Eskiden Lenin hep şu konuda yakarıyordu; “Sol bir çocukluk hastalığı” ifadesi oldukça kulanılıyordu. Amacı Kapitalist sistemi değiştirmek ve Burjuva egemenliğini kırıp yerine ezilenlerin iktidarını getirme olan Solun hep kendi içindeki tartışmaları ve daha acısı bir anda sermayeye teslim olup hala Sol adına konuşmalarından her dönem Sosyalistler çok çektiler. Bazen Solun sağa kayışla teslim olan kesimler, bazen kendi içinde öylesine çelişkilerle çalkalanma sonucu anlamsızlaşan ve dağılan yapılarla Sosyalist hareketler hep sorgulandı. Bazen anlamsız salt tepkiyle kalıp değişimi yapma sürecinde iktidarı ele geçirmeyi ret eden, bazen sermaye sözcüklerini kendileri kulanıp farklılaşan ve kimi zaman sırf farklılık olsun diye kelimelerden hatta harflerden söyleyiş şeklinden ayrılık çıkartıp kavgalr alır başını gider. Bunlar bazen öylesi konumlarda olur ki Sosyalistlerin ileri adım atma durumunda bir birlerini yedikleri parçalandıkları sürece girerler. Bunu en net Birinci ve ikinci Paylaşım süreçlerinde dünya çapında yaşadık. Şimdi Neolierbaleşmenin yapısal koşullarında Sosyalistlik hem geşmişinden kopan hemde çoğu yerde bir birine “Kapitalist kültürleşme” davranışlarla parçalanıp sanki “yok oluş sürecinde” olma sonucu, oluşan toplumsal tepkilerde ve sistemsel sorgulamalarda çoğu yerde Sosyalist siaysetler yok denecek durumdadır. Bunun kriz süreci doldurma idolojisi de Faşist hareketler yani şimdi Sermaye yumuşatılmış örtüyle “ırkçılık” veya “ağırı” sağ” olarak dolduruyorlar.
Kapitalist sistem Neoliberaleşme ile birlikte Sosyalistlere önemli siyasal darbe vurdu. Helle kısa zaman sora Soviyetlerin yandaşlarıyla birlikte tarihseleşmesi sonucu, piskolojik etkenle de işler tamamlandı. Buna ek olarak, Neoliberal bireycilikten tutun sermaye eksenli direk saldırılar alır başını gidiyor. Epey yıldır Neoliebral yapının tükendiğini ve daha gerçeği Emperyalist kapitalist yapnın yerine başka sistem anlayışı koyamadığı için krizler daldan dala sıçradı. Asya Kaplanlarıyla başlayan, Latin Amerikayı yıkan ve erteleme tüm çabalara karşın Avrupa Amerikayı vuran gerçekler bir kesimi fırsatı kulanma noktasına taşıyamadı: “Sosyalistler”. Sadece Latin Amerikada 2 Sosyalist çizgi gelişti. Kimisi piyasa modelinde sosyal poletikalalrla dengeleme uygulaması olurken, “Brezilya Arjantin gibi” Bazısı da daha Ulusalaştırma kamusalaştırma eylimlerle “Venezuela Bolivya gibi” değişik uygulamalar oldu. Ama genel krizlerde hep Kapitalist erteleme veya koruma yok sermaye gücü varsa ve emek ekseni kırlıdıysa, “Kemer sıkmalarla” var olanı elde etme uygulamaları oldu. Bundan dolayı bazı istisnalar dışında özelikle Neoliebral siaysal yapılanışta tamda Orta sınıf ile ezilen ulusal eylimleri Faşist çizgide toparlanma olayları güçlendi. Avrupadaki seçimlerdeki Faşist partilerin aldığı oy, Liberal kesimdeki idolojik Faşist olgulara yaklaşılması bunun sadece birkaç örneği olmaktadır.
Bunları yazarken bir de sosyalistlere bakıyorum: Genelde dağınıklık ve parçalanma alır başını gider. Sermaye partileri sağa daha kayarak ve baskıları artırarak, eldeki hakları alarak nerde ise farklı olsalarda ayni söylemde buluşurken, alternatif olması gereken Sosyalistlerde sokaklarla dahi buluşmada sorunlar yaşanıyor. Bunu başaran Fransa ve Yunanistanda gereken sonuçları almaya başlarken, Almanyada kazanmaya yükselmeye başlayan Sol parti, birden bildik hastalığa takılıp değim yerindeyse insanlara “biz birimizi böyle yeriz” mesajını algılatan tartışmalara girdiler. Kendilerine Sol oldukları ve seçenek gördükelri için destek veren halk dalgasına sanki onlarda tıpkı eskiden Yeşilerin yaptığı gibi iktidarla ayni yelpazede buluşma kayışıyla şimdiden “vaz geçme” eylimi gösterdiler. Böylelikle Almanyada sırf muhalefet olma sonucu Korsanlar partisi adıyla yeni kurulan ve sadece tepki yapısı olan parti bazı eyalet seçimelrinde öne çıkan güç oldu. Şimdi merakla beklenen Yunanistan ise oluşan sokak tepkisi ve alınan ilk oylarlarla Radikal Solun nereye dek gideceğidir.
Bir konuda daha ders alınması gerekir: ispanyadan Amerikaya protesto öfkeli hareketler oldu. Ama bunlar tepkisel olma dışında iktidar seçenek olmadıkları için çıkış etkileri aynen devam etmeyip hatta ülkede daha sermaye yanlısı kayışı dahi önleyemediler. İspanya bunun en acı örneği oluyor. Bunları iyi okumak gerekir. Sora şöylesine ülkemize gelip nerde ise birkaç Sosyalist eşitdir ayrı gurupların olduğu yapımızla yüzleşelim: Helle oluşan bazı tartışmaların artık adı Sol konulsada aslında Sosyalistlikle alakasının dahi kalmadığını anlamamız gerekir. Sosyalistlikte zengin düşünceler, ortak davranışlar ve daha iyi ayrınlar için ortak mücadele idolojik kültürüleşmesi vardır. Oysa bizde tam aksi nerde ise oluşan yanlışlar sonucu bu durum dahi yaşanamıyor. Oluşan düşünce gerçeği ve hakiakten sermayenin sol adına yerleştirdiği yanlışların doğru kavranması sonucu Sosyalistler zaman zaman sistemin istediği ama sanki karşıymış gibi parçalı tartışmalara girdiler. Kimse alınmasın ama <seksenler Sosyalist genel yenilgi sorası Neolierbaler şunu Sosyalistlere çok güzel enjekte yaptılar. Sınıfsal bakıştan soyutlandırıp, genel alternatif çizgiden kopartık, ortak çıkış ve yeni bütünsel deyerler yerine, parça parça tekil ele alma ve onların istediği gibi savunma noktasını çok güzel yerleştirdiler. Böylelikle Sosyalistler sistemi yıkma yerine çoğu yerde bir tekil parçasını ayar savunucusu halle getirldi. Sonuçta yeşiler hareketleri, Kadın konusu, Çevre algısı ve buna benzer nice konuda sistemin Liberal ayarı veya bir sermaye gurubunun talepcisi gibi oldular. Buna gelince de ülkedeki sol çıkış noktası çoktan onutuldu. Etnik din kavgalrının, Kadın projelerinin, sermaye içi çevre rekabetlerinde ne yazık ki Sosyalistleri taraf bulduk. Tabi birde anlamsız gelen ama keskin ayrıma neden olan ve artık can sıkan tartışmaları ekleyince, elbet Sosyalist hareket adına bir şey kalmaz. Sadece şu modea kelime duyulur; “Yalnız biz yazdık, biz söyledik” övünmeleri aşamayız. Helle Kapitalist krizleri sermaye değerlerle savunma olayı artık söyletecek söz kalmaz. Bunlar olunca da ne Sosyalistler bir araya gelir; Nede savundukları solla alakası kalır. Yunanistan, Mısır ve Fransa bize hareket açısından dersler verirken, Türkiyeden başlayan Almanyada bulanıklaşan ama Kuzey Kıbrısta hala neyin nerde olduğu kavranmayan süreçte bende yazayım: Yazayım bakalım kimsenin okumadığı tartışmadığı gerçeklerim beni ne kadar zorlayacak!