Oyunun sonunu gösterecek de bizimkiler de kurtulacak diye beklenen BM özel temsilcisi Alexander Downer’in raporu açıklandı. Bilindiği gibi Greentree’de iki kez yapılan Ki moon’un da katıldığı görüşmeler sonunda BM taraflardan artık bu bir türlü sonuçlanmayan görüşmelerin bitirilip uluslar arası bir toplantı ile kapsamlı bir antlaşmaya varma noktasına gelinmesi istenmişti. Taraflar da bunu sağlamaya çalışacaklarını söz vermişlerdi. Bu çabaların sonrasında da Downer’in gelinen noktayı genel Sekreter’e ileten bir rapor hazırlaması ve buna göre Ki moon’un değerlendirme yapması istenmişti. Bu değerlendirme sonrasında görüşmelere ara verilmesi ve BM barış çabalarının ertelenmesi dahi gündeme gelmişti.
Downer raporunda gelişmeleri sıraladı ve yetersiz adımlar atıldığı tespit edildi. Yani uluslararası bir toplantıya götürülecek kadar ilerleme olmadığı belirtildi. Ufak ilerlemelerin esas esas konularda olmadığı vurgulandı. BM’nin kaynaklarının Kıbrıs’ta kullanılmasının bölgede çok daha acil sorunlar ortaya çıkmasıyla zorlaştığı da belirtilen raporda çözüme bağlanıldığı takdirde çözümün elle tutulacak kadar yakın olduğu belirtildi.
İki tarafta da Downer’e saldırılar olmuş ve haddini aştığı belirtilmişti. Türk tarafında Eroğlu’nun destekleyicileri kuzeye sokulmamasını istemişler ve sıraya girerek dışarı diye bağırtmışlardı. Ona görevini kötüye kullandığı iddiasıyla hakaretler yağdırmışlardı. Raporda ise BM’nin kararları hatırlatılmış ve görüşmeleri desteklemesi için sivil toplum örgütleriyle, özellikle kadın örgütleriyle temas kurarak ve destekleyerek çözüme destek sağlanmasının istenildiği ve Downer’in de bunun için görevini yaptığı belirtildi.
BM Kıbrıs bürosunun kadınlara sivil toplum örgütü kurmada yardımcı olduğu ve diğer sivil toplum örgütleriyle ağ oluşturduğu raporda anlatıldı. Bunların BM kararları doğrultusunda olduğu ve tarafların buna razı oldukları belirtildi. Yani Türk tarafının bilmez gibi yapmasına rağmen bunlara onay verdiği belirtildi.
Raporda sivil toplumun liderliği etkileme çabalarını arttırmalarının gereği de belirtildi. Onun için Downer’in sivil toplum temsilcileri ile görüşmesi ve madem memnun değilsiniz bağırın ve çözümü isteyin demesi doğal ve görevi idi.
Eroğlu uzun bir zamandır kuzeydeki tüm yurttaşların Kıbrıs yurttaşı olacağında ısrarlı olduklarını tekrarlasa da raporda tarafların belli miktarının ancak yurttaş olabileceği hakkında tarafların uzlaştığı belirtildi. Bu Türk tarafı için sürpriz olmuş!
BM’nin dâhil olduğu birçok uluslararası kuruluşun Türk tarafının elinden geleni yaptığı ve suçlu tarafın uzlaşmaz Rum tarafı olması nedeniyle bir haksızlık oluştuğu ve kuzeye kolaylıklar sağlanması zamanının geldiği şeklinde görüşler ortaya çıktığı söylenirken rapor aksini anlatmakta ve tarafların ikisi de görevini yapmadı ifadeleri yer buldu. Tarafların görüşmelerde Kıbrıslı çözüm girişimi olmasını istedikleri vurgulanarak BM’nin sorumluluk almadığı belirtildi.
Türk tarafının mülkiyet konularında adım atmaya yardımcı olacak iki bölgenin belirlenmesi isteklerine evet dememesi raporda desteklenmedi. Tam tersine hudutların belirlenmesinin yardımcı olacağı görüşü benimsendi. Açıkça haritanın belirlenmesinin basit, açık ve belirleyici katkı yapacağı vurgulandı.
Tarafların halkı çözüm için harekete geçmeye çağırması, kadınlar başta olmak üzere sivil toplumun desteğini sağlaması ve halkı çözüm çabalarına katması gerektiği üzerinde duruldu. Liderlerin birbirlerine saldırmaya son vermesi de istenildi.
Hemen raporda halka yalan söylemekten vazgeçin, olumlu konuşun, doğru konuşun diğer tarafa karşı halkınızı kışkırtmayın uyarısı yapan BM raporlarının bir tekrarı da bunda yapıldı.
Anlayana sivrisinek saz atasözüne uygun olarak raporda görüşmelerde mahremiyet anlaşmasına riayete çağrıldılar ama liderler sızdırmalarla provokasyona devam ettiler. İlginç olan şu ki ayni zamanda halkın aydınlatılmasını ve sivil toplumun desteğinin sağlanmasını da rapor talep etti. Çünkü bunlar bir birine ters değil. Mahrem noktaları koruyarak aydınlatma yolları çoktur. Aydınlatmanın tahrik olmaması için de yol vardır. İçerde bir konuyu kabul edip dışarıda karşılığında bir şey almadan taviz verdik denilmemesi için konular usulüne göre halka sunulur.
Ne yazık ki Eroğlu etrafında birlik isterken halkı aydınlatma çabalarına düşmanlık gözü ile bakmakta ve bir an önce kazasız belâsız sıyrılmaya çalışmaktadır.
EKONOMİ HAVLU ATTI
YKP ve Yeniçağ her daim hiçbir sektörün devlet desteği olmadan ayakta kalamayacağı bir yapı olduğunu vurgulamakta ama itibar edilmemekte idi. Sektörlerin tüm çabası devlet desteğini elde etme çabası olarak kalmakta idi. Şimdi ise Ticaret odasının hazırlattığı bir raporla rekabet edebilirlik anketinin sonuçları açıklandı. Bir yığın kulağı kesik de yeni duymuş gibi rekabet edebilirlik ölçütünün Habeşistan’ın altında olduğu ilan edildi. Yani Habeşistan’da bile devlet desteği istemeden ayakta kalabilecek ve rekabet edip malını satabilecek sektör var ama KKTC’lerinde yok.
UBP devrinde dünya sıralamasında 142 devlet içinde 118’inci sıraya düştü. Bir basamak da geriledi.
En kötüsü politika istikrarsızlığı oldu. Kara kara nedenini düşünüyorlar ama yasagücünde kararnamelerle oynanan mali ve ekonomik kararları hatırlamak yeter de artar bile. Hele paket diye saldıran Türkiye de bun katkıda bulununca istikrar mı kalır!
Utanmazlık ise yolsuzluğun üçüncü sıraya hem de dokuz adım sıçrayarak ulaşmasıdır. Rapor desteleyip şetçikten sonra denetlemeyi unutan iş çevrelerinin yolsuzluları önleyemiyorsan bari zevk al, yararlan anlayışı içinde olduğunu da gösterdi. Tencere gezdi kapağını buldu misali halin perişanlığını anlattı.
12 Eylül kafasıyla ekonomik politika olarak sadece parasal enstrümanlar geriye bırakıldığı için, para politikası da TL yüzünden Türkiye’ye kaldığı için işler sadece yağmalamaya kaldı. Onun için şaşılacak bir durum yok.
HALK DA İLHAK VE İLTİHAKÇILARA ŞAMAR ATTI
Federal çözüme ve yeniden Kıbrıs’ı birleştirmeye alternatif olarak Türkiye’ye katılmanın ileri sürülmesine tepkilere bir anketle şamar atıldı. Seçenekler arasında “Türkiye’ye bağlanmayı (iltihakı)” görüyor musunuz sorusuna %52 hayır dedi. Sadece istemeyenleri de içeren yani seçenek olarak görenlerin oranı ise %31 oldu. Yeniden birleşmeyi tek devlette federasyon olarak görmek isteyenler %25,6; iki ayrı devlete dayalı isteyeler %6,4; üniter Kıbrıs isteyenler %2; Kıbrıs cumhuriyetine dönüş isteyenler %5,6; iki ayrı bağımsız devlet isteyenler %37,2; Türkiye’ye bağlanmayı isteyen ise %6,4 olmuş!
Ankete katılanlar buralarda yaşayanların hayal güçlerinin renkliliğini ele verdi.