TC’nin Avrupa Birliği müzakerelerindin sorumlu bakanı Egemen Bağış, Londra’yı ziyareti sırasında Kıbrıs Gazetesi muhabirine söyleşisinde “…ya da KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması mümkün olabilir….” özü yukarıda belirtilen anlatılanlar Egemen Bağış’ın kişisel düşüncesi mi, hükümetin dolayısıyla AKP’nin görüşümü yoksa TC’nin 1974 Kıbrıs askeri harekatından sonra; esas gündemi olan Kıbrıs’ın kuzey kesiminin ilhak hedefimi.
Her şeyden önce TC’nin Kıbrıs’ın kuzey kesiminde yarattığı fiili durumlar, burada ki sorunlu durumu çözümsüzlük sarmalına sarmış durumdadır.
Kuzeydeki Rum toprakların BM kararlarına rağmen, eski mülkiyetlerin yok sayılarak yeni mülkiyete açılması.
Burada ki toprak satışlarını diğer ülke yurttaşlarına yaparak ilave ülkeleri de soruna fiili olarak katmak gibi yaşanmışlıklar yaratarak, Kıbrıs’ın kuzey sorununun çözümsüzlüklerini çoğaltarak; burayı “zamana ilhak ettirmek” politikasının mayalandığını görerek gerçek niyetlerini açığa vurmuş halleridir.
Bakan Egemen Bağış, Kıbrıs’a yönelik stratejilerini sıralarken Kıbrıs’ın kuzey sorununun referanduma sunulması durumunda da KKTC yurttaşlarının karar vereceğini söylemektedir. Bakan Bağış Kıbrıs konusunda bu konuşmaları yaparken; ada parçasını işgal etmenin kendilerini de buranın egemeni haline getirdiğini, kullandığı dilin egemen hali ile güzelce ifade etmektedir.
Yapılacak olan böyle bir referandum KKTC yurttaşları temelinde yapılacak olması her şeyden önce buraya taşınan nüfusun, bura halkı kadar eşit hak sahibi olduğunu anlatmaktadır. Adanın askeri işgalinin üzerine oturtulan demografik işgalden yurttaşlık tanımlaması yapmaktadırlar.
TC, Kıbrıs meselesine kazanılmış toprak olarak bakmaktadır. Burayı jeostratejik, güvenlik ve ekonomik çıkarlarının toplam sonucu olarak görmektedir. Ve bunu defeaten çeşitli biçimlerde açığa vurmaktadırlar da. Egemen Bağış, buraya tasarruf hakkını kullanmanın kendileri için en doğal hak olduğu noktasında kendilerini ikna etmiş görünmektedirler.
AKP hükümetinin ilk kurulduğu dönemde Annan Planına referandumda EVET’ten yana tavır koyması; Kıbrıs görüşmelerinin çıkmaza girmesi ve uluslar arası diplomaside Türkiye’nin zor durumdan çıkarılması projesidir. Referandumda Kıbrıs Cumhuriyeti’nde HAYIR oyların baskın çıkacağı ön bilgisiyle geliştirilen bir projeydi.
Yine bu dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliğine müracaatı ve yol planlamasının yapılabilmesi için referandumda Evet tavrı bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştı.
Bu yaşanmışlıkların gösterdiği gibi AKP’nin Kıbrıs’a bakış açısı, TC’nin bakış açısının ötesinde bir şey olmadığıdır.
AKP’de ki bu maya; bir zamanlar kendilerinin de içinde yer aldığı Erbakan partilerinin köksel yapısından gelmektedir. Erbakan’a bu çevrelerde FATİH ünvanı verilirken, bunun arkasındaki Kıbrıs işgal harekatında kendisinin başbakan yardımcısı olduğu halidir.
KKTC’den baktığımız zaman:
Siyasi partilerin bu konuda vermiş oldukları demeçlere baktığımızda İrsen Küçük ve Derviş Eroğlu başta olmak üzeri Demokrasi ve Güven Partisi gibi partiler “olabilir”ler üzerinden sörflerini yaparak Egemen Bağış’a destek olaktadırlar.
Burada “olamaz” makamı üzerinden tiradlar yapan CTP; Talat’ın Cumhurbaşkanlığı dönemince müzakereleri “havanda su dövmek” üzerinden yürüttüğünü ve Ferdi Sabit Soyer’in de başbakan olarak aynı politika içerisinde olduğunu unutmuş görünmektedir.
Beyinlerin daha “silme moduna” geçmediği CTP icraat ve anlatılarının tümünde; TC devlet politikalarıyla ne kadar mutlu ve huzurlu oldukları unutulmamalıdır.
CTP, bugün muhalefette olmanın kendisine sunduğu(!) dündeki söylemlerini unutma faydacılığı, toplumla oportünist politika yapma tarzının güzel bir örneğidir.
TC’nin Kıbrıs politikası “ilhakın zamana yaptırılması” özü üzerinden devam ettirilmektedir.