Yunanistan’ın batışını hazırlayan mali skandalların dik alasının buradaki yönetimde de olduğu gözler önüne serildi. Yunanistan mali durumunu halktan gizliyordu. Avrupalı Birliğine üye olduktan sonra ona da yalan bilgi verdiği ortaya çıkmakta ama affedersiniz bakanımız hata yaptı gibi yeni yalanlarla durumu gizliyorlardı. En sonunda AB üyesi olmanın kredisini de kullanarak ondan alınan bilgilerle durumu güvenli sayan borç verenler fark ettiler ve notu düşürüldü.
Halk AB’ye kızıyor ama bu durumu öğrenmek için çaba sarf etmeyen ve partilerinin kendisine yalan bilgiler vermesine mani olmayan halkın umursamazlığının sonucu mali yıkımın faturasından kurtulmasına yetmedi. Siyasi partilerin AB’nin uyarılarına kulak vermemesi halkın tüm olaylardan bihaber olduğunu onun için partilerine hesap sormadığını göstermiyor. Aynen bizdeki gibi göz göre göre batışa gidildi ve halk göz yumdu. Kendisine bir şey olmayacağını düşündü veya ne olursa olsun dedi. Ya herru ya merru dedi.
Cemal Bulutoğlu’nun yasadışı para toplamaya kalktığı baş haber olmuştu. Uyanan olmadı. Yetki almadan özel bankalardan borçlandığı şüphe ile belirtilmişti. Suriçi projesi deyip bin kadar konut yapacağı duyulmuş ve elçilikten yardımla işe başlamıştı. Kendi işlerinin de bozuk olduğu duyulmuştu.
Çalışanların sosyal fonlarına yatırım yapmadığı biliniyordu. Maaşlarını ödemekte zorlanmaya başlamıştı. Projelerinin durduğu ve ödeme güçlüğü içine düştüğü de belirtilmişti. Yetkisiz işler yaptığı belediye meclisi üyeleri tarafında eleştiriliyordu. Sendikası uyaranların başında idi ve personel alımı skandallaşmıştı.
Belediyelerin durumu gelirlerinin 2004’ten başlayarak 2009’a kadar her yıl %53, %29, %18, %21 ve %15 oranında artmıştı ama elektrik masrafını bile ödeyemez halde idiler. Hesap ondan sonra belirsizleşiyordu. Sayıştay bir raporla 2011 yılının sonunda kendi hesabına göre 61,6 milyon olan borcunun resmen görülmesine karşın vergi, ihtiyat sandığı, elektrik, belediyeler birliği ve piyasaya olan borçlarıyla (80,7 milyon) borç ve yükümlülüklerinin 142,3 milyona ulaştığını duyurdu.
Dehşet verici olanın da 55,6 milyonunun yasaya aykırı olarak borçlanma olduğudur. Cemal başkanın belediye meclisi üyelerine bile bilgi vermediği ve onları es geçerek işler yaptığı ortaya çıktı.
Ülke işte böyle yönetiliyor ve hükümet Türkiye’yi aldatarak ve meclisten bilgi kaçırarak yasaya aykırı işler yapıyor, yerel yönetimler de onu izliyor.
Demokrasi ve hukuk devleti yolsuzlukları önleyemiyor. Seçilenler bildiklerini okuyor ama hesap soran yok. Muhalefetin denetleyeceği ilkesi hayalden öteye gitmiyor. Halk da bu şaklabanlara yeniden oy vermek için seçimi bekliyor. Parti üyeleri partilerini basıp onlara doğru davranmak gerektiğini dayatamıyor. Seçimde söylenen seçim meydanında kalır diyen bu şaklabanlara partide ders vermiyor.
TV’ye çıkıp utanmadan kabahat meclise bulan belediye başkanına sen paran olmadığını biliyorken hangi yüzle bizi borçlandırıp ona buna menfaat sağlarsın diyen insanlar göremiyoruz. Devlet yardımı artırılsın dediklerinde daha da yiyesiniz diye mi diye sorulmuyor.
Yasadığı kadrosuz personel atadıkları biliniyor ama bu borçlar o kadar değil. Başka çok yetkisizi harcama olduğu bellidir. Özelleştirme meraklıları gözlerini personel sayısına dikti diye onu konuşturuyorlar. Amma personel masrafı 270 milyonluk toplam 2009 yılı harcamasının %50’sini tutar. Geriye kalanın içinde ona buna dağıtılan paralara da bakmak gerek. Yarısını işten çıkarsalar belediye gene kurtulmaz. Etrafa bakın bir yağmur yağdı ülke yangın yerine çevrildi.
Elimizde 2009 yılının bilgileri var. Ancak onları halka verebiliyoruz. Hala daha mali durumun Sayıştay raporuna rağmen tam olarak ortaya çıktığına emin olamıyoruz. Böyle idare mi olur.
Bu arada yıllar süren baskılar sonucu bir yolu istimlâk kararına bağlayabildiği için Trafik Kazalarını Önleme Derneği Cemal başkana övgüler dizdi ve iş bitiriciliğini gündeme getirdi. Dernek trafiği bitirdi o da Lefkoşa’yı! Birbirlerinin sırtını sıvazlıyorlar. Bir izleyici de programa katılıp canını ona adadığını söylüyor, çöpleri toplamaya gönüllü katılmayı öneriyor. Vah bize.
NİHAYET UTANGAÇ ELEŞTİRİLERE BAŞLADILAR
Kıbrıs sorununun çıkmaza girdiği bilinen bir gerçek ama girmesi sanki kimsenin kabahati değilmiş gibi Eroğlu’na bir laf edilmiyor ve ona “milli birliği sağlayan ilk ve tek başkan” diye övünme fırsatı veriliyordu. Hıristofias’ı suçlu göstermek de BM’in beklenmesi gereken eleştirisine bırakılmak gerekirdi. BM tarafsız bir kuruluş olarak değerlendirme yapacaktı.
Muhalefet bir zamanlar eleştiri yapar ve görüş ve öneri ortaya koyardı. Şimdi buna gerek duyulmuyor. TDP’nin yarım yamalak önerisini saymak zor.
Lakin durum ciddiyet kesp etti ve mırın kırın ederek Eroğlu’nun Talat’ın yolunu terk etmesinden dolayı görüşmelerin çıkmaza girdiğini ilan edenler görülmeye başladı. Hâlbuki Talat da başarısızlığını ilan etmişti. Ona göre Hıristofias teşhir edilmişti ve onun için başarılı sayılırdı. Tam da ustası Erdoğan’ın dediği gibi “bir taş vermedi, bir asker çektirmedi ama dünyanın sempatisini kazandırdı. Artık suçlu sandalyesinde oturmuyor.
Kıbrıs sorununun görüşmelerle bir yere varmayacağını gören kimse taraflardan birinin üstüne düşeni yaptığını söylemiyor ve o tarafa bastırılırsa çözüm geleceğine değinmiyor. BM’nin iki tarafa da suç yükleneceği iddiası var ve Eroğlu’nun Talat döneminde atılan adımları geri aldığını belirteceği ama daha da önemlisi teferruata dalıp yeni müzakere konusu icat etmeye çalıştığını rapor edeceği söyleniyor.
Talat zamanında da teferruat üzerinde zaman kaybedilmiş ve hayır demeden görüşmeye devam edildiği ve yeni konular ortaya çıkarıldığı bilinen bir gerçekti.
YKP bu konuda uyarmış ve kapatın artık, görüşmeden kaçmam diye konular icat ederek ilerleme var raporlarına geçebilirsiniz ama sonunda görüşmelerdeki ilerlemelere göre çözüm sağlamak olanaksızlaşacak çünkü duvara dayanacaksınız demişti. Arkasından da uzlaşılan konuları uygulamaya izin veren yönteme geçin ve bir çerçeve antlaşmasıyla yürürlüğe koyun demişti.
Muhalefetin ne istediğini belirmesine de çağrı yapmıştı. O zaman sadece Eroğlu’ndan bilgi almakla mutlu olduklarını söylemekle yetinirlerdi.
Şimdi gözler BM’de. O da kopma olmasın diye bahane aramakla meşgul. İlgilileri devreye sokup çözüm sürecini anlamlı hale getirmek için uğraşmanın yollarını arayacak. Kıbrıs AB başkanı olacak, Türkiye ilişkilerini ona göre düzenleyecek ve yeni bir dönem başlayacak. İşimiz başka bahara kaldı.
Muhalefet içinden yeni tür muhalefet icadından başka sonuç vermeyecek olan yeni devlet adı ve yeni anayasa yapılması maskaralığı konuşulmaya başlandı. Kıbrıs pasaportları da yeniden geviş getirme amacına yem edildi.