Sağolsun UBP’liler (!), eski tutumlarından daha da kötü bir şekilde halkın da belini büke büke zorlama politikalar yürürlüğe koyuyorlar şimdilerde. Halk geçmişi de arar oldu ama kime güvenecek? Gelen zaten UBP’leşmekte ve sözünü tutamamakta. Yahu, insan kendisine Türkiye’den bile olsa önüne bir paket konduğunda, memlekete uyarmı uymaz mı diye fikir yürütür veya karşı çıkar, veya şüpheyle karşılar. Yok, ama efendiler, önlerine ne konsa kabul etmekte ve ertesi gün büyük bir ilkesizlikle daha önce vermiş oldukları sözleri bile tutmayarak, sözlerini geri almakta ve daha önce yaptıkları planlardan da vazgeçerek gene kendilerine empoze edileni öne sürmekte. Yani anlayacağınız bu tahtaravalli, bu adamları yukarıya çıkardı ya, sözde iktidarlarını sonuna kadar uygulayacaklar. Hani bu adamları kontrol edecek demokratik mekanizmalar? Onlar da oluşturulmamış… Bir usta bir hükümet… Peki ama siz beyefendiler, bu halka seçimler sırasında, bu politikaları uygulayacağınızı niye söylememiştiniz? Niye hiç konuşmamıştınız? Öyle siyonistçe politikalar olur mu? Yani siz halkın iyi niyetini demek ki suistimal ettiniz ve başa geçerkenden kendi hesaplarınızı uygulama yoluna girdiniz. Bunda dürüstlük ne arar? Hani emeklilere söz de vermiştiniz, malum kesinti yapmayacaktınız? Onu da yaptınız. Daha sonra başa geçer geçmez eşel mobili de uygulamaktan vazgeçtiniz. Ha, müddet bitti ama bu defa da onca pahalılığa rağmen bir oyunla daha karşılaştı. Hayat pahalılığı 0.73 oldu. Gerçekten Hayat pahalılığı bu mu? Öyle değil aslında. Bir senedir artış vermedin ve iki naylon doldurdun mu en az altmış TL veriyorsun supermarkete. Halkın yüzüne baka baka refah seviyesinin 16 bin dolara çıktığı yalanını söylüyorsunuz. Peki hani bunun halka yansıması? O yok… Kavanozun içinde bal, sen de dıştan yala misali.
AKP ise artık Kuzey Kıbrıs’ta firavun misali davranmaya başladı. Ne kafasında varsa külliyeden bilmem başka alanlara kadar, örneğin cami dikmeye kadar, pervasızca yapmakta. Adeta dünyaya da burası benim ilim, benim zaptımda, istediğimi yaparım diye haykırıyorlar. Tayyip Bey Türkiye’de başkanlık sistemi geçirip padişahlığını neredeyse ilan edecek. Bizdekilerde de böyle bir hareketlenme var. İlla başkanlık sistemi gelirse bütün dertler bitecek deniyor. Başkanlık sistemi halkın midesini dolduracak mı? Yeni bir ekonomik sistem mi getirecek başkanlık sistemi ? hayır, o yok… Halk bunları beklerlen halkın başka yerlere bakıp midesiyle ilgilenmesini aklılarınca engelleyecekler. Ama öyle değil işte. Çünkü midesi dolmayan halk ancak midesiyle ilgilenebilir. Belki camilerle de amaçlanan budur.. Aç olan halka namaz kılın, mideniz doldu gibi olacak denilmek isteniyor. Camilerle ve dualarla ekonomik sistem veya ekonomik politikalar nasıl hallolacak? Bu ülkede kırk yıldır, MC dönemlerinde, MHP usülü ocaklar açılırken, 1980 sonrası da oldukça yaygın militarist kurumları ve hatta bir zamanlar Nizam-ı Alem Ülkü Ocakları ve Alperenler şeklinde örgütlenmeler de görüldü. Ama Kıbrıstürk halkı için bunlar pek de ilgi alanında değildi. Şu anda ülkede 192 tane cami varmış. Camilerle AKP kendi ideolojisini yayacak diye düşünmekte. Geçmiştekiler ne kadar etkili olmuşsa AKP de o kadar etkin olacak. Ama artık Kıbrıstürk halkının da bu gibilere “hık” deyiciliği bırakıp gerçek örgütlenmelerle yanıt vermesi gerekiyor. Yoksa Kıbrıstürk halkı bu dalga dalga sorunların artık en son anlarını yaşamakta ve büyük bir kırılma süreci yaşamakta. Varolan reel partiler esasında statükonun bir parçası oldukları için halkın şu andaki sorunlarına artık cevap veremiyorlar.
Gelelim çevremizdeki olaylara ve pek tabi ki Orta Doğu ve bilhassa Suriye’deki olaylar… AKP burada da yanlış ve gerçekçi olmayan politikalarının iflasını yaşamakta. Eğer Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlamış olsaydı, bugünkü içine girdiği kapanın içerisinde olamayacaktı ama maalesef kendi tabanı yanlış olduğu ve aynen Kuzey Kıbrıs’taki hesapsız davranışları gibi, Suriye konusunda da inanın ikinci bir Kürt devleti ile karşılaşma yolunda. Ve Orta Doğu’daki bu hareketlenme, gene Kürt Sorunu’nu bir defa daha AKP ve Türkiye’nin başına bir sorun olarak ve daha da şiddetli olarak dikecek. Türkiye’de KCK Davası ile tutuklanmamış Kürt aydın bırakmayan AKP hükümeti, Suriye konusunda da ta başından yanlışlar içinde. Bir kere her halk kendi değişimini kendisi yapar. Sen örnek olmak istersen demokratikleşmenle, kültürünle ve demokratik rejiminle ona örnek olmaya çalış. Burnunu soktuğun zaman o sorunun içinde tam bir bataklığın içinde bulursun kendini. Çünkü senin arkan boş ve sen o komşuna gereğince örnek olamazsın. Şiddet olarak da o ülkeye girersen kalıcı olamayacaksın çünkü senin demokrasi eksikliğinden yaptığın değerlendirmeler de oradaki hayata uymamaktadır. Kaldı ki AKP bu kafa yapısıyla kendi için Mavi Marmara’dan sonra ortaya çıkan imajı ortadan kaldırmakta.
Türkiye Cumhuriyeti, ekonomik olarak zor duruma düşürdüğü Kuzey Kıbrıs’ta, Kıbrıslıtürklerin kendi siyasal iradelerini gerçekleştirmeleri için bir fırsat tanımalı, ve artık ekonomik sorumluluklarını yerine getirmediği için onların Güney’le bir çözüme girerek kendi çözümlerini bulmaya çalışmalarını sağlamalıdır. Hem çözümsüzlük için sıkacak, hem de “aç kalın ama camiye gidin” diyeceksin, sonra da insanlar demokrasi, refah ve çözüm istediler mi , üzerlerine polis göndereceksin. Bu çeşit politikalar fazla yaşayamaz.
Suriye pollitikalarında yaşayamadığı açık ve gerçek zaten…