Son dönemde değişik yerlerden hem Ulusal hemde evrensel sorunlar harmanlanıp uçuşuyor. Ayni biçimde buna yönelik öneriler bilgiler savruluyor. Bir anda düşünen insan için kendini kısgaca alınan çaresiz acemi kişilikle konuşur halde bulma tehlikesi vardır. Hem sistemin özünden, yapılanmasından dolayı yaşanan gerçekler varken, ayni biçimde başta medyalar bilimciler siyasetciler olmak üzere yine sistemi yeniden üretme adına yapılan söylenceler yazılımlar “kurtuluş” reçetesi olarak savunuluyor. Ama temel bazı doğruları hiç duymaktan uzak brakılıyoruz. Emperyalist çağın gerçekleri veya Kapitalist sistemin özünden kaynaklanan ve ayni koşullarla çözülemiyecek doğrularla sorgulama yapılmıyor. Çünkü konu buraya gelirse o zaman var olanla döngü sürdürme yerine, değişim seçenekle sistemi değişim çizgisine kayılacaktır. Bundan dolayı temel kurallar yok saydırılarak ayni konumda ayar veya erteleme ile sistemin devam etme düşüncesi iyice beleklere kazılırken, Emperyalist gibi gerçek olgular hep hasır altı edilerek veya kafalardan sildirtilerek tek yelpazeli yolda devam edilmeye çalışılınıyor. Bunu kısaca yeniden Dünyamızda dolaşalım:
Artık bilmek istemeyene dahi şu olaylar artık günlük su içme kadar beyinde yer buldu.Kriz ekonomik sarmalında yaşam devam ediyor! Yunanistan gibi öcüler de oldukça piskolojik korku ilacı içirilerek “aman Yunanistan olmayalım” hastalığı kronikleşti. Dönüp doğu tarafımıza bakarken; Çalkalanan ve bazın haberi yapılan bazen hiçseleştirilen probaganda çıkarına göre şekilendirilen Orta doğuda kan akmaya ve katliyamlar alır başını gider. Biz bunları hep istenilen sözcüklerle konuşmak isteyen konuşur. Var olan değiştirme yolundaysa kötülenen ama aynisi yerinde kalacaksa, o zaman hiç değinilmeyen dierk 2 yüzlü poletik düşüncenin esiri oluruz. Avrupada hep konuşurken şurda taktırılırız: Sermaye pazarı bulma, daha fazla kar yapma ile refah olacağını onun için Kemer sıkmalara devam denilirken, her nedense insani konuları hiç duyamayız. Ülkelere hakların elden gitmesi, insan yaşam konumlarının yoksulaşması, işsizleşmesi güzel “Dünya” diye sunulur. Hep bunlar bazen Yunanistan Suriye gibi tekil ülkelerde odaklanırken, bazen de Ekonomik “duranlık tehlikesi” veya “Orta doğu baharı” adıyla süsletilip bize tekrarlatıyorlar. Oysa olayların özünde olan sistem yine kendi ayarlarını sanki başka dünya gibi yöneltiyor. Kapitalist ekonomik kriz gerçeği, Orta doğu proje siaysal stratejisi fazla konbnu konu edilmez. Konu edilse bunu sorguladıkça Emperyalist yapılanışın ve bunun temelinde Kapitalist sistemin ulusal ölçekten Uluslaraasılaşan tekelci sermaye durumunu karşımızda bulacağız. İsterseniz biraz daha tekileştirelim:
Hiç uzağa gitmeyelim: içeleştiğimiz ve ilhaklaşma ustamız Türkiyede takılalım önce; Sadece son gündemlere bakın: ısrarla Uludere katliyamı yok saydırılma onuturulma için olmadık saptırmalardan konuşturmama baskısal argümanlar hepsi kulanılıyor. Konuşturmama ama sora gündemden düşmeyince, olayın insani gerçeği yerine saptırarak oyalama veya anlamsız tartışma medyalarla da iyice ısıtılıyor. Ansızın bize başka gerçek sırıtılıyor. Kürtaj gibi olgular birden gündemleştirilir. Ardından çoğu olaylarda Tarikat cemaat gibi olgular sırıtır. Bunlar olurken madalyonun öteki tarafında ise ülke resmen sermaye dış eksenine iyice bağlanır. Eldeki kaynaklar devri çaktırmadan devam eder. Sıcak paranın ve dış yatırımla ayakta duran ekonomi yapısı arada söyletilmeyen kayıp dışı gerçekle yola devam ediyor. Ansızın bakarsınız Suriye fetihci işdahı, sora Füze kalkan radarlarının yerleşmesi ve daha nice siaysal askeri olgular uçuşuyor ama tartışılmıyor. Sistemin ılımlı veya yeni Osmanlı idoloji ve İslam durumunu bilmeyen, bunun Emperyalist yeni bölgesel stratejisi olduğu, Orta doğu projesi ve Serbes piyasa ekonomik model gerçeğinin Emperyalist siaysal anlayışdan kaynaklandığına ulaşamayan anlayamaz.
Tabi Konuşturulmayan Türkiyedeki son kamu çalışan grevleri, artan yoksuluk ivmesi, otoriteleşen dinin sonucu Tiyatronun dahi tartışılıp piyasal din kuşatmasında yok oluş tavırlarını hiç anlayamaz konuşamaz. Sadece otoriter lider söylemi ve çizilen penbe taplolarda dolaşıp kalınır. Ayni Durumu biraz ötedeki Yunanistan olayında görürüz. Yalnız şimdilerde Yunanistan başka ikilemde. Hep Yunanistanın Ab çizgisinde ne kadar “muhteşem” ilerlediği vurgulandı. Krizde bankaları kurtarma adına nasıl kamu harcamaların esierleşip el konulduğu doğru diye dayatıldı. Şimdi Yunanistan Türkiye gibi yeni Orta doğu modeli değil, krizle yaratılan öcü haline getirildi. Dünyaya hep piskolojik probaganda mavzemesi yaptırıldı: “Yunanistan gibi olursunuz”! Oysa Yunanistan yaşanılan genel kapitalist krizde sistemin istençlerini uygulayan ama daha fazla batan ülkedir. Kapitalist yapıdaki sermaye ihracı ekseninde oluşan AB içi dengesizlik gerçeğinin aynasıdır. Ancak özelikle direnen ve tepkisini sokakta gösteren halkın çaresiz olmasını piskolojik olarak kulanıyor. Hep Yunanistan öcü ve korku ile her denileni yapma dayatması yapılırken, aynen yapan Yunanistanın bu hale geldiğini kimse birlikte düşünemez: Hatta sermayenin yaratığı krizi sanki eğlenen halkın yaratığı gibi faturayı hep halka kesmenin ince probagandasını da yaptılar. Yalnız; Yunanistandaki tepkileri ve sol seçenek prokramlarını kimse yazmadı. Çünkü alternatif olduğu için işlerine gelmez. Hatta Solu kazandırmama adına sunacak reçetesi olmadığı için sistem “Ya yaparsınız veya batarsınız” korkusuyla tüm gerçekleri örtüyor ve diyer ülke halklarına mesaj veriyorlar. Oysa biraz Yunanistani izleyenler şu anda alternatif prokramla karşıtlık oluşma seçeneklerinin olduğu nadir ülkelerden birinden söz etiğimizi anlayacaklar.
Bir de Suriyeden söz edelim; Suriye öyle bir anlatılır ki sanki bir diktatör vardır ve durmadan kıyım yapıyor. Karşı tarafı yoktur ve sistemin burada hiç ama hiç katgısı yoktur. Daha acısı; Sistemin gelecek Suriye olayıda net olarak anlatılmaz. Oysa şu andaki Suriye de sistemin bir parçası ve yarını için ayarı yapmak isteyen yine Emperyalist güçlerin dedikleriyle bizim kafamız dolduruluyor. Hep onuturuz Emperyalist yapıdaki sermaye çıkarlı gerçekleri; Gözden kaçırırız ki sistemin istençlerinde dengeli eşitlikli toplum değil, yeniden sömürgeleşme hamleleri yapılmaktadır. Suriye konuşulurken en azından Orta doğu projesi, Emperyalist kültürler çatışması ve piyasa modelli Neoliberal yapılanışı bilsek ve önceki örnekleri izlesek bunu en azından anlarız. Dikkat Suriye modelinde Türkiye merkezli örnek olma ve Sudilerden Katara finansman destekli yeni konum önerilmektedir. Bunlar dahi anlamaya yeterli argümanlardır.
Bunları yazarken Kuzey Kıbrıs ve haydi Kıbrıs geneline gelecek olursak; Sistemin yeni sömürge yeri olan ve ek olarak Kuzeyde ilhak siaysetinin piyasa modelli ve gayrı nizami ekonomik yapılanışla şekilendirildiği dönemde Emperyalistsiz Kıbrıs algınama şansı varmı? Hatta çoğu kez sanki Kuzey Kıbrısın sistemden kopuk banbaşka güç gibi kavranıp konuşulduğu yanılgısı çok olmaktadır. Ama sistem şunu başardı: Yirminci yüz yıl başında Kapitalist sistemin Uluslararsılaşan tekeleşen sermaye ile birlikte Emperyalist dönemi oluşurken, şimdilerde kriziyle gelecek siaysal hedefleriyle direk acılarıyla yaşanırken, çökertilen ve hala toparlanamayan sosyalist hareketler nedeniyle Emperyalistsiz konuşma ve hatta daha ileri giderek, onların yeni sermaye egemenlik seçeneklerini savunan ve verilen acı ilaçlarını tedavi diye içen garip düşünsel ironiye takıldık. Ama hep anımsamak şartır: Emperyalist yapıda sömürme ve eşitsizlik vardır. Yapının özünde bunlar kuraldır.Şimdilerde istemesek dahi Din ve Piyasanın saydamlaşıp egemen yapılandığı dönemde bunun acılarını yaşayacağız. Bakın düne kadar Türkiyede kürtaj dahi tartışılmazken bir anda bu dahi gündeme sokuldu. ANımsaı-yın Seksenlerde Neoliebral piyasa modeli Türkiyede gelişirken elde kuranla solcular kötüleniyor, rabıtalar orda ve bizde paralarıyla kol geziyordu. Onun için mutlaka bize ısrarla belekten sildirtilen Emperyalist anlayışı bilme ve başka daha eşitlikli dünyanın olduğunu arada hatırlayıp mücadele etmek gerekiyor. Bakın öcü diye kafamıza konulan Yunanistanda bunun alternatif prokramı yayınlandı. Bir okuyun: Birde sermaye partielrine bakın: Birisi sermayeye devretme ve onun borçlarını ödeme dayatması varken, öteki daha eşitlikl, insan eksenli seçenekleri savunuyor. Ama bize sadece birisi hep korku diye sunuluyor. İşte Emperyalist kuramı örtersek, ötelersek bu kadar basitce kandırılırız.