Bir iki ayın içinde bunca ölüm ve bunca intihar, bunca sorunun tabi ki tesadüfen çıktığını sanmayın sakın. Ekonominin yıkıma doğru gitmesiyle sosyal yıkımın da hızlandığı bir gerçektir. Siz bakmayın radyo ve televizyonlardan hükümetin veya ilgililerinin çizdiği pembe tablolara. Bu yıkımın mevcudiyetini verilen istatistiki veriler de maalesef açıklayamaz. Siz yıkımın etkisini sosyal olaylarda bulmalısınız. Bırakın fakir ve eline para geçmeyen insanların durumunu, şu anda zengin insanlarda bile sorunlar başgöstermiştir. Onlar bile iflasın eşiğine gelmiştir. Peki ama hükümetin değişmesiyle bu toplumdaki travmanın biteceğini mi sanıyorsunuz? Ben sanmıyorum ve iflasla yıkım kim bu şartlarda başa gelirse gelsin devam edecektir diyorum. Çünkü ben çok iyi hatırlıyorum, bir önceki hükümet de buralardayken, gitmeden önce hem sigortalılar için hazırladığı pakette, hem de hükümet için hazırladığı paketlerde memur ve emeklilerin alacağı maaşlarda kesintileri önermekteydi. Ha, şu var, yeni işe başlayan memur 1200 TL yerine şu anda 1400 TL alacaktı. Bu da iddia… Peki bağıra bağıra sigortalılar için paketi uygulayacağım diyen kimdi? Gene eski hükümet tarafından yapılıyordu bunlar ve şimdikiler de uyguladılar. Hem de acımasızca…Madem ki eskiler o kadar gerçekçiydiler niye halka çıkıp herşeyi söylemediler? Niye başından itibaren bu paketi uygulamadan başka bir çaremiz yok, bunu Türkiye hükümeti istiyor demediler? Diyemezdiler çünkü eğer TC hükümeti ile çatışsalardı burada hükümet olamayacaklarını biliyorlardı. Sonra buradaki AKP’nin etkin olduğu bir kısım oyu kim onlara çevirecekti ki? Kimse…Dolayısıyla eski Cumhurbaşkanı dahil, eski hükümet mensupları bile “Türkiye’de olsaydım AKP’ye oy verecektim” demektedirler. Tabi gene takiyye yapılarak şeriatçılığa, din derslerine, imam hatip okullarına arada sırada eleştiri getirmez değiller. Ama bu kadarı da olsun. Bir parmak da arada sırada yoğurt çalmak makbuldür. Ha, özelleştirme konusunda da ağızlar yarı açık. Tüm özelleştirmelere de karşı değiliz derler ve diğer özelleştirmelerden bahsetmiyorlar. Yani yarı yarıya konuşmak makbulümüzdür anlaşılan.Kuzey Kıbrıs’ta hangi seçim isterse olsun ve başa kim isterse geçsin, bu konulara bir çözüm getiremeyecektir. Gerçekten Kıbrıslıtürkler irade ve siyasal öngörüleri ile ülkelerinde söz sahibi olmazlarsa bu sorunlara çözüm bulmak hep karanlığa kalacaktır.
Peki bu yıkımdan kurtulmak için ne gibi bir çözüm var kafamızda. Şu anda bunca olumsuzluğa muhalif olanlar bir halk cephesi veya demokratik birliğiyle tüm ülke geneline sahip çıkmalıdırlar. YKP’nin de öncüleri arasında olacağı bu çözüm veya liderlik tek kurtuluşudur toplumun.Sendikaları ile, partileri ile, demokratik örgütleriyle ne toplanırsa bu cepheyi veya birliği oluşturmalı ve gerekirse bu birlik veya cephe tek bir parti şeklinde yığınsal olarak seçimlere katılmalı(Seçimlere katılmalı ama ana slogan Kıbrıslıtürk halkının siyasal iradesinin gerçek bir şekilde meclise yansıması olmalı öyle sırf seçime katılıp beş sene maaş almak için bir birlikten bahsetmiyorum). Seçimlerle ortaya çıkacak sonuçla, derhal Türkiye Devleti ve hükümetiyle masaya oturulup bu olumsuzlukların bitmesi ve halkın siyasal iradesinin yansıması için talepte bulunulmalı ve eğer bu talep dinlenilmeyecekse bu cephe veya birlik meclisten çekilerek ve bunu da dünyaya duyurarak ülkede sorumluluk almamalıdır. Bakın, bu tip hareketler yapılmadığı takdirdemeclis yalanlarıyla bu halk fazla dayanamaz bir sonraki seçimlerde zaten Kıbrıstürk halkı artık bu ülkede kalmaz mevcudiyeti de hem travmalarda tükenerek hem de göçederek daha da azalır. Memleket ve toplum sorumluluğu olanlar bu planı acil olarak şimdiden icraata koymalıdır. Kıbrıstürk halkının başka alternatifi kalmamıştır. Yıkım hepimizi de mahvedecek bir duruma gelmeden artık harekete geçilmelidir.
Bu yarın geç kalmadan acil olarak yapılmalıdır…