Mayıs ayına girerken durmadan nerde ise her gün Tarihi bir konunun anımsanması olmaktadır. Elbet Kuzey Kıbrısta bunların kaçı akılarda kaldı, o başka soru olmaktadır. Çünkü Kıbrısta ve özelikle bizde çoğu olay belekten kolayca silindi. Nitekim Mayısa girerken 1 Mayıs emek günü olarak anımsanırken ayni tarih Kıbrısın AB üyesi olmanın da tarihi olduğu hiç anımsanmaz. Tıpkı Kıbrıs bağımsızlık gününün bilinmemesi gibi: Bundan dolayı Mayıs tarihi rüzgarından bize kaçı düşer bilmem: Bildiğim şudur; Mayıs ayı oldukça tarihi güne tanık oldu. Sadece ilgili günleri yazma dahi önemli dersler verecek bilgilere sahiptir. 1 Mayıs işçilerin ve günümüzdeki daha geniş ezilenlerin buluştuğu ortak mücadele haline geldi. Biraz önce belirtiğim gibi; Ayni zamanda Kıbrısın AB üyesi olma tarihi oluyor. Yazının sonunda bununla ilgili birkaç çarpıcı kelime yazacam. Daha işçi gününden kurtulmadan 3 Mayıs günü bu kez Basının tarihi anımsanması olacaktır. Eklenen günelrde hafta sonu Pazar olup dinlenelim derseniz yalınırsınız: 6 Mayıs Türkiye devrincilerinin “Deniz Gezmiş” ve arkadaşlarının idamının yıl dönümü olmaktadır. Ek olarak ayni gün sonuçlarıyla özelikle Avrupada etki yapmaya aday Yunanistan ve Fransa seçimleri yapılacak. Olaylar ve Mayıs akışı devam edecektir; Engeliler gününden Viyetnam olaylarına, Çorum katliyamına, Nurhaklara ve nice Kaykpakkaya işkence belgesinden nicelerine Mayıs olaylarla doludur. Boşuna “Mayıs Rüzgarları” olarak makalenin adını seçtim!
Mayısa sanki baharın patlaması gibi siaysal tarihe girdik: Sakın ola Emperylaist “Bahar” kuramına takılmayın: Onunla alakası yoktur: Tabi Siyasal tarihle Mayısta rüzgarla savrulurken, Emperyalist kuramı ve kapitalist sistemi bir anda bilmesekde karşımızda bulduk: Tıpkı Türkiyedeki 1 Mayıs sokaklarında duyulan Tiyatrocuların itirafı gibi; “Bize denirdi ve uzak sanırdık; Şimdi bize de Emperyalist kuramın ne olduğu ve özeleştirmenin acısı kapımızda duyulmaya başladı” sözleri çok anlamlıdır. Keşke Kuzey Kıbrısta sanatcılar ayni çizgiye gelse! Yine kendilerine özeleştirme gömleği giydirilmeye başlanan nice insanın en azından hala 1 Mayısta meydan yerine yalaka için irsen beyin pikniğinde buluşmasalardı! 1 Mayıs istemnesenizde böyle bir acı tarihte yazar.
1 Mayısın özü şöyle yaşandı. Dünya evrensel sınıfsal ezilenlerin günü olması sonucu, her meydanda Neolierbal yıkıma isyan haykırma mücadele sloganlarla inlendi. Özelikle son yılda iyice sıkışan Avrupa emekçileri 1 Mayısta sokakta ses veriyordu. Artan sermaye saldırısı ve durmadan sıkılan kemerlerle iyice daralan ezilenler, 1 Mayısta en azından ortak sesle Neoliebral siaysetleri lanetledi. Kapitalist krizin faturasını ödemiyeceklerini, daha eşitlikli toplum için kapitalist yıkımı savundular. Türkiyede de ayni ses yükselirken, Tiyatro sanatcılarından kadın kesimine her kesim Anti Kapitalist eksende buluştu. Alevisi Kürdü, emekçisi aydını zengin renklerle, “eşit toplum, savaşsız dünya,” haykırış oldu.
2 Kısaca 1 Mayıs yeniden örgütü ve tepkisi oranında meydanda alışılmış sermaye sesi dışında ezilenlerin sesleri yükseldi. Biz bunun daha etkisinden kurtulmadan başka bir rüzgara eklendik; “Basın özgürlük günü” 3 Mayısta olmaktadır. Bu konuda yayınlanan ve oldukça kabarık basınla ilgili belgeler ortaya çıktı. Bunları uzun uzun anlatmak gerekmez. Sadece içeleştiğimiz Türkiyeye bakın yeter. Tutuklu gazeteci sayısı yüzlerle ifade edilirken, Dünyada birincilik ödülüne layik olmaktadır. Üstelik sokakta haber yaptıkları, hükümtin beyenmediği yerlerde reportaj yapma bir yana bazı gazetecilerin örnek olarak “Haber dahi yapmazken” onları “teörör” haber yapmakla tutuklama gibi ironik ama hukuki adıyla yapılan tutuklamalar da oldu. Onun için Basın günü resmi nutukları ve arada konulacak “Anavatan yolunda” kelimleri çok anlam ifade edecektir.
3 Kuzey Kıbrısta da Basın günü mutlaka güzel baloyla kutlanacaktır. Ben ister istemez şunu söyleyecem; “Keşke gazeteci örgütler geçen hafta katledilmelerinin üzerinden yarım asır geçen, Hikmet ve Gürkanın anılma toplantısını en azından düzenleyip, mahşetlerinde bunu yazsalardı”! Yine Afrika kurşunlama olayında hapis alan tetikciyi de önemseyerek haber yapıp, ayni zamanda gazetecilik icabı onu kimin “teşvik etiğini” sorgulayıp örgütsel gerçeği ortaya çıkarsalarma talebi olsaydı! Ama ben hiç merak etmiyorum; 3 Mayısta mutlaka demeçler verilecek, siaysilerle kimi medyalar kol kıola girip “ileri demokratik basın yapısından” söz edecekelrdir. Hatta akşamı beraber eğlenip gelinen aşamayı övecekelrdir.
4 Mayıs Rüzgarı hafta sonuna kadar durmayacak; 6 Mayısta Pazar sabahı gzözlerimizi açarken, tatil değip belki gezecek veya biraz daha uyalım tenbeliği olurken, beleği iyi olanın aklına yıllar öncesi ayni gün sabah kalkıp ratyoyu açarken Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inanın idam edilmesini anımsayacaktır. Anımsayıp bir kez daha Devrincileri anar ve 12 Mart cuntasını lanetlerdken, yeniden yakın tarihin rüzgarına takılacaktır. Sora belki benim gibi eliden kaseti veya sidisi varsa Deniz Ağıtını dinleyerek en azından tınılarla geşmişte kısa dolaşma yapacaktır.
5 Bunlardan sora yine gün Pazardır değip tenbeleşmeden Yunanistan ve Fransa seçimlerinin gidişatını izleyecek; izlerken sonuca göre en başta AB içi dengeleri ve emek tepkisinin nasıl sandıkta yansımalarını sorgulayacaktır. Mayıs rüzgarlarında böylesine dolaşıp gidecektir. Dedim ya; Mayısta hem tarihi hemde günlük oldukça kabarık dosya rüzgarla savrulup gidiyor. Mayısın Baharı ve karanlığı karışarak yükseliyor.
6 Şimdi yazıyı bitirmeden girişte söz etiğim duruma deyineğim: Kıbrısta yakın tarihin önemli 3 siaysal evresi vardır: 1 Kıbrıs cumhuriyetinin kurulması; 2 74 darbesi ve sorası olan müdahalelerle adanın resmen fiylen ikiye ayrılması ve en son 1 Mayısta AB üyesi olmasıdır. Tabi bazıları Kuzeyde Federalden “Bağımsız” gibi dönemleri diye bilir. Ama bunların bence önemi denildiği kadar değildir. Şimdi ince eleştiriye gelelim; Kıbrıs AB üyesi olurken bizde en azından yardımından bursuna yararlanan nice insan vardır: Dahası AB kurumuna en çok sövenelrin bu olanakları en çok kulandığı da imkar edilmez öteki gerçek oluyor. Ama her nedense nasıl ki Ab olanakları avanta gibi kulanırken sövenler, üye olma tarihini de hiç ama hiç konuşmadılar. Burdaki işbirlikci ruhun ve rantiye sevdasının ne demek olduğunu bana en azından yeniden anımsatması bakımından önemli veri oldu. Hatta durmadan projelerle aB kapuşarici efendinin birine bu günü diyecek oldum; Bana şu meşur işbirlikci Kıbrıslı lakırtı söylendi; “Herkes çıkarına bakar”.
7 Ne dersiniz; Bu kadar Mayıs rüzgarı sizi tarihten günümüze bir şeyler anlatımı? Şunu kesin anlayalım; istesekte istemesek te geliyorumlar gelirler ve bizi yıkar. Onun için daha Mayısa girerken yaşadığımız 1 Mayısın dayanışma mücadele ederek kazanma tarihi bize mutlaka anlatması gereken çok olgu vardır. Yok tenbelik ve laklakiciler gibi durup Sokakla kazanılan tarihi ret edercesine dedikleri “artık sokakta olmanın anlamı yoktur” deyip teslimiyetle anlatıların esiri oluyoruz. Onun için diyorum ki; 1 Mayıs yaşatılmalı ve yeni 1 Mayıslar taşlandırıp kapitalist empryalist sistemi değiştirmeliyiz.