Türkiye’nin Avrupalılaşması için yapması gerekenler ve Kıbrıs sorununun çözümü için atılması gereken adımlar ile Maraş’a Rumların yerleşmesine izin vermek için gerekli olan yapı ile Mağusa’nın ticarete açılması ile asker çekmeye başlanılması raporda be tekrar yer aldı.
Bu kez rapor ayrıntı ve yorumlamaya girmeden eski yeni gelişmeleri ele aldı.
Kıbrıs sorununda açık bir şekilde görüşmelerde ne olduğuna bakmaksızın olmasını istediklerini vurguladılar. Rapora göre sorunun çözülmemesi karşılıklı engellemelere neden olmakta ve Türkiye Kıbrıs’ın AB-NATO diyaloguna katılmasına ambargo koyarken Kıbrıs’ın da Türkiye’nin AB savunma Ajansı’na katılmasına ambargo koymasına kapı açmaktadır onun için derhal çare istenmektedir.
Nüfus yapısının değiştirilmesine de karşı çıkılmakta ve yeni yurttaşlık verilmemesi talep edilmemektedir. Ayrıca Maraş’ın sahiplerine BM kararları uyarınca açılmasını ve asker çekmeye başlanmasını istemektedir. Tabii münhasır ekonomik bölge konusu da unutulmamıştır.
Rapor bir Avrupalı devlette olması gereken kaliteyi bazı üye ülkelerde olsun olmasın talep etmekte ve ilerlemelerin olduğunu, çalışmaların devam ettiği ama yetersiz kaldığını vurgulamaktadır.
Türkiye AB işleri bakanının üyeliğin Türkiye’nin isteği ve iradesi olduğunu vurgulamasına önemle işaret etmekte ama örneğin Kıbrıs sorununda üzerinde durduğu gibi konuların sakin kafayla ele alınmasını talep etmektedir. Açıkça ilerlemelerden tatmin olmadığını vurgulamaktadır. Çünkü hiçbir konu sonuçlandırılmamaktadır.
Kadın haklarından, kadınların eğitiminden, yargı reformundan, HSYK, polisin şiddet uygulamasından, yargının bağımsızlık ve usullerinden, tüketicilerin haklarından, askerlik ve vicdani ret sorunlarından bahsedilmekte ve azınlıklara muamele ile azınlıklara ait mülklerden ilerleme ama yetersiz diye bahsedilmekte, hatta ilerleme mevzuatta var ama uygulamadan aksi görülüyor denilmektedir.
Kıbrıs görüşmelerde nasıl bıktırıcı, cılız ilerlemeler yanında ayrıntıya boğarak zamanı boşa harcama taktiği güdülmüşse AB ilişkilerinde de hayır deme yok, yapmam demek yasak ama gıdım gıdım gitmek var.
Bu gidişle yüz yıl daha ilerlemeye devam üyelik yok.
GÖRÜŞMELER KURTARILMAYA ÇALIŞILIYOR
Downer’in BM adına görüşmelerin 1 Temmuz’dan sonraya da devam etmesi için bazı düzenlemelere çalıştığı izlenimi edinildi. Tabii Mari’de patlayıcıları BM ambargosundan saklamaya çalışılırken patlama olasılığını dikkate almayabilen Rum yönetimi ile her yol yapılması için Türkiye halkının alın terini harcamaktan çekinmeden bizim yolsuzluk şampiyonu idareye para veren Erdoğan iktidarının o yeni yolun masrafını bu yolsuzların karşılayabilmesi için tasarrufa değil daha fazla harcama olanağına kavuşturulması gerektiğini dikkate almayabilen AKP’ye bunun doğal bir şey olduğunu anlatmak zor. Onlara oy verebilenlerin çoğunluk olduğu halka da anlatmak zor. Tabii ki bir üst kademe memuru yaklaşan 1 Temmuz ne getirir diye düşünecek her ihtimale karşı planlar hazırlayacak. BM Güvenlik Konseyi bırakın Kıbrıslıları ne yaparlarsa kendilerine diyecek olsa Downer’in dairesi hemen bir planı sunacak yoksa görevini yapmamış olacak. Ya görüşmeleri kesmeyin kesilirse yeniden başlatmak daha zor olur derse ona dair bir plan olmayacak mı? Tabii ki olacak. Üstelik Downer biliyor ki kendisinin BMGK’nin ne karar olacağını tahmin edip ona göre plan yapma hakkı yoktur.
Tabii ki Downer’in her üst kademe yöneticisi gibi birinci görevi her olasılığa karşı bir plan hazırlamış olmasının gerektiğidir. Yani Downer bizim müsteşarlar gibi alternatif planlar hazırlayıp yedekte tutmak ve istenir istenmez sunmaktır. Bunu bilmeyen halkın Downer’den plan beklemesi beklenemez. Bekleyecek olsaydı 4+4+4 eğitim planı için de müsteşarlardan plan beklerdi. Şimdiki gibi Türkiye’de yeni sisteme göre liselerimizin ve hatta ortaokulların denkliğini sağlamak için bir şey yapılıp yapılmayacağını düşünmezlerdi. Bakanlar da burada da değişiklik yapılıp yapılmayacağı hakkında düşünmeden bizi bağlamaz diye demeç vermezdi.
BM çözümün elde edilmemesinden rahatsızdır. Görüşmeleri bir noktaya getirip çoklu bir toplantıya hazırlamak istemiştir ama başaramamıştır. Devam etmek için görüşmelerin kesilmediği ama bu şekilde de devam etmemesini düşünmektedir. Bunu Güvenlik Konseyi’ne iletmek için Downer’in gelişme raporunu bekleyecektir. O zaman da Güvenlik Konseyi çözüm içim baskısını nasıl sürdüreceğini kararlaştıracaktır. Ancak eski kararlarını çiğneyecek değildir. Acil çözüm için yollar arayacaktır. Çözümü görmekten vazgeçmeyecektir.
ARSALANBABA MECLİSİ KARIŞTIRDI
Tüm işinsanlarının en büyük sorun yolsuzluk dediği zamanda Arslanbaba göze battı. Önce elektrik faturasını yıllardır ödemediği halde elektriğinin kesilmediği haber oldu sonra da onun için kurulan ikinci dış Türkler masasının hizmet satın alma adıyla bir TC şirketine para ödetmesi haber oldu. Haberlere göre ne böyle bir hizmet var ne de hizmet için ihale!
Bu haberleri kim kime sızdırdı, hangi basın halka iletti sorusu sorulmaya başlandı ve UBP muhalifleri de bunu UBP aleyhine kullanmaya başladı.
Tabii DP ve diğer muhalifler de konuya sahip çıktı.
UBP hükümette sallanıyor ve ortak mı transfer mi sorgulanıyor. Halk da yolsuzluk suçlusu UBP’nin öteki yolsuzlarla yeni entrikalar çevirdiğini görüyor. Nitekim eski CTP’li bakanın adam kayırıldığını açıklamasının ardından Arslanbaba’ya CTP döneminde de kıyak yapıldığı haberleri verildi.