Klasik garip Kıbrıs döngüsünü yeniden yaşadım. Son CNNTÜRK Kıbrıs belgeseli bana yeniden garip ironiyi yaşatı. Rıdvan Akar onca araştırmalı belgesellerden sora iş Kıbrısa gelince, resmen ayni kısır döngü duvarına sıkıştı. Yetmişlerden beri şu acı gerçek hep tekrarlanıyor: Özelikle Türkiyede resmi idolojik değişimde Kıbrısla ilgili yaklaşım hep süzgeç görevinde oluyor. Türkiye resmi idolojik ve bunun yansıması aydına dek uzanan değişimin beklide en önemli engelerinden birisi Kıbrıs bakışı olmaktadır. Resmi Kırılmanın beklide en canlı kanıtı Kıbrıs kırılması olacaktır. Öylesine resmi Kıbrıs siayseti oluştu ki en farklı görüşlerin ortak buluşma davranış paydası hep Kıbrısta oldu. Onca belgelere, sistemle ilişkiye karşın Kıbrıs önemli resmi örtü aracı halinde duruyor. Tek sorgulanmayan poletika Kıbrıs olup yeri geldiğinde dış, yeri geldiğinde içselden daha dokunulmaz içsel tabu halinde duruyor. Bundan dolayıdır ki yayınlanan CNNTÜRK belgeselerde sorgulatan çok yönlü belgeseler yayınlanırken, iş Kıbrısa gelince öylesine resmi daraltı oldu ki değim yerindeyse “Çuvalandı”.
Belgeseler genelikle geniş araştırmalı olup dokunulmaz denilenleri de dokunarak oluşan önemli kanıtsal yapıtlardır. Bundan dolayı her belgesel mutlaka var olan en başta resmi tabuları yıkan, konuşturulmayan nice gerçekleri karanlıktan çekip çıkarır. Özelikle Aydınların yaptığı belgeseler oldukça yankı getirip, bazın korkuyla belekten sildirtilen nice gerçek birden patlayan mayın gibi etrafa yayılır. Türkiyede Dersim belgeselinden tutun diğer konuşturulmayan yasak olan ama yaşanan gerçeklerin yapıtları oldukça yankı getirdiği gibi, tabunun yıkılıp tartışmanın başladığı sürece sokuldu. Ayni şekilde Amerikan Maykıl Moor yaptığı özelikle sağlık belgeseli sermayeyi önemli rahatsız kılıp hatta yasaklanması için müdahaller dahi oldu. Yine bir çok sorun tartışılmaz ve siaysal yasakalr varken, belgeseler sayesinde önemli değişim etkeni oluşturdu. Özelikle Türkiye bunun net kanıtlarını yaşarken, onca Kıbrıs resmi belgeseli sadece resmi yeniden tekrar yaparken, sadece 5 dakikalık ufak yapıp dahi önemli etki yapıp tartışma yaratı.
Belgesel izlerken mutlaka karanlıkta kalan bilgilerle, yeni öğretiler nedeniyle algılardan düşüncelere mutlaka katgısı vardır. Bende son dönemde özelikle Rıdvan Akarın CNNTÜRK ekranında yayınlanan belgeselerini izledim. Nitekim 15 16 Haziran, Sivas Katliyamı, Gazimahalesi olayları, Romanların yaşantısı gibi belgeseler hakikaten hazırlanış kadar incelemelerle ortaya koyduğu çok yönlü yaklaşımlarla bizi yeniden yakın tarihle yüzleştirdi. Hem siaysal hem sosyal olaylarla adeta yeniden bildik kısgaçtan gerçeklere taşıdı. Yunanistan belgeseli ise bildik resmi yaklaşımlar dışında sosyal gerçekelrin ifadesini belgeledi. Bir anlamda yaşananların yeniden yazılarak resmi ezberin bozulmasının kanıtları oluyordu. Ama gelin görün ki onca güzel araştırmalarla çok yönlü bulgularla bezenip aktarılan belgeselerden sora iş Kıbrısa gelince sanki onca yapıtı hazırlayan Rıdvan Akar deyilmiş gibi resmi tabusal sıkışmayla konu aktarıldı. Öyle akrtarıldı ki resmi konuşmalarla en azından iki taraf veya olayların gerçeklikleri hiç araya dahi konulmadı. Bildik resmi ezberleri daha daraltarak tanıdık resmi sözcülerle bilinen ezberleri tekrarlayarak resmi Kıbrıs görsel şov ve idolojik algılarla aktarıldı. Sanki daha önceki belgeselerde sorgulayan ve çok yönlü bilgielrle değişik görüşleri aktaran eserleri yapan kendisi deyilmiş gibi oldu.
Rıdvan akarın Kıbrıs belgeseli hem sıkı sıkı resmi noktada dururken, diyer belgeselden farkı, hep merkezli görüşlerle konu aktarıldı. Öyle aktarıldı ki ne Kıbrıs Yunanistan temel çelişki anlatısı oldu, nede 20 Temuz olayında deyişik sesler sundu. Tek tip anlatı ve tek tarafın resmi duruşuyla konu verildi. Hatta iki taraflı Türk Rum noktası dahi olmayıp, ben öteki çizgili aktarım oldu. Kıbrıstaki dağılma olguları, konunun sosyal etkisi hiç verilmedi. Hatta sadece bizim resmi sözlerle aktarıldığı için Rumların çektiği acıları hiç bulamazsınız. Böylelikle her konudaki sorgulama ve gerçekleri sunma belgeselik Kıbrısta resmi dar çenberde döndü durdu. Hatta şu sorgu yapılmadı; “Barış” denirken ve adanın bağımsızlık olguları nedense parçalanma ve sorasında gelinen aşamalr hiç söylenmedi. Resmen aslında belgesel Türkiye Kıbrıs eksenini yeniden nasıl kaynaştırılıp merkezi tabu haline gelmenin tekrarı oldu. Sadece bukez Rıdvan Akar gibi önemli belgesel yapan ve Türkiyenin dahi sorgusunu sunup tarihsel deyerli işler yapan araştırmacının Kıbrısta resmi algının adeta kısgacında olma ikilemini yeniden gösterdi. Bildik tek tip görüşlerle bezenen ve artık sorgulatılan bilgilerle resmi tekrarlı belgesel karşımıza geldi.
Son belgeseli izlerken istemeden şunu düşündüm: Halla onca gerçeğe karşın Kıbrıs konusunda tabu kırılmadı. Öylesi garip ama sert örtüelrle Kıbrıs oluştu ki ilişkiler adeta bunun devamı için kültürden resmiyete dar duvarla sert kayalar oluşturdu. Kuzey Kıbrıs resmi ekseni durmadan “Anavatnlaşma” hamasetle yerlerini korumada direnirken, Türkiye de Kıbrıs konusunda kendine has “milli” eksen duvarı çekip konuyu hapseti. Bir bir birine hamestle ilişki kurup yapısal siayset oluştururken her nedense halkı parçalayan garip ortak paydaşlık olamayan ikinci yelpazede oluşturuldu. Elbet burada Türkiye resmi siayseti kadar, Kuzey Kıbrıs ekseninden de önemli katgılarla bu yapı tamamlanıyor. Çünkü öylesi ilişkilerle kazanan oldukça yanlışlar doğru olarak savunulması doğalaşıyor. Hatta şöylesi ikilemli tutumlarda oldu. Türkiye Kıbrısı tabulaştırıp konuşturmaz sadece kendi çizgi etrafında tutarken, Kuzey Kıbrıs doğruları ret eden ve Türkiye siaysetiyle örtüşen çıkar hesaplı ortak paydaşlık oluşturuyor. Bundan dolayı Kıbrısta doğruları söyleyenleri Türkiyeye “hayin” diye şikayet eden, kendini bağlı kılıp işbirlikcilik oynunu oynayan garip ortaklaşan içseleşme oluştu. Bunun kırılması oluşan resmi eksen dışında kalanların doğrularla yapma şansı vardır. Oysa Kuzey Kıbrıs resmi çevlreleri hep kendi çıkarlarıyla yaratıkları olgularla etrafı etkilerken, Türkiyede çizgisi resmi siayset ama “milli” örtüelrle oluşturduğu ve çoğu yalan olsada konuşturulmayan olgualrla yapılmaktadır. Ne biz doğruları anlatıyruz, nede Türkiyede en keskin iktidar eleştiricileri Kıbrıs konusunda ters düşme konumuna geliyorlar.
Kısaca; Rıdvan Akarın belgeseliyle hem Kuzey Kıbrıs hemde Türkiyenin resmi Kıbrıs eksenini yeniden bu kez iyi araştırmacı adıyla aynen resmi gibi gördük. Bu çok önemli çelişkidir. Her alandaki farklılığı koyan Akarın Kıbrısta çuvalamanın sadece kendisinde değil, ona böylesi koşulları oluşturan Kıbrıstan Türkiyeye herkesim mutlaka katgısı vardır. Ama Akarın bilmesi gerekeni Kıbrısta onutu: Sivasta, Haziran olaylarında, Yunanistan incelemesinde başarılı yaratıcılık olayını gerçekleştirirken, Kıbrısta birden resmi dar eksene takıldı ve çuvaladı. Bu örneği yazarken, tek eleştiri yapma amacından öteye, hala onca konuşulmaz gerçek konuşulurken, belgeselere yansırken, hala Kıbrıs çuvalama noktasında olma çelişkisinde herkes kendine düşmesini alması amacıyla böyhlesi makale yazdım.