veya Portekiz değil de Yunanıstan sorusunu hemen yanıtlıyorum. Bir de şunu ekleyim; Macaristan çok daha kötü olmaktadır. Ama Macaristan veya Baltık ülkelerine böylesi dayatma da olmuyor. Üstelik daha vahimi de söyletilmez; AB yanına artık Avrupada denetci olarak İMF de kol geziyor. İMF kuruluşunun reçetesinin ne olduğunu herkes bilir. Burda Yunanistanla ilgili çok önemli bazı can alıcı oluşturulan olumsuzluklar vardır. Tabi bunlar direk AB ekseninde ve Avrupa içi sermaye ihracının sonuçları oluyordu. Hani bize papağan gibi yanlış ezberletilen “Eşit Avrupa” yalanının nasıl yanlış olduğunu da kanıtlıyor.

Yunanistan AB ekseniyle üretimden kopartılıp daha çok turizm denizcilik üzerinden ekononi geliştirildi. Bir de Finansman olayı katıldı. Bundan dolayı ispanya veya Macaristan gibi ihracat edecek ürünü yoktu. İkincisi de URO uyesi olma sonucu parasal devaliyasyon etme şansı yoktu. Bu iki kısgaç diğer kapitalist Avrupa ülkesinden daha kolay müdahale şansını yartıyordu. Üstelik ilk uygulamalarda halkın tepkisine karşın seçenek olarak soldaki sistem sorgusu partiye oy olarak yönlenmeme olması ise işleri daha kolaylaştırıyordu. Yunanistan bu farklılıklar nedeniyle daha dış baskılara karşı çaresiz braktırıyordu.

Bunları iyi kavrayalım: Çünkü ayni koşulalrdaki diyer ülkelerin daha manevra yapma şansı vardı. Bir de Yunanistanın finansman gücü ve denizcilikten turizme iyi pastası da yabancı sermaye işdahını artırıyordu. Üstelik Pazar sıkıntısı nedeniyle yeni alan olarak Yunanistanda el değiştirme ve daha dengesiz Avrupa için önemli merkez oluyordu. Alman sermayesinin işdahı buradandı: Özelikle açılan önemli finansman ve deniz sektörleri ele geçirilmek istenirken, daha esnek emek kuralı da şartı. Tabi kapitalist kriz nedeniyle sermayenin çelişkileri ve ele geçirme gerçeği de sonuçta Yunanistan muhalefetine karşın ekonomik olarak daha örneklem olma şansı vardı ve oynandı. İnsanlara bölelikle hem Yunanistan olmayalım, öte yandan da ülkeyi yeniden ele geçirme hamleleri ayarlanıyordu. Genelde ise Güney Avrupanın daha yoksulaşma ile yeni krizin daha uçurumlu yüzü ortaya çıkıyordu.

Kısaca; Yunanistan denildiği gibi en kötü örnek değildir: Ama sistemce seçilerek örneklem deneyim olan yer oldu. Yunanistan taki sistemi sorgulayıp başka seçenekle alternatif olmadıkça en acımasız ilaçları içeceği belli: Hatta son olayda olduğu gibi kabul etikçe utanmadan dahasını dayatarak, ne varsa yok edrek yeni yapılanmanın adımarı atılıyor. Bunu iyi bilelim: Yunanistanı kapitalist öz ve sistemin fırsat değelendirme kurallarla inceleyelim: Bilelim ki Yunanistan örneğin krizden duranlıktan hala kurtulamıyan sistemin uygulayacağı siyasetin sadece bir damlacığı oluyor.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin