Sol sınanıyor. Kriz demek araba duvara tosladı demektir. Toslayan arabayı onarmak şartsa yapılacak olan farklıdır, arabayı toslatmamak ise başka bir şeydir. Ancak arabayı onarırken yapılacak olanlar toslatmayacak önlemleri alma şansını elinizden alabilir. Çünkü canı yanan halka derdinizi anlatamazsınız. Bunu en iyi CTP anlar. Çünkü araba toslayıncaya kadar gezintinin keyfini sürdü, toslayınca da bırakıp kaçtı. Şimdi ise toslamaya engel olmayan yetkilileri dışında solun ilkelerini savunmakla solu uygulamayı öğrenmeyi bir birine karıştıranlar bir daha o zevki yaşamak için erken seçim demeye başladılar. Onun için halkın lafa sünger çekerek güven duymamalarına nasıl çare bulacaklarını düşünüyorlar.
Bazı CTP’liler halkın neden solun değerli ilkelerine yaklaşmayıp kendilerini eşleştirmeye devam ettiklerini anlamazlığa geliyorlar. Anlamayan saflara bakıp siz anlamadıklarını sanmayın. Ustaları solun cazibesini ve işi iyiden çarşafa dolayan UBP’ye rakip olacak başkasının olmamasını şans olarak görüyorlar. Hele bir de CTP’nin uğraştığı gibi solun adına çare üretmek için fırsat ve zaman tanınmalı derseniz emin olun Türkiye’nin özelleştirme programı başarılı oldu denilecek. Dolaysıyla kamu maliyesi düze çıkarılabilirse “özel yaptı, devletin suçu ne?” denilebilecek noktaya gelinir. O zaman da “önlemler alındı ve başarılı oldu” iddiasını destekleyen bir duruma gelinir ve AKP’nin başarısı gibi bir başarı yakalanabilir umuduna oynayacaklar. Hesap budur. Yoksa sola inanç ortadan kayboldu. Solun değerleri ham hayal olarak görülür.
CTP soldan başlayıp sağda bitirdi. Monetarizm temel görüşleri oldu. Gençleri dâhil övdükleri monetarizmdir. Devlet hantaldır diye devlet çiftliğine alınan boğa hikâyesini kaç kez gazetelerinde yazdılar. Bunu yazıp solla alay eden bir solcu düşünebilirseniz siz bilirsiniz.
Sol önce şunu reddeder. Para ortadan kalkıncaya kadar sağlam durmalıdır. Solda spekülasyona yer yoktur. Enflasyon az olursa yararlıdır diyen gafillere sermayesini tüketmiş gafiller itibar eder. Temellerinden uzak arada terennüm edilen şeyler sol gibi tüm ideolojilerde bulunmuş ve dertler açmıştır. Solcu olamayan oportünistler fitne çıkarmak için, harcayın da korkmayın diyerek mali denetimi ciddiye alanlara karşı mücadelede halka hoş görünmeye çalışırlarken istismar ederler.
Sol ise en sıkı mali denetimi uygulamaya çalışan bir rejimi temsil eder. Kamu elinde yani bazılarının halk sektörü gibi adlar taktıkları işletmeleri savunmayan, onların başarısı için en ileri teknikleri arayıp uygulamayı düşünmeyen ve özel sektörün abuk sabuk şirketleriyle göze göz savaşmaya hazır olmayan bir solun başarı şansı olmaz. Çünkü sol yalnız içte değil ayni zamanda global olarak da rekabet içinde olmak zorundadır. Bu rekabeti ulusal sınırlarla engellemesi de artık anlaşılmıştır ki olası değildir.
Sömürüye açık geri kalmış koca bir dünya varken servet eşitsizliğinden ve aşırı tüketimden istifade eden uluslararası sermaye ile ölümüne bir ekonomik kavga verilecektir. Hazır mıyız?
Sol bazı ülkelerde iktidar olacak bazılarında ise sağ. Bu arada ikisi arası başka iktidar türleri de olacak. Halkın içinde de sol olmayan, olmayı da işi görmeyen yaratıcı ve emeğini az paraya devam ettirmeye çalışan insanlar da olacak. Örneğin bir Einstein üç kuruşluk maaşa talim etmeyi bir dev şirkette istatistik değerlendirme cambazlığı yapıp 100 000 Dolarlık maaşları tercih etmemiştir. Yaratıcılığı, sanatçılığı ile parmak ısırtan insanlar sermayedarlar değil emekçilerin beyaz yakalı dedikleri arasından çıkmaktadırlar. Onları kapitalizmin elinden almak gereklidir.
Sol iktidarda değilse iktidarda olmayanın da sermaye birikimi yapıp pazarda özelle savaşmasına mani bir durum yoktur. Kooperatifler bunun bir örneğidir. İleri ülkelerde tüketim ve üretim kooperatifleri kapitalistlerin iktidarında da başarıyla ve devletten destek değil bazen köstek de görerek yaşamaktadırlar. Bunu ilerletmeyi başarmalıyız. Sol, kooperatif süt fabrikasının elden çıkarılmamasını istemektedir. Onu ıslah etmek gerekirse etmek ve örnek olarak kullanmak seçeneğini kaçırmamaya çalışmalıdır. Kooperatif merkez bankasını ise kooperatif bankalarının ana bankası olarak değerlendirmeli ve bankaların tefecilik için kredi şirketi kurmaması ve işletmeler sahibi olmaması düşünülerek rasyonel çalışması için yeni bir yapıya kavuşturulması gerekir.
Bakıyorum zamanında kooperatif merkez bankasını yozlaştıran iyi niyetli ama hükmü Karkuşi görünen ve tabii iyi niyet sahiplerinin yanında menfaat gözetenlerin uygulamalarına karşı çıktığımız zamanda gık çıkarmayanlar şimdi bankanın devlete ait olmadığını hatırladı. İyi bir şey. Dev bir merkez yaratıp demokrasiyi ve sosyalizmi yozlaştıran politika terk edilerek hesap verebilir ve şeffaf bir yapının kapitalizme özgü olduğunu yanlışına son vermek şarttır.
Kamu sektörü kapitalizmin son zamanlarda çok önem verip dayatmaya çalıştığı serbest pazarın alternatifi yoktur anlayışı beş para etmez. Bunu son ekonomik krizle kanıtladılar ama halka mal olmadı. Goldman and Sacks bir yığın uydu şirketi ile öyle dalavereler çekti ki dünya sarsıldı ve şimdi ikinci ve daha derin bir kuyunun dibinin nerede sona ereceğini konuşuyorlar. Solun devlet anlayışında ise devletçiliğin olmadığında herkes hemfikir ama kamu sektörünü nereye koyacağını bilemez gibi hareket ediyor çünkü özelleştirilen her kamu kuruluşunun işsizlik ve bizde göç yaratması tehlikesine karşı haklı olarak savunmaya geçiyor. Bu ise duvara toslayan ve şoförü kapitalist olan arabayı duvara toslayınca sol kurtarma önlemlerini dile getiriyor ve rejim gene kapitalist olduğu için kapitalistin okkası ile tartıyor.
Bakalım batan hangi şirketin ardından halkın isyan ettiği görülmüştür? Hâlbuki batan büyük bir şirketin ardından dünya sarsılmıştır. İnsanlarımız maalesef özel bir şirket batınca ekonomik sıkıntı doğdu, bu kapitalistler batıp halkı sıkıntıya sokuyorlar bu nasıl bir kurum idaresidir demez. Kapitalizmi bırakıp sosyalizme geçelim de demiyorlar. Sağı solu kitabi tartışmalar sanıyorlar.
Madem eşeğin dişlerinin sayısını konuşacağız en iyisi tartışmayı kesip karşımızdaki eşeğin dişlerine bakalım derim.
KTHY battı. Arkasından turizm darbe yedi. Şimdi işler tamam mı? Daha geçen hafta İstanbul’da bir özel şirkete ait havayolunun uçağı bir saatten fazla rötar yaptı. Nedeni sonradan anlaşıldı. İki yolcu eksik sayılıyor ve uçak bekletiliyor. Dönüp gene sayıyorlar gene eksik. Sonunda sorunun nedeni anlaşılıyor ve uçak havalanıyor. Gazetede gene gecikmeli geldi diye haber gördünüz mü? Ta İngiltere’den uçağa binen turistler gereksiz yere bir saatten fazla bekletildiler. Bunun turizmimize etkisi tartışıldı mı?
KTHY’yi turizmi desteklemek için yolcu var yok yeni hatlara koşanlara bakamadan her gün eleştirip duranlar hükümeti zorladılar. Şimdi kurtuldular. Bir hazinemizden turist başına 135 Dolar ödeyerek zoraki turizm yaptırıyoruz üzerinde hiç denetim hakkımız olmayan özel şirketler para kazanıyor. Rötarlar gırla, servis sıfır ama bilet ucuz numarasıyla hava yaparken suyu bile çok görenlere fahiş fiyat istenmesin diye bir denetim bile yok.
KTHY hesap verebilir ve şeffaf olsaydı halkın dikkati hükümete değil şirketin idaresine çevrilir ve İskenderun’a da Hatay’a da diye diye zararına hizmet verilmesine karar verenlere karşı şirketin hayır diyebileceği bir özerklik olurdu. Hem de tan özerklik şart. Şirket hesapları bilinir, “Hatay’a da sefer koyarsak kazanırız” diyen kimse zarar ortaya çıkar çıkmaz hesaba çekilir ve işten atılırdı.
KTHY yolcusu olan en güçlü havayolu iken nasıl kapatılır? Bunun hesabı hala verilmedi. Şirketin tasfiyesi için görevlendirilenlerden bir rapor yayımlanmadı. Depolarında olan birkaç milyonluk cip yeni motorlara ne oldu diye yanıt veren olmadı.
Böyle bir ülkede yollarda perişan olan turistlerin hali perişanı ile ilgilenecek kimse kalmadı. Yaşasın böyle özelleştirme ama turizm gitti gider.
İş özelleştirmede değiş merkezi devletin kayırmacıların elinden kurtarılmasıdır. Daha iyi bir hizmetin adresi ise sosyalizmdir. Özeli denetleyen bir kapitalist devlet denetleyen kapitalist devletle rekabet edemez, bu biline.