Bu hafta makalemi bildik yöntem dışına çekecem: Kısa kısa tarihsel tartışmalarla günümüzü bağdaştıracam. En azından yakın dönemde konuşulan tartışılan ve benim direk katıldığım konulrda günümüzde gelinen aşamayla yazacam. Böylelikle okuyucu hem kıyas yapma, hemde bazı can alıcı gerçekleri yeniden belek canlandırması şansını verme amacındayım:
1978 Aralık ayında Beytepe yurtlarında arkadaşım Yaşar Bildiriciyle birlikte bir görüşü başka siyasal kesimli arkadaşlarla tartışıyorduk. Kıbrıs öğrenci yurtları kapatıldı ve Maraş katliyam haberleri dalga dalga yayılıyordu. Beytepe Yurtlarında o dönem kalan bilir ki keyfi şekilde suları dahi kesiliyordu.Ben ve arkadaşım şu görüşleri ısrarla savunuyorduk. “Sosyal muhalefet gerilerken, keskinleşen derinleşen sınıf mücadelesi yaşanıyor”. Bu farklılaşma öteki arkadaşlarca ısrarla aynılaştırma nedeniyle tam anlaşılamadan karşı çıkılıyordu. Ben ve Yaşar ısrarla sosyal muhalefet ile Keskinleşen derinleşen Sınıf mücadelesinin ayni olmadığını, bazen yükselen bir dalga ile derinleşen uçurumun aynı olmaıyacağını anlatık: Şimdi günümüze geldik: Bir yanda Kamuoyu araştırması ile karşımıza bazı rakamsal durumlar geliyor. Bir çok kararlar alınırken sosyal tepkilerin oluşup muhalefet olma durumu da malum; Diğer yandan durmadan gelen saldırılar ve yapılan uygulamalarla derinleşen yapısal gerçekler karşımızda duruyor. Kamuoyu rakamları, sosyal muhalefet ve derinleşme tartışmalı sınıfsal durmlar bir birini hiç tutmuyor. Bunları yerli yerinde analiz yapınca zaten toplumsal değişim veya var olmanın doğrusunu daha iyi kavrarız. Bir ufak örnekle kafaları biraz açayım; Türkiye Kamuoyunda Anti Amerikancılık Y.80 cıvvarında: Ayni şekilde Amerikan yanlısı partiler de ayni oyu alıyor. Demeçler olsada sosyal muhalefet hala siaysal merkez çizgsinde, Alınan kararlarla sınıfsal uçurum artarken, mücadele ve yapısal çıkış ortada: Haydin bunu buraya indirgeyin:*****
Seksenler ortasında ben şunu arkadaşlara açıklıyordum: “Sivil toplum olayını iyi kavrayalım: Gramşi bunu yaşama sunarken, yükselen Faşizmi engeleme sosyal hareket olarak örgüsel model sunuyordu: Oysa şimdi tartışmakta olduğumuz Sivil Toplum kuramı, Solun gerilemesi yenilmesi sorası oluşan savurganlık sonucu oluyor: Bundan dolayı olay çok farklıdır: Giderek aslında değişimi sistem içi kalma çizgisine taşıyacaktır. Üstelik sorunları sistem değişme yerine ilerde tehlikeli olarak sistem istençlerine bağdaştırma tehlikesi vardır. Yeşiler gibi sosyal tepkilern yarın sistemle içsel ayara gelme tehlikesi vardır”. Ben bunları anlatmaya çalışırken ve özelikle bazı kuramları tartışırken sistemleşme tehlikesini söylerken, şimdi geldiğimiz aşama bunu yine doğru osada benim kaybetme gerçeğimle karşımda duruyor.
Ek bir ekleme; Doksanlar sorası yine bazı kesimlere şunu hep uyardım; “Yeni dünya ayarında artık sistem bir çok kuramı kendine yontuğu gibi, Sivil toplum kavramını da kendi yelpazesine çekiyor: Nitekim düne kadar başta Amerikada olmak üzere bu kavram yasaklama dahi yaşarken, şimdi yeni sermaye egemenliğinde bunu kulanmaya başladı. Dünya bankası sayesinde artık Sivil Toplum anlayışı devletleri ve egemen siaysete karşı toplumsal dinamik ilerleme gücü olmaktan çıkarılıp, sistemi koruma ve Uluslaraası sermaye egemenliği için kulanılmaya başlandı: Nitekim artık sermaye Dünya bankası ve B.M. kanalıyla kurdurduğu örgülere kendi siaysetini uygulatma rolu veriyor. Böylelikle Sivil toplum örgülerini sermaye kendi alanlarında kulanarak siaysetlerini ekonomik sömürgeleşmeyi ygulatma aracına çeviriyor. Bir anlamda; Sivil adını koydukları örgülerle devletleri devre dışı brakarak resmen piyasa modelinde bunları kulanıp yapılanış gerçekleştirime adımları attılar”.
Şimdi günümüze gelince bunların hepsinin yaşandığına tanık oluyoruz. Bir zamanların sosyal muhalefet eksenli anlayışlar şimdi sermaye yerleşkeli örgüler oldu. Hatta Dünya bankası ve Amerikan yelpazeli bu oluşumlar sadece uzamnlık adıyla para kapma ve sermaye yapılanışı yeniden şekilenme değil, Sivil darbelerle ayarlar ve toplumsal değişken eylimleri projelerle yok etme görevini de yerine getirdi. Böylelikle sosyal değişim yerine sermaye ayarlı bir çok Sivil toplum örgütü ortaya çıktı: Daha acısı parayla her olguyu yapma sonucu, sosyal dayanışma ve ortak tavır koyma eylimlerini de kölertiler. *******
Seksenlerde özelikle Almanyada başlayan Yeşiler hareketi veya Kadını daha öne çıkaran bazı oluşumlar yer bulmaya başladı. Kulağa hoş gelen ve özelikle Sosyalist harektlerin yenilme sürecinde bunlar iyi prim etmeye başladı. Hatta özelikle Yeşilerin örgütlenme modeli çoğunu etkiliyordu. Ben yine ayni zamanda uyarı yaparken şunları anlatıyordum; “Yeşiler sisteme karşı olan sosyal muhalefetin eleştirisi ve yapılan yağmaların tepkisi oluyor. Yarın gidilecek yeri belli değil. Kadın veya diğer tek tek sorunlar zaten vardır. Kapitalist sistem eşitsizlik temelinde oluştu. Özü budur: Bundan dolayı bu hareketlerin hem iyi hemde ilerde sistemle özdeşleşme daha doğrusu onların istediği çizgide muhalefet yapma tehlikesi vardır. Bunu iyi analiz etmeliyiz”. Aradan yıllar geçti: Şimdi Almanyada dahi önemli sosyal muhalefet olan Yeşiler gelinen noktada sistemin iç ayarlı kesimi haline geldi. Hatta muhalefet olmaktan çıkıp iktidar içi ayar seçenek oldu. Hükümet ortağı iken Almanyada aptırdıkları ortada. Yine Kadın hakları konusunda konu öyle daraltıldı ki sayısal kotalara veya sistemin istediği ayarlara sokulup olay sistemin devamına sokuldu.******
Yukarda özetlediğim olayları iyice okuyun: Çoğumuz bilmeden sistemin ayarına takılıp sora değişimden söz eder konuma çokca düştük. Şunu akıldan çıkarmıyalım: Bir çok sorun vardır: Bunların geneli sistemin anlayışından kaynaklanmaktadır. Eşitsizlik, sömürü hepsi sistemin varlığı ve kurumsal gerçeği olmaktadır. Her olgu konuşulurken bakışlar kendi pencerelerinden oluşmaktadır. Yükselen ve sistem değişimi isteyen koşulalrda olgular başka olurken, sistem içi ayarda banbaşka olmaktadır. Kapitalist sermaye gerçeğinde kar olunca çevresinden insanına yaklaşım başka olurken, daha eşitlikci ve değişim düşüncesi banbaşka olacaktır. Bundan dolayı değimli ki yükselen sosyalist dalgada sağlıktan eğtime, kadından çevreye hepsi banbaşka konuşulur oluyor! Bunu tekrar tekrar iyi kavrayalım.
Kısaca; Bazen Kıbrıs sorununda da olduğu gibi alternatif seçenekler ve sistemsel değişim yükselişinde konu konuşmak başkadır, sistem devam ederken ayni sorunlar yaşansada, ele alınış başkadır. Bugün ülkemizde güçlü denilen alternatif yapılar olsaydı, şimdiki sorunlar böyle konuşulmazdı. Emperyalist sistem hakikaten seksenlerde en kötü siayseti yapılandırırken, bizi parçalama ve istediği şekle sorunları kavratmayı başardı. Neoliberal yapı gelişmesi yıkımla gelirken, kendini koruyacak zırhı da böylesi saptırmalar parçaalndırmalarla başardı. Onutmayalım; Sermaye direk sınfsal saldırgan şeklini örgütlenerek yapıyr. Bize daha doğrusu sistemi eleştirenleri dahi kendi çizgisinde mücadelede hapsederken, örgütsüz kalma düşüncesini dahi yerleştirdi. Kendi en acımasız örgülerle yerleşirken, bazı “sol” kesimlere örgütsüz kalarak özgür olma gibi ikilemi yerleştirdi. Oysa karşı çıkma ve değiştirme ancak örgütlenerek olunur. Bunu dahi insanlara onuturma başarısı sağlandı. Son günelrde bazı Avrupa çevrelerinde Öfkeliler hariketiyle ilgili tartışmalar tamda bu eksene oturdu. Ne dersiniz; Bu makalemde bir şeyler anlatma şansım odlumu!