İnsana inek demek ayıp bir şey ama inek muamelesi görür ve çaresini bulmazsa benzetme yaparım. Kapitalizm insanlara inek gözüyle bakar. Müşteri gözüyle bakar derler ama esasında üretim araçlarını kullanan, idareci olan ve araştırma geliştirme işinde çalışanlarına inek gözü ile bakar. Süt verirse ona göre tamam ve verdiği ücrete göre o işi yapacak başkası varsa ondan fazla ücret vermemeye çalışarak inek muamelesi yapar. İneğine yeteri kadar iyi bakmazsan verimi düşük olur politikasını uygular.
İş bu kadarla da kalmaz. İnsanların bir kısmı kapitalist gibi kapital biriktirip piyasaya mal ve hizmet ürünü sürüp de satılmasını beklemek istemez. Kâr bekleyen ve onun için risk alan kapitalist bunun riskinin karşılığını almamaya hak kazanır, sen elindekinin yiyip keyfederken o tasarruf eder derler. Ancak kendi tasarrufu ile kapital biriktirme ancak küçük işletme için olası hale geldi. Şimdi bankalar, kredi şirketleri ve devlet kasası milyarlar dağıtmaya başladı. Bankaların battığı bu dönemde görüyoruz ki devletler kasalarını açarak veya yeni para basarak onları halkın parasını batırmasınlar gibi tuhaf gerekçelerle çekip bataktan kurtarırlar. Yani banka ve kredi şirketleri devlet tarafından kurtarılırlar.
Bir yığın mazerete kulak asarsan bankacılara ve kredi şirketlerine acırsın!
Para devletin kontrolündedir. Karşılığı altın veya döviz stoklar ve devlet rezervleri ve stok mal ve sair değerlerdir derler. Yersen afiyet oldun.
Çünkü devletin sahibi halktır. Kredi şirketlerinin garantisi de devlettir demek halktır demektir. Eski ve yeni liberal ekonomiyi oylarıyla destekleyenler de halktır. Kendi eder kendi bulur.
Hiç olmazsa halkın devleti denetlemesi ve halkı korumayan yönetimleri alaşağı etmeyi bilmesi gerekir. Bilmezse başına geleceği çeker. 1974 yılından bugüne başımıza gelenleri sıralasak inek yerine konduğumuzu ama iyi bir kapitalistin bakımı iyi yapıp iyi süt veren bakımlı ineği bile olmadığımızı görürüz. Bizim kapitalist bu inekten fazla kâr elde etmeyi beceremediği için en ucuza bakımını yapmayı düşünür ve doğru dürüst temizliğine bakmaz, yemini zamanında ve yeter miktarda yedirmez ve yağmurda çamurda eziyet çekmesine aldırmaz.
Biz ineklere çeşmeden deniz suyu karışmamış su kullanmamızı bile sağlayamaz. Hastanemiz var, aygıtları var, ilaç depoları var ama hastanesi pislikten geçilmez, hekimi gayrı memnundur, çok saat çalışmaya zorlanır ve teşhisinin sağlığını ve konsültasyonla (keneşle) işbaşı eğitimini yaptırmaz. Böbreğinizi söküp alırlar, patoloğa yollatıp da sökülmesi gerekir miydi denetimini yaptırmaz. Yanlış teşhis ve tedavi kurbanlarının haklarını iplemez.
Eğitimde çocuklarımızın öğrendiklerinin kalitesini izlemez. Kalite diye bir sıkıntı duymaz.
Bir zeytin yağı alsanız kabın içinde ne aldığınızı asla bilemezsiniz. AB’de zeytin denilmesi yasaklanmış sıvıları bize satarlar, ellerinde kalmasın diye halkın parasını harcarlar. Yasaklarla ithalata fon mu koyarlar, miktar kısıtlaması mı yaparlar, mevsim yasakları mı koyarlar keyifleri bilir. Halk da yerli üretim desteklenmeli der!
Liberalin eskisi yenisi avantajlı türlere geçmeli ithalat denetimi ile boşuna gayret edilmemeli der. Ancak desteğin belli süre verilip sonra yaşayabilir üretime geçilmeli demelerine rağmen eski tas eski hamam işler yürür. Sürdürülebilir üretim sloganı boşuna gider. Acaba bu para ve para politikasıyla var mı sürdürülebilir bir üretim dalı diye sorarım söyleyen olmaz.
1974’ten beri bakın etrafınıza milyonlarca liradan söz eden kapitalistler doldu. Bunlar hep halkın sırtından kazandılar ve hala sürdürülebilir bir üretim dalına sahip değiller. Devlet desteklemese batıp gidecekler. Yani halk vermezse kapitalini bir yerine sokacak insanlar işadamı kılığında afra tafra satar.
Biz inek değilsek gücün elimizde olduğunu, inekliğimizden devleti hizmetimize sokamadığımızı görmeliyiz. Partiler bizim oylarımızla yöneticileri belirlenen örgütlerdir. Üye olmaya kalksak bizi memnuniyetle kabul edeceklerdir. Zaten peşimizdedirler. Tabii ne olduğu ayan beyan olan birkaç kişi dışında herkes partilere girebilir.
Kuyulardan su çekilmesi devletin denetimindedir. Kaç kuyu varsa su seviyelerini denetleyecek kaç kişiye gerek olduğu bellidir. Bütçe yasasına bakın o kadar görevli yoksa o bütçeyi hazırlayan partiyi basın. Ya benim kuyularımı denetlettireceksiniz ya da kurultayı toplattırıp sizi deviririm deyin.
Sağlık bakanı UBP kurultayında hükümeti beğenmediği için başkanlığa adaymış. Dayanın kapısına ya İngiltere’deki gibi teşhis ve tedavileri ve ilgili bulguları dosyaya işlettirmedin, vücudumuzun parçalarını patoloğa denetlettirmedin, hastanelerin temizliğini yaptırmadın ve ilaç stoklarıyla aygıtların malzemelerini hazır tutmadın diye sorgulayın. Sorgudan geçmezse beğenmediğiniz İrsen gitse de çare yoktur.
Güneş ısıtıcısı imal ederlermiş! Üstüne kaç kaloriyi hangi şartlarda sağlayacak diye yazı yok. Ekmeğe içindekiler diye yazı derdindeyiz ama içinde ne olduğunu denetlemekte olan yeterli görevli yok. Halkın parasıyla destelenen balcının balının bal olduğuna emin olan da yok.
Bize ineğe verilen değer bile denilmez ama yurttaş gibi yapıyoruz.