Basın-Sen: “ basın iş yasasının uygulanması ivedilikle denetlenmelidir…
Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen), basın özgürlüğü ve özgür gazeteciliğin, halkın haber ve bilgi almak hakkından kaynaklanan en temel insan haklarından bir olduğuna işaret ederek, basın emekçilerinin halkın bilgi ve haber alma hakkını objektif olarak yerine getirmesi için, iş ve gelecek güvencesine sahip olması gerektiğini bildirdi.
Basın-Sen Başkanı Kemal Darbaz bu nedenle, basın alanında çalışanlarla çalıştıranların, hangi koşullarda çalışacağını düzenleyen Basın İş Yasa’nın uygulanmasının ivedilikle denetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Darbaz, en genelde basın emekçisi, özelde gazetecilerin çalışma şartlarını, gazetecilik yaparken gerçeğin peşinde olmayı güvence altına alan editoryal bağımsızlık; mesleki ret hakkı (hiçbir gazetecinin inançları ve/veya siyasi görüşlerinin aksine görüşleri takip etmesi ve/veya haberleştirmeye ve/veya sözleşmeyle belirlenen işi dışında işvereni ve/veya başka herhangi biri için özel iş takibi yaptırılmasına karşı hayır deme hakkı) ile güçlendirilen Basın İş Yasası’nın, etkin bir şekilde uygulanmasının bu nedenle önemli olduğuna işaret etti.
Kemal Darbaz, işbölümü nedeniyle halkın bilgi ve haber alma hakkını profesyonel meslek olarak yerine getiren gazetecileri, sansür, otosansür, keyfi haber çarptırmaya karşı koruyan kurallarla donatılan ve Avrupa Birliği ülkelerinde bile büyük bir olumlulukla karşılanan Basın İş Yasası’nın uygulanmasının denetlenmesinin bu nedenle önemli olduğuna işaret etti.
Darbaz, Uzun yılların birikimi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)’nin tüm üye örgütlere, ülkelerinde yapılacak toplu iş sözleşmelerinde yer almasını önerdiği editoryal bağımsızlık, mesleki ret, iş güvencesi, çalışma şartlarının belirlenmesi, gece çalışmaya farklı düzenleme ve ödenek içeren Basın İş Yasası’nın tam anlamıyla uygulanmasının halkın bilgi ve haber alma hakkından kaynaklanan basın özgürlüğü ve özgür gazetecilik için önemli olduğunu vurguladı.
Gazeteciyi, iş güvencesi, haberine dokunulmaması, haberin çarpıtılmaması güvencesinden yoksun bırakarak, bu konuda güvenceler getiren (Basın İş Yasası gibi) yasal düzenlemelerin uygulanmasını denetlemeyenlerin, her 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günün’de mesaj yayımlayarak basın emekçilerinin gününü kutlamasının kabul edilemez ikiyüzlü bir tutum olduğunu belirten Kemal Darbaz şöyle dedi:
“Yasaları uygulamayan, gazeteci ve doğal olarak haberi güvence altına alan düzenlemeleri es geçen Hükümet edenlerin, yasaları tam ve eksiksiz uygulamak yerine sadece bildiri yayımlamaları, yalnızca gazetecilerle değil, halkla alay etmektedir. Bu kabul edilemez.”
Basın-Sen Başkanı Kemal Darbaz, Hükümet eden ve/veya hükümet ettiğini zannedenlere öncelikle kendi iradelerine sahip çıkarak, 30 Nisan 2007 tarihinde Cumhuriyet Meclisi’nde oy birliğiyle kabul edilerek yasalaşan Basın İş Yasası’yla ilgili denetimleri başlatma çağrısı yaptı.
Darbaz, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yayımladığı mesajda meslektaşlarına, Basın İş Yasası’na sahip çıkma ve her koşulda kendilerine uygulanmasını talep etme çağrısı yaptı.
Kemal Darbaz, iş güvencesi ve haberini garanti altına alamayan gazetecilerin, halk adına gerçeğin peşinde koşması, halkın bilgi ve haber hakkını objektif olarak kullanmasının söz konusu olamayacağına işaret ederek, Anayasa Mahkemesi’nin de gazetecilere güvenceler sağlayan Basın İş Yasası’na sahip çıkarak, bir işverenin açtığı davayı ileri götürmediğini hatırlattı.
Anayasa Mahkemesi’nin bir işverenin, Basın İş Yasasının gazeteciye iş güvencesi getiren düzenlemesinin, Anayasa’ya aykırı olduğuna yönelik başvurusunu ileri götürmemesine, tüm gazetecilerin büyük bir kıskançlıkla sahip çıkarak koruması gereken bir kazanım olduğunu anlatan Kemal Darbaz, “Meslektaşlarımız, ülkede kendileriyle ilgili yasal mevzuatı en iyi şekilde bilmeli, talep etmelidir” dedi.
Darbaz mesajının sonunda, “Basın Emekçileri Sendikası, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de, basın emekçilerinin örgütlü sesi olmaya devam edecektir. Sendikamız bu topraklar üzerinde, basın özgürlüğünün ve özgür basının gerçek anlamda varolacağı güne kadar mücadelesini sürdüreceğini Kıbrıs Türk Halkına deklare eder” diyerek, ülkemizde ve tüm dünyadaki basın emekçilerinin, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününü Kutladı.
KTGB: Dünya Basın Özgürlüğü’nün Kıbrıs’ın kuzeyi ne durumda?
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Cenk Mutluyakalı imzası ile yapılan açıklama şöyle:
3 MAYIS DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ’nü, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2011-2012 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu’nda, bir kez daha çok gerilerde olmanın utancı ile kutlamaya hazırlanıyoruz.
Bu uluslararası raporda, Kuzey Kıbrıs, basın özgürlüğü sıralamasında, 179 ülke içerisinde 102’inci sırada yer almaktadır.
Dahası, Kuzey Kıbrıs’ı medyası, ekonomisi ve siyaseti ile en fazla etkileyen ülke konumundaki Türkiye, raporda bu yıl 10 basamak birden gerileyerek, 148’inci sırada yer almıştır.
Kıbrıs (güney, Kıbrıslı Rum yönetimi) Cumhuriyeti’nin 16’ncı sırada olduğu RSF Raporu’nda; Finlandiya, Norveç ve Estonya yine ilk üç sırada yer almışlardır.
Basın özgürlüğü açısından incelememiz, irdelememiz ve örnek almamız gereken coğrafyalar bunlardır.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, yetkili makamlar ne kadar güzel sözcükler seçerlerse seçsinler, uluslar arası alandaki sıramız ilk 100’ün içinde değildir ve üzerinde düşünülmesi gereken budur.
- Çünkü; Kıbrıs Türk medyasında gazeteciler gelecek güvencesinden yoksun çalışmaktadır!..
- Çünkü; Kuzey Kıbrıs, “devlet televizyonunda “askeri temsilcinin” yer aldığı ender coğrafyalardan biridir.
- Çünkü, kamusal yayıncılık, siyasetin baskısı ve yönlendirmesi altındadır.
- Çünkü, gazetecilere yönelik geçmişten bugüne işlenen cinayetlerin tümünün faili meçhul kalmıştır.
- Çünkü; kimi gazetecilerin adanın güneyine geçişi ne yazık ki hâlâ mümkün değildir.
- Çünkü; Basın İş Yasası vardır ancak uygulanmamakta, denetimler sadece göstermelik yapılmaktadır.
- Çünkü; özellikle kamu dışındaki özel medyada, gazetecilerin önemli bir çoğunluğu ‘asgari ücret’ düzeyinde maaşlar ile neredeyse ‘tatil ve izin yapmadan’ çalışmaktadır.
- Çünkü; gazetecilerin “bilgiye ulaşma” imkanları önünde ciddi engeller vardır, “şeffaf bir yönetim ve bilgiye erişim” neredeyse imkansızdır.
- Çünkü; devlet ilan ve sponsorlukları hiçbir kriter olmadan düzenlenmekte, gazeteciler üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılmakta, bu yönde hiçbir düzenleme yapılmamaktadır.
- Çünkü; basın sektörünün haksız rekabet altında ezilmesine ve yaşamının tehlikeye girmesine göz yumulmaktadır.
- Çünkü; artık toplumsal olaylarda boynunda fotoğraf makinesi ve elinde kamera taşıyan “özel istihbarat elemanlarının” sayısı gazetecileri aşmıştır.
- Bu listeyi çok daha uzatmak mümkündür.
“Basın Özgürlüğü Günü” tüm bunların konuşulması, tartışılması ve bu sorunların çözümü için neler yapılacağının anlatılması gereken bir gündür.
‘Basın Özgürlüğü’nden söz edenleri, tüm bu olumsuzlukların değiştirilmesi için samimiyetle mücadeleye davet ederiz.
‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde dünyanın dört bir yanında zor durumda olan ve basın özgürlüğü mücadelesi veren meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu açıklar; basın özgürlüğünü, gazetecilere özgü bir hak olduğu için değil, demokratik toplumların ve demokratikleşmenin “olmazsa olmaz”larından biri olduğu için önemsediğimizi yeniden vurgulamak isteriz.
Mesleğin etik ilkelerine uymanın, ırkçı ve şoven bir dil kullanımından kaçınmanın bugün her zamankinden çok daha önemli olduğunu anımsatarak, bu duygularla ‘Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutluyoruz.