Üzülerek belirtmek isterim ki, ben bir Kürt olarak, geldiğimiz gün itibari ile bu düşüncelerimi kaleme alırken biraz dobra kelimeler kullanacağımdan şimdiden özür dilerim.
Evet Kürt Halkı Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyeti’nden, “Fettullah Hoca Efendi” Cumhuriyeti’ne kadar neler yaşadı, tarih boyunca Türkleri yöneten faşistlerden kaç kazık yedi diye tarihin sayfalarını araladıkça, rezil rüsva bir fotoğraf ortaya çıkıyor.
Kürtler, Türkiye’nin kurtuluş savaşında ortak mücadele vermelerinin tek bir sebebi vardı o da Kürtler’e vaad edilen Özerklik ve Federal bir ortak vatandı.
Ancak bu mümkün olmadı. Kürtler ilk kazığı Lozan’da yerken her şey artık çok geçti!
Kemal Paşa ve tayfası Kürt halkının infaz ve imha planlarını çoktan işletmeye başlamıştı bile.
Kürt Coğrafyası’nın küçük kasabalarında infazlar başlamış, yavaş yavaş şehirlere doğru gelmişti. Günümüzde Konya, Kırşehir Yozgat, Kayseri, Niğde, Nevşehir illerine baktığınızda Atatürk sürgünü Kürtlere rastlarsınız. Bu insanlar Muş Bingöl Adıyaman, Bitlis ve Elazığ’dan sürgün edilenlerdir. Yani Kürt Coğrafyası’nın insanlarıdır. Dersim’i anlatmaya, dilim bile varmıyor. Çünkü günümüzde Dersim kayıtları ortaya çıktıkça, insanlıktan nasibini almamış bu insana benzer paşaların nasıl bir vahşete imza attıkları görülüyor. Bu anektotu anlatmamın sebebi şu ki; Türkiye’nin kurucuları askerdi ve katı bir Türk milliyetçiliği ile yoğrulmuş asker mantığı ile davrandıkları için en vahim insanlık suçlarına imza attılar.
Türkiye’de herkesim “10 yılda bir neden darbe oluyor?” diye sayıklayıp durdu ama işin bu tarafını hiç tartışmaya açmadı ve açamadı.
Bu mirası devralan Paşalar da her 10 yılda bir, başta Kürt alkı olmak üzere Türkiye’deki tüm halklara öyle bir parmak attı ki, 50 yıl geriye götürdü ve postalları ile yediden yetmişe ırzımıza geçti.
Bunlara çanak tutan rezil siyasetçilerden söz etmek doğru olmaz diye düşünüyorum, çünkü bu rezil siyasetçilerin, Paşaların emir subayı kadar bile vesayetleri yoktu.
Ve nihayet bu sürece dur demek için, Kürt halkı’nın içinde bulunduğu inkar ve imhayı durdurmak için, o dönemin Kürt gençleri “Ferman Padişahın ise Dağlar Bizimdir” dedi ve günümüzde de en yoğun hali ile Kürt halkının gönlünde kahramanlar yaratan Kürt Özgürlük Hareketi direnişini devam ettirmekte ve artık Kürt Halkı’nın başka kazıklar yememesi için var gücü ile çalışmaktadır.
Bu postalların taban izlerini sırtında taşıyan halklar ise, bunlara sadece Allahlarından bulsunlar diye intizar etmekten başka çareleri yoktu ve bu halklar tam da bu psikoloji altında iken ABD’nin de yardımı ile imdatlarına Hoca Efendi yetişiverdi.
Penthagon’un stratejik projeleri dahilinde Hoca Efendi Cumhuriyeti kurulurken Kemalist rejimin son bulması gerekiyordu ve işe alt düzeyli subaylardan başladılar, generallere varana dek. Bu süreç demokratikleşme adı altında yapılırken Türkiye’nin Hoca Efendi darbesine uğradığını halkın büyük kesimi fark etmedi ve halen fark etmemektedir.
Ama tüm Türkiye Halkları’na şunu kesinlikle söyleyebilirim ki “Hoca Efendi Cumhuriyeti”ne hoş geldiniz.
Peki Hoca Efendi Cumhuriyeti’nde Kürt’lere ne düşütü?
Bu sefer çok farklı bir strateji oygulanarak Kürt’ler yine kandırılmaya ve asimlasyon politikalarına maruz kaldı. Milliyetçiliği Yurtlar ve Okullar yaparak dünyaya yayma peşinde olan Hoca Efendi, sözüm ona İslam sentezini Türklük ile harmanlayıp bi güzel yedirmeye çalışıyor ve bunu yiyen Kürtler de oluyor. Halen Kazıklandığını anlamayan ya da anlayıp kendini inkar eden Kürtler bu Hoca Efendi Cumhuriyetinde kendini itibar görüyor rüyasına daldırıyor ve kişiliksiz bir kürt olarak yaşamını sürdürüyor.
Bu kişiliksizliği yaymaya çalışan AKP tasması takmış, Kürt yazarlar da bu stratejiye çanak tutmaya devam ediyor.
Kürt Halkı Hoca Efendi Cumhuriyeti’nde yine kandırılma ile karşı karşıya gelmiştir.
Sayın Öcalan’a uzun zamandan beridir uygulanan tecrit tamda bunu göstermektedir.
Sayın Öcalan üzerinden yapılan kandırma projesi sonuç vermeyince, bu defa Sayın Öcalan’ı tecrit ederek yandaş Kürtler üzerinden kandırılma projeleri devreye sokuldu.
Ama yine sonuç alamayacaklarını kendileride bildikleri halde bu projde ısrar etmeye devam etmektedirle. Çün tek gazeyeleri geçmişte de olduğu gibi zaman kazanmak ve Kürt Halkının iradesini bir bahar daha ertelemektir.
Kürt Özgürlük Hareketinin bu stratejiye karşı nasıl bir tavır sergileyeceği ise önümüzdeki günlerde sanırım belli olacaktır.
AKP bu işi CHP, Kemal Burkay, Metin Metiner veya Muhsin Kızılkaya gibi fikriyatlar ile yürüteceğini sanıyorsa da, Kürt Halkı bu gelişimlere prim vermeyecek kadar bilinçlenmiş, Kürt Özgürlük Hareketi ve Öcalan’sız çözümün kendilerini yine sözde Kürt kimliğine büründüreceğini yani yine kazıklanacaklarını kavramıştır.
Hadi bakalım Hoca Efendi Cumhuriyeti Müslaman isen kazıksız görüşmelere başla.
Senin için en hayırlısı bu olur, çünkü Kürt Halkı kazıklı nice Cumhuriyetlerden geçti!