yaklaşımlarÖncel PoliliErkekler Arası Eşcinselliği Cezalandıran Yasa Değişecek - Öncel Polili
yazarın tüm yazıları:

Erkekler Arası Eşcinselliği Cezalandıran Yasa Değişecek – Öncel Polili

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kuzey Kıbrıs’ta erkekler arası eşcinsel ilişkinin cezalandırılması sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkeme’sine (AİHM) açılan dava geçtiğimiz ay kaydedildi ve Kuir Kıbrıs Derneği (Homofobiye İnisiyatif Derneği) yapılan basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu.

2011 yılının yaz aylarında Kuir Kıbrıs Derneği (Homofobiye İnisiyatif Derneği) üyelerinden bir kişi bu davayı açmak için gönüllü olup hazırlıklara başlanıldığında, Kuir Kıbrıs Derneği (Homofobiye İnisiyatif Derneği) ile İngiltere faaliyet gösteren Humun Dignity Trust1 isimli örgüt bağlantıya geçmiş ve davayı beraber hazılama teklifinde bulunduktan sonra dava iki örgütün avukatları tarafından beraber hazırlanıp AİHM’e başvuru yapılmıştır. Yapılan başvuru AİHM kararları çerçevesinde Kuzey Kıbrıs’taki insan hakları ihlallerinden sorumlu ülke olan Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yapılmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer yasaların uygulamada olduğu olan Birleşik Krallık aleyhine 1981 yılında, İrlanda aleyhine 1989 yılında ve Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine 1993 yılında vermiş olduğu kararlarla böyle bir uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. Maddesi ile korunan özel hayata saygı hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti bu yasanın uygulanmadığı şeklinde savunma yapmış olsa dahi AİHM sadece böyle bir yasanın varlığının dahi özel hayata saygı hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir. AİHM, özel hayata saygı kavramını tanımlarken bazen bir kişinin fiziksel ve sosyal kimliğininin bütün unsurlarını kapsamakta olduğunu ve örnek olarak, cinsiyet kimliği, ve cinsel yönelim ve cinsel hayat AİHS’in 8. maddesinin kapsamına girdiğini kabul etmiştir. AİHM, yine kişinin cinsel hayatının ve cinsel yöneliminin, özel hayatının unsurlarından olduğunu da kabul etmiştir. İnsan Hakları hukukunda cinsel yönelim öncelikle özel hayata saygı hakkı ile korunmuş olmasına rağmen gelişen süreçte cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa uğrayan kişilerin ayrımcılığa karşı korunması hukuki olarak AB ülkelerinde düzenlenmeye başlamıştır ve artık LGBT hakları sadece özel hayata saygı hakkında korunmakta olan bir hak olmaktan çıkmıştır.

Kuzey Kıbrıs erkekler arası eşcinsel ilişkilerin cezalandırıldığı Avrupa’daki en son coğrafyadır. Söz konusu cezalandırma, Kuzey Kıbrıs’ta kişilerin özel hayat hakkını ihlal ettiği gibi, bunu yanında kişilerin özgürlüklerinden mahrum kalmasına da yol açmaktadır. Bununla beraber, mahkemeye çıkarılan kişilere cinsel ilişkiye girip girmediklerini anlayabilmek amacıyla hastanelerde anal muayenede yapılmaktadır. Bu muayenelerin rıza dışında yapılması halinde hatta bazı hallerde rıza ile dahi olsa AİHS’in 3. Maddesi ile korunan insanlık dışı muamale yasağının ve yine özel hayata saygı hakkının ihlali oluşmaktadır. Bu tür insanlık dışı muamele oluşturan muayenelerin ülkemizdeki bazı doktorların da hiç bir çekince duymadan yapmaları da üzücü olan başka bir durumdur.

Açılmış olan söz konusu dava hem erkekler arası eşcinsel ilişkiyi cezalandıran yasal düzenlemenin özel hayatın saygı hakkının ihlali olduğu, hem de AİHS’in 14. Maddesi olan hakların kullanılmasında ayrımclık yasağının da ihlal edildiği yönünde de bir talep vardır. AİHM daha önce erkrkler arasında cinsel ilişkinin cezalandırılmasıyla ilgili olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kararını vermemişti. Ancak, bu konuda AİHM’in vermiş olduğu son kararın 19 yıl önce olduğunu düşündüğümüzde ayrımclık yasağının da artık ihlal edilmiş olduğu kararını vermesi muhtemeldir.

Yine açılmış olan bu davanın bence en ilginç olan noktası ise erkekler arası eşcinsel ilişkinin cezalandırılmasının, kurumsallaşmış bir ayrımcılık oluşturması ve bir azınlık grubunun insan onurunu rencide etmesi sonucunda AİHS’in 3. Maddesi olan işkence yasağı kapsamında değerlendirilen küçük düşürücü muameleye maruz kalma iddiasıdır. Eğer ki, AİHM bu iddiayı kabul ederse Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak eşcinsel erkeklere kurumsal olarak insanlık dışı muamele yapan bir coğrafya olarak tarihteki yerini alacaktır.

En çok üç yıl sonra AİHM büyük bir ihtimalle açılmış olan sözkonusu davanın insan haklarına aykırı olduğunda yönünde karar verecek ve o zaman erkekler arası eşcinsel ilişkileri cezalandıran yasal düzenleme değiştirilmek zorunda kalınacak. Ancak, söz konusu bu düzenlemeyi yapıldğında değişcek olan nedir acaba? Kişilerin cinsel yönelimleri doğrultusunda ilişkiye girdiklerinde yargılanmayacak olmaları tabi ki çok önemli bir gelişme olacaktır ancak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sebebiyle ayrımcılık sona erecek değildir. Bu yüzden görünür olamayan LGBT bireylerin en azından meslek örgütlerinde, siyasi partilerde, sendikalarda ve derneklerde daha görünür olmanın yollarını hem LGBT bireyler hem de bu kurumlar aramalıdırlar ki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ile ilgli ayrımcılığın önüne geçilmesi için politikalar oluşabilsin.

Tabi ki zaman herşeyi gösterecektir ancak bu süreçte sadece yönetenler değil, yönetenlere gerekli baskıyı yapmayan kurumların, eşitlikçi olduğunu idda edip mecliste bu konu ile ilgili tek bir konuşma yapmayan millet vekillerinin, kurumsal olarak bu ayrımcılığın devam etmesine dur demeyen meslek örgütlerinin ve eşcinselliği korkulacak ve tehlikeli bir durummuş gibi gösteren medyanın da rolü vardır.

 

Yazar, makale konusu davanın avukatlarından olup kişisel görüşleri çerçevesinde bu yazıyı yazmaktadır.

1- Human Dignity Trust, İngiltere’de ağırlıklı olarak insan hakları uzmanı avukatlar taarfından kurulmuş ve dünyanın her neresinde eşcinsellik cezalandırılıyorsa orda hukuki mücadele etmeyi planlayan bir örgüttür. Bu örgüte kurucuların dışında İngiltere’nin ve dünyanın önde gelen hukuk ofisleri de maddi katkı beklemeksizin destek vermektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin