Başka Bir 30 Ağustos 30 Ağustos yerel düeyde zafer bayramı olarak kutlanırken evrensel düzeyde Kayıplar Günü veya Zorla Kaybedilme Kurbanlarını Anma (International Day of the Victims of Enforced Disappearances ) günü olarak kabul edilmektedir.
30 Ağustos gününün Zorla Kaybedilme Kurbanlarını Anma günü olması Latin Amerika Tutuklu ve Kayıp Yakınları Dernekleri Federasyonun inisiyatifi ile başlamıştır.
1963 ve 1974 yılları arasında cereyan eden şiddet sonucu toplam 502 Kıbrıslı Türk ve 1493 Kıbrıslı Rum resmi olarak Kayıp Şahıslar Komitesi’ne bildirilmiştir.
1 Kayıp Şahılsar Komitesi’nin çalışmaları sonucunda 321 kişinin kalıntıları tanımlanmış ve ailelerine teslim edilmiştir. (255 Kıbrıslı Rum ve 66 Kıbrıslı Türk)
2 Kıbrıs’ın her iki kesiminde de “kayıplar” konusu tarafların siyasi hedeflerine ulaşmak maksadıyla malzeme olarak kullanılmıştır.
Kayıp kişiler hem hukuken hem de sosyal açıdan şehitlerden ayrı tutulması gerektiği halde, Kuzey Kıbrıs’ta şehit ilan edilmişlerdir ve milliyetci bir söylem üzerinden anılmaktadırlar.
Şehit olan kişiler hukuki olarak ölmüş kişilerdir ve doğurduğu sonuçlar bir kişinin kaybolmasıyla ilgili doğurduğu sonuçlardan farklıdır.
Bununla beraber, bir çok kayıp ailesi de yakınlarını şehit olarak kabul etmemektedir. Tabi ki, yakını şehit olarak kabul eden ailelere de saygı göstermek zorundayız.
Aynı zamanda, kayıp ailelerine sağlanması gereken sosyal destek şehit ailesi kabul edilmeleriyle hayata geçmektedir.
Ancak, “düşman” tarafından kaybedilmeyen kayıp kişiler ise şehit olarak kabul edilmeyip hakları olan sosyal desteği alamamaktadırkar.
Kıbrıs Cumhuriyeti kontrolü altındaki bölgelerde ise, devlet olarak Kıbrıslı Rum kayıpların akıbeti ile ilgli olarak Türkiye aleyhine davalar açıp kazanmıştır.
Ancak, aynı hassasiyeti yine vatandaşı olan Kıbrıslı Türk kayıplar için göstermemiş ve etkin soruşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
Hatta Kıbrıslı Türk kayıp yakınlarının güneyde açmış olduğu davada Türkiye’nin AİHM’de yapmış olduğu savunmayı yapması yani kayıpların akıbetinin araştırılmasından Kayıp Şahıslar Komitesi sorumludur savunmasını yapması ve mahkemenin de bunu kabul etmesi üzücüdür.
Kayıplar konusunun resmi organlar tarafından milliyetçi temeller üzerinenden hareketle ele alınması neticesinde anılmalar da milliyetçi bir hale sokulmuş ve taraflar arasında düşmanlığı körükleyecek bir hale getirilmiştir.
Fakat aynı zamanda, Kıbrıs’ın her iki tarafından kayıp yakınlarının aileleri, bazı örgütlerin ve Sevgül Uludağ’ın kişisel çalışmları sonucunda milliyetçilikten uzak anma törenleri de yapılmıştır.
Aynı zamanda bu yıl, International Transitional Justice ve Home for Cooperation isimli örgütler “Kayıplarla İlgili Tarihsel Düşünmek:Öğretmenler İçin Kılavuz” isimli yayını yapmışlardır.
Uluslararası İnsan Hakları hukukunu ihlal eden bir devlet, bu hak ihlalini telafi etmekle yükümlüdür.
Zorla kaybedilme ağır bir insan hakkı ihlalidir ve bu bağlamda kayıp şahıslarla ilgili insan hakları ihlallerinin giderilmesi için gerçeği bilme hakkının yerine getirilmesi, adalet hakkının yerine getirilmesi, onarıcı bir şekilde tazmin edilme ve diğer şekillde tazmin edilme, telafi etme, rehabilitasyon saygınlık ve itibarın geri getirilmesi ve tekrar edilmeme ilkeleri geliştirilmiştir.
3 Kayıp kişilerin anılması bu ilkeler içierinde en kapsamlı olarak “Onur ve İtibarın Yeniden Sağlanmasını İçeren Tatmin Etme” ilkesi ile bağlantılıdır.
Bu ilkenin tam olarak ne olduğunun somut bir açıklaması yoktur fakat Başvuru Yolu ve Tazminat ile İlgili
Temel İlkeler kapsamında geniş bir kapsamı olan önlemler olarak bir liste aracılığıyla tanımlanmıştır.
Bu belgenin 22. Maddesine göre “Tatmin Etme” uygulanabilir durumlarda aşağıdakilerin herhangi birini veya tümünü içermelidir:
(a) Devam eden ihlallerin durması için hedeflenen etkili önlemler ;
(b) Gerçeklerin incelenmesi ve mağdurun kendisini yakınlarını ve mağdura yardım
etmek ve daha fazla ihlalin olmasını engellemek için araya giren kişilerin menfaatlerini güvenliğini daha fazla tehdit etmeyecek ve zarar vermeyecek derecede düzgün kamu açıklaması yapmak;
(c) Kaybolanların yerini, kaçırılan çocukların kimliklerini ve öldürülen bedenler ile ilgili araştırma yapmak ve iyileşme için yardım etmek, mağdurların ifade edilen veya istemiş olabileceği isteği doğrultusunda cesetlerin tanımlanıp yeniden gömülmesi veya aile ve toplulukların kültürel uygulamalarını yerine getirmek;
(d) Mağdur ve mağdurla yakın ilişkisi olan kişilerin onur ve itibarını yeniden sağlamakla ilgili resmi açıklama ve yargı kararı;
(e) Gerçeklerin ve sorumluluğun kabulunu içeren kamu özürü;
(f) İhlallerden sorumlu kişilere karşı ugulanan adli ve idari yaptırımlar;
(g) Mağdurlar için anma ve saygı töreni;
(h)Uluslararası İnsan Hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk eğitimine ve her seviyede eğitim materyalinde oluşan ihlallerin net sebebinin dahil edilmesi.
Yukarıda da görüleceği gibi anma etkinlikleri için kayıp kişinin yakınları için telafi etme/tazmin etme yöntemidir.
Ancak bu yöntemin etkili olabilmesi açısından diğer yöntemlerle beraber kullanılması da gerekmektedir. Yani kayıp kişilerin ardından barışı simgeleyen bir anıt yapıp kayıp yakınlarının akıbetini araştırmayıp gerçeği bilme hakkını göz ardı etmek bizi istenilen sonuca götürmez.
Aynı şekilde, anmalarla ilgili olarak tekrar edilmeme ilkeside göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir ki tekrardan aynı acıları yaşamayalım.
1 Kayıp Şahıslar Komtesi Kıbrıs, http://www.cmp-cyprus.org/nqcontent.cfm?a_id=1305&tt=graphic&lang=l3, (En son giriş tarihi 27/05/2011).
2 Kayıp Şahıslar Komitesi, Ilerleme Raporu Nisan 2012, sayfa 3, http://www.cmp-cyprus.org/media/attachments/CMP/CMP%20docs/CMP%20Fact%20Sheets/CMP_Fact_Sheet__April12.pdf, (En son giriş tarihi 14/5/2012).
3 Detaylı bilgi için bkz. Öncel Polili, Kuzey Kıbrıs’ta Kayıp Kişiler ve Ailelerinin İnsan Hakları, (http://www.ktihv.org/raporlar/KAYIPLAR.pdf).