İnşaat Mühendisleri Odası Eski başkanı, Yeni Kıbrıs Partisi kurucusu, Halk-Der’in kurucusu ve başkanı Mehmet Asi Göze Ölüm yıldönümünde mezarı başında anıldı.
Anma toplantısına meslektaşları, mücadele arkadaşları ile Güney ve Kuzey Kıbrıs’taki meslek örgütü temsilcileri katıldı.
Mezarı başında yapılan törende Mehmet Asi Göze Vakfı Başkanı Bektaş Göze, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Özgün Akcan, YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlı, Kıbrıs İnşaat Mühendisleri derneği başkanı Andreas Konstantinitis ve İnşaat Mühendisi Themos Dimitriyu birer konuşma yaptılar ve Asinin kişiliğine ilişkin görüşlerini belirttiler.
Mehmet Asi Göze Vakfı Başkanı Bektaş Göze konuşmasında şunları dedi:
“Emek ve Özgürlük konusu her geçen gün daha yakıcı bir duruma gelmiştir. Halka ait kurumlar, işletmeler özelleştirme adı altında peşkeş çekilme, kapatılma hazırlığı içindedir. Çalışanların kapı önüne konacağı, ekmeğin çalışana karşı bir silaha dönüştürüldüğü yeni bir döneme girilmiştir. Yerel yönetimlerde çalışanlar aylarca ücret alamama durumuna düşmüştür. Sivil toplum örgütlerimiz, çalışanlarımız kazanılmış haklarını korumada, hak arama kavgasında uluslararası platformlara başvurmak zorunda kalmaktadır.
Sorunların çözümünü Bilim ve Teknik yöntemlere uygun ve kendi teknik gücümüze dayalı bir yol izleme yerine dışa dönük, bilimsellikten uzak Kıbrıslı Türk varlığını yadsıyan uygulamalar baş tacı edilmektedir. Ülkedeki stratejik ve önemli projelerden teknik elemanlarımız dışlanmakta veya tamamen yok sayılmaktadır. İhaleler yurtdışında açılmakta, yurtdışından pompalanan firmalara ihale edilmekte böylece ekonomik krizin olumsuz etkileri katlanmaktadır.
Kimi gün yarın olmaz şimdi dediğimiz, kimi gün şimdi değil dün dediğimiz, barış ve çözüm , çabalarımızın ciddiyetten uzak, sıradan bir işlem gibi ele alındığına tanık oluyoruz. Tüm sorunların özünde yatan ve sorunların çözümündeki ilk adımın, olmazsa olmazını kaçırırsak melankolik bir mecnundan farkımız kalmaz.
Bugün halkımıza çare diye gösterdikleri biçare çaredir. Biçare çare çare değildir. Çare Asinin bir dönem taşıdığı meşaleyi yükseklerde tutmak ve taşımaya devam etmektir.”
İMO Başkanı Özgün Akcan ise konuşmasında şunları dedi;
“İnşaat Mühendisleri Odası başkanlığını 12 sene gibi uzun süre yapan Mehmet Asi Göze’yi Ölüm yıldönümünde saygı ile anıyoruz. Mehmet Asi Göze inşaat mühendisliği mesleğini ileri seviyeye taşımak için büyük mücadele veren bir meslektaşımızdı. Daima genç mühendislere yardım eden biriydi. Ben de mesleğe yeni başladığım zaman yardım etmiş, bana oda faaliyetlerinde ve komitelerinde görev vermişti. Oda çalışmalarında daima Türkiye İnşaat Mühendisleri Odası ve Güney Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası ilişkilerine önem vermiştir. Ülkemizdeki inşaat sektöründeki denetimsizliği ortadan kaldırmak için çalışmış ve İnşaat Mühendisleri Odası Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarının oluşturulması için çalışmalar yapmıştır. Anma törenine katılan tüm meslektaşlarıma ve arkadaşlarımıza teşekkür erdim.”
YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlı şunları dedi:
Sevgili Dostlar,
18 yıl sonra yeninden burada, bir kez daha dostumuz, mücadele arkadaşımız Mehmet ASİ Göze’yi anmak için buluştuk.
Her yıldan farklı olarak bu yıl onun mücadelesi üzerine konuşma sırası bizlere geldi…
ASİ, İnşaat Mühendisi idi, Oda Başkanımızdı ama ayni zamanda siyasi bir kişilikti de… O yaşamı boyunca Kıbrıs’taki sosyalizm ve Kıbrıs’ın birleşmesi mücadelesinin önemli isimlerinden biri oldu.
Zor dönemlerin mücadele insanıydı. HALK-DER’i, Halklarla Dayanışma Derneğini omuzlarken, aslında dünya ve ülkede başka rüzgârlar esiyordu… Akıntıya karşı gitmeyi yeğledi, kendi ve yoldaşları ile…
1989’da Yeni Kıbrıs Partisi kurulurken, önümüzde gene kolay bir yol yoktu. Türkiye’de süren kirli savaş, fiziki ve psikolojik şiddet Kıbrıs’ta da her yerde görünürdü, hissedilmekteydi, kontra-gerilla her mahalle başını tutmuştu, Kıbrıs’ta da kirli bir savaş sürüyordu. Ama ayni zamanda Kasım 1989’da başlayan Sovyetlerdeki çözülme kendini soldan sayanların, soldan firar etmeleri için gerekçe oldu.
Kıbrıs konusunda BM Genel Sekreteri Ghali’nin önerileri tartışılıyordu ve görüşmeler zordaydı, çözümün başka baharı kaldığını söyleniyordu yani Kıbrıs sorunu açısından da zor zamanlardı, örgütsel olarak ayakta kalmanın, mücadeleyi sürdürmenin bile zor olduğu zamanlardı.
Buna rağmen geçen gün andığımız Erbil Refik, bugün andığımız ASİ ve Hüseyin Önen, Yüksel Kanatlı, Reha Caner, Salih Altaylı, Mustafa Ahmetoğluları, Ahmet Karaman, Necdet Turgay ve niceleri ki şimdi aramızda yoklar ve bugün hala aramızda olan, bize mücadelenin yolunu gösteren yoldaşları ve dostları ile bu zor mücadeleyi tereddütsüz omuzladılar. En zor dönemlerde YKP’nin kadrolarında yer alanlar için de soldan firar etmek, mücadeleden sapmak için bin bir gerekçe vardı ama yapmadılar… İnatla ve ısrarla bir mücadelenin takipçisi oldular. Zor dönemlerden yoğrularak gelen bu mücadelenin, sosyalist birleşik Kıbrıs mücadelesinin devamcılarıyız.
Tıpkı şairin dediği gibi; ne geçmiş tükendi, ne yarınlar, hayat yeniledi bizleri ve bugün geçse de yolumuz bozkırlardan biliyoruz ki denizlere çıkar sokaklar… Bu umudun beşinde yürümeye devam edeceğiz. Bu yürüyüşümüz bir anlamı ile dostlarımıza sözümüzdür de… Bu mücadele yarım kalmayacak, bu mücadele elbet bir gün zafere çıkacaktır.
20 Ağustos 1981’de faşist Evren Cuntasının idam ettiği Mustafa Özenç’in şiiri aslında ASİ’nin duygularını da anlatmaktadır, Mustafa diyor ki
O büyük gün geldiğinde
Ben kim bilir kaç yıldan beri
Ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde
Sonsuz bir uykuda olacağım
Fakat aslında her zaman beklediğim haberi
Uyanıp sesimi kimse duymasa da
O büyük zaferin tarifsiz coşkusuyla
Kuru toprağın altında ben de haykıracağım
Unutup geçmişte kalan acı günü
Kim bilir belki bir kış günü
Üzerimi yorgan gibi kaplayan
Bembeyaz karın keskin soğuğunda
Ya da sonbahar mevsiminde
Kemiklerime işleyen yağmurun sesinde
Duyacağım.
Ve milyonları saran o doyumsuz sevince
Ben de sessizce ortak olacağım.
Mevsim ilkbahar, sıcak bir yaz olsa da
Gece gündüz fark etmez
Ben her zaman hazırım.
Adımın yazıldığı taş bile yok olsa
Kalmamış ta olsa bu dünyada mezarım
Hatırlayıp tek canlı gelmese de başucuma
O müjdeyi ben doğadan alacağım.
Nasırlı ellerle yaratılan o görkemli bayrama
Hiç kimse fark etmeden ben de katılacağım.
Toprağın altında olan ve o büyük günü bekleyen tüm dostlarımıza yoldaşlarımıza borcumuzdur, bekledikleri müjdeyi elbet bir gün alacaklar, bu kavga yarım kalmayacak…
Biz, şimdi ve burada yeniden söz veriyoruz kendimize, kendi ömrümüzü anlamlı kılarak, bu kavgada düşenlerimizin, kaybettiklerimizin, yitirdiklerimizin hayatları ve ölümleri boşuna olmayacak, o müjdeli haberi, sınırsız, silahsız, garantörsüz, sosyalist, bütün bir Kıbrıs’ı kurduğumuzun haberini elbet bir gün onlara ulaştıracağız…