Son günlerde bizde dahi dış olaylarda pek haber alışkanlığı olmamasına karşın Fransa ve Yunanistan seçimleri oldukça gündeme taşındı. Dünyadan kopuk yaşama sisinde yine de ilgili ülkeler arada perdeyi araladı. Ayni şekilde dümnya kamu oyu Yunan Fransız seçimlerini oldukça önemser şekliyle haberleştirdi, yorumladı. Herhalde boşuna değil; Bizim öncelikle daha ilk kavramdan algılamamız gereken şudur; 2 ülkedeki seçimi önemsetirilen olgu, salt seçim yapılması değildir: Ordaki olayı önemsetirien olay, ilgili yerlerdeki halkın direnç durumunun özeliği oluyor. Yunanistan ve Fransada halk sokakta direnmese ve resmi siyasal muhalefet olmasa, seçimler böylesine öne çıkmazdı. Halk muhalefeti ve alternatif seçenekler ile sonuçların etkili değişken yapma koşullu bu önemsetme çizgisini yaratı. Nitekim ingilteredeki yerel seçimlerde iktidar partileri önemli kayıplara uğradılar: Ama orda halk muhalif çizgisinin yansıma şekli az olma sonucu içeleşilen İngiltere seçimlerini hiç konuşturtmadı.n Halbuki ingilterede Fransa ve Yunanistan gibi önemli patlamalar ve alternatiflar oluşsaydı, o zaman İngiliz seçimleri yerel olsada konuşulurdu. Alman 1 eylet seçimi dahi zaman zaman önemli gündem olmuyormu?
Epey zamandır özelikle Kapitalist krizle birlikte 2 ülke gündeme iyice oturdu. Seçimleriyle de yeni tartışma sıçraması yaptı. Bir çok ülkede Kemer sıkmalar, krizler ve daha can acıtan olaylar yaşandı. Ancak özelikle Yunanistan ve Fransada sokaklar önemli sert tepki gösterdi. Gösterilen tepkiler ve alternatif seçenekler nedeniyle bu ülkelerdeki seçimler daha bir merakla beklenir oldu. Nitekim ispanyadan Portekize nice ülkede benzer kararlar alınmasına karşın, sosyal muhalefet ile direncin önemli çıkışı olmaması sonucu seçimler daha ayni kararı savunan sert sağ kesimi koltuğa getirdi. Fransadan çok daha sert kemer sıkmalar olmasına karşın, gereken tepki sokaklarda yansımadığı için ingilteredeki Yerel seçim sonuçları rakamsal kayş olmasına karşın, yine önemli gündeme oturmadı. Ama ille de Fransa ve Yunanistan deniliyordu. Çünkü Yunanistan gösterilen tepkiler nedeniyle olduça gündemde karlıken, merak edilen, seçimlerin ilgili tepkileri nasıl yansıtacağı oluyordu. Çünkü tepki ile değişim birleşmesi buluşması önemli oluyordu. Ayni şekilde Fransada da alınan kararlar sonucu tepkiler oldu. Fransanın bir diğer önemi de en azından AB içinde önemli güç olup, oluşacak ayar kayışı dahi Avrupa içindeki piyasal kurumsalaşma konumuna değişkenlik oluşturması olma şansı nedeniyle ulusal kadar sistemsel bakımdan önemli olmaktaydı.
Sonuçta 2 ülkede seçimler yapıldı. Her 2 ülkede de tek net sonuç şudur; Kemer sıkma siaysetlerini uygulayan partiler perişan oldu. Seçimler bitince ve sonuçlar geldikçe sanki dün bu poletikaları savunan ayni kesimler değilmiş gibi, çifte sdandartın aynası gibi bu kez özelikle Fransada kazanan lehine yayınlar hemen dönüştü. Oysa net olan şuydu; “Kaybedenler uyguladıkları siaysetlerin tepkisi sonucu hezimete uğradılar”. Bu dahi saptırıldı. Çirkin Habercilik probagandasının yüzünü yeniden yaşıyorduk. Bir başka kandırma çirkinliği de oldu. Hep kazanan veya Faşist partielrin güçlenmesi öne çıkarıldı. Özelikle hem Yunanistan hemde Fransada yükselen sol dalga nerde ise hiç olmamış gibi arada yok saydırıldı. Halbuki Fransa seçimlerinin ilk turunda Sol itifakın aldığı yüksek oy ve bunun kazanan Sosyalist aday üzerindeki sol ösöylem kulandırma süreci yaşandı. Ama bu pek söylenmedi. Daha çok arada alınan Faşist sağ oylar sanki “mucizeli” gibi sunuldu.
Yunanistan sonuç aktarımı daha vahim; Yunan Radikal Sol oylarını 3 katından fazla artırarak ikinci sıraya yerleşir, YKP de biraz daha oy artırmasına karşın bunlar genel değerlendirmeye pek konulmadı. Daha çok kazanamıyan bir faşist parti yerine öteki barajı geşmesi sanki çok önemli eksene konuldu. Bir yandan barajı geçip giren Faşist parti övülürken, parlementoda olan öteki partinin kaybetmesiyle oy değişkenlik yorumu zahmet edilip konulmadı.
Anlatıdan anlayacağınız gibi, Solun gösterdiği yükseliş pek konuşulmadı. Ama önemli abartılar saptırmalar oldu. Belli olan özelikle Fransa seçimlerinde bazı ayarlar kaçınılmaz olacağıdır. Fransa ayarlarında sokakların ve solun etkisi önemlidir. Onutanlara anımsatma; Daha önceleri Fransada sol gerilediği dönemlerde hatta bundan önceki Başkanlık seçiminde Fransız Sosyalistleri ulusal merkez çizgisine geriledi. Şimdi Orlantın sol söylemleri ülkede yükselen sol dalganın etkileri imkar edilemzdir. Nitekim Burda Solun ilk turda aldığı oylar bunu kanıtlıyor. Buna karşın Fransız sağında ırkçılık kayışı devam ediyor. Ancak kaçınılmaz olarak uygulanan ve bazı ülkelerde sol dalga yükselmesi sonucu, Kemer sıkmalarda bazı kayışlar olma şansı vardır. Burda şu ayrımı iyi bilelim; Sistem içi ayar ile sistem değişimi ayni değildir. Bu farkı iyi bilelim.
Fransada yeni dönemde ayarlar ve bazı sosyal poletikalrla denklem kurgulanacak olurken, Yunanistan çıkardığı sonuçla yeniden seçime gitme durumu vardır. Yunanistanda Devrimci durum varken, bunun tamamlayıcısı olması gereken siyasal önderlik ve kitlesel değişkenlik potansiyeli net değildir. Hepimizin gözden kaçırdığı; Son yıllarda direk kapitalist kriz yaşanıyor. Bunun en çok etkilediği ve sosyal tepki gösterilen ülkelerinden söz ediyorduk. Şimdi bunlar seçimle bunun sonuçlarını veriyorlar. Değişmekten uzak olan gerçek; Kapitalist krizin oluşturduğu yoksulaşma ve daha eşitsiz paylaşımın sınıfsal patlaması oluyor. Hakikaten burada sistemin gerçeği karşımızda dururken, değişim ivmesi ayni değildir. Halla sistem içi ayarlarla kalma çareleri siaysal arayışta öncelikli oluyor. Onuturuz ki Emperyalist sermaye ihracı, sınıfsal sömürü mekanizması sonuçları yaşanmaktadır. Kapitalist sistemin özündeki Ekonomik krizin varlığı gözden kaçıyor.
Fransa ve Yunanistan seçimleri beklide son dönemlerdeki Kapitalist kriz ve uzantısı Ekonomik kemer sıkmlara karşın kitlesel kazanılan önemli başarı taşlandırmalardan birileridir. Bizde dahi dayatılarak uggulanan pilanın ayni olduğunu akıldan çıkarmıyalım: Yunanistan harfiyen uygulanan Fransada başlanan pilanın özü bizde de uygulanıyor. Bir farkla; Bizde sıra gelinceye dek ses yoktur. Bu seçimler 2 eylimi gösterdi. Bir yanda ezilenlerin sınıfsal tepkisel bakışla sistemsel değişim istenci, diğer tarafta sistem içi kalıp ırkçıkla konuyu ayar adıyla örtme idolojik ikilemler güçlendi. Krizler değişim veya daha otoriter ırkçılık ikilemlerini hep güçlendirir. Sağ sermaye ekseni ise güçnenen sola karşı hep ırkçılıkla krizde kurtulma ayarlama adına Faşist hakreketleri seçenek olarak kulanıyor. Hitlerin nasıl ortaya çıktığını tarihsel olarak hep anımsayın.
Kısaca Yunanistan ve Fransa seçimlerinde bence en çok değerlendirmemiz gereken olgu: Solun birleşerek ilk kez yükselmesinin önemini öne çıkarmaktır. Sol güçlenmeseydi; Bu gün Sosyal denilen poletikalar hiç konuşulmazdı. Dikat edin Kemer sıkma siaysetleri Sosyalistlerin güçlenmesiyle gündeme geldi. Yine güçlenen solu ehlileştirme adına başka merkezi sol kulanılarak engeleme hep oluyor. Bundan dolayı Sosyalist hareketlerin yükseldiği anda Sosyal Demokrat partiler ayarı yapma adına iktidara hep taşınır. Şimdi Fransız sosyalistler bu bakımdan önemli ikilemle hep konuşulacaktır. Helle liderliği hep tartışılan Orlant bunu uygularken mutlaka güçler dengesinin etkisi olacaktır. Bakalım bu son seçimler Avrupada yeni sol dalga yratacakmı?