Birkaç haftadır Asil Nadir olayı Kuzey Kıbrıs’ın gündemini bir miktar da olsa meşgul ediyor. Kanımca bunda en büyük pay, Asil Nadir’in Kuzey Kıbrıs’ın 1990’dan bu yana yapılan tüm siyasal seçimlerinde önemli rol oynayan ve en yüksek tirajlı ve en çok ölüm ilanı alan gazetesi olan Kıbrıs’ın patronu olmasıdır.
Gazete beklendiği gibi hapse mahkum edilen patronunun yanında yer aldı. Gerçi Kıbrıs Gazetesi dahi, Asil Nadir’in açıkça zimmetine para geçirmediğini yazmadı. Konuyu başka tarafa çekti. Asil Nadir’in İngiltere’den yıllar önce kaçarkenki iddiasını, yani “Rumların ve batılıların kendisine siyasi komplo oynadığını” öne sürdü. Kimi yazar ve siyasiler Kıbrıs Gazetesi’nin ve Asil Nadir’in bu iddiasını tekrarlayıp ona destek verdiler. Kimleri de açıkça (zamanında İngiliz, Kıbrıs dâhil dünyayı sömürdü, ne olmuş bir kerecik de Asil İngiliz’i çalmışsa vb…) çalmak olayını savunan köşe yazıları döktürüp, radyolarda söylevler bile verdiler.
Bunun yanı sıra Kıbrıs Gazetesi’nin ve birçok günlük gazetenin ön sayfalarında, “İngiliz mahkemesinin Nadir’e adil davranmadığı” (malum Türkün Türk’ten başka dostu yok ya) iddiaları da, Kıbrıslıtürk kamuoyunda bir miktar etki yarattı.
Sağ cenahın yanı sıra, Çakıcı ve Talat gibi siyasiler de; “nasıl olsa bizdendir, öyleyse haklıdır” modunda yaratılan bu “milli dayanışma havası”na uydular. Buna siyasiler ve sivil toplum örgütü yöneticiler (özellikle Kıbrıs Gazetesi’nin yayınlarında isimleri öne çıkan-hp) tarafından verilen desteği de eklersek, yazının girişinde belirtildiği üzere kamuoyunun dikkati çekilmiş ve gazeteye göre gereken “milli destek” de sağlanmış oldu.
………………………………………………………………
Toplumumuzdaki bu Asil Nadir gailesi nasıl bir şey?
Bunu, eski siyasi lider, şu anda da herhangi bir siyasi partiye bağlı olmadığını söyleyen, üstelik de konu üzerine kişisel görüşünü belirten bir makale yazmış sayın Talat’ın üzerinden yapmanın daha uygun ve anlamlı olabileceğini düşündüm.
…………………………………………………………………
Aslında sayın Talat da Kıbrıs gazetesinin çabasıyla oluşan “Nadir ile milli dayanışma ruhu”na uyanlardan. Nitekim 27 Ağustos 2012 tarihli Havadis gazetesinin 11’inci sayfasında “Asil Nadir’in Mahkumiyeti” başlıklı makalesinde Nadir’e şu satırlarıyla destek verdiğini izaha çalışmış…
“Asil Nadir Türkiye ve Kıbrıs’a yaptığı yatırımlardan hem kazandı hem de kazandırdı.”
Bu arada geçmişte Nadir’in seçimlerde siyasi destek verdiği UBP ve Denktaş’ın değil, gerçek dostun kendisi olabileceğini ima edecek şekilde şunları da yazdı.
“UBP ve Denktaş’ın vefasızlığı ve Asil Nadir’in yeni süreci doğru değerlendirmesi, bizi yakınlaştırdı.”
Çünkü, “Asil Nadir, Kıbrıs Türkünün dünya ile bütünleşmesi için çözümü ve Annan Planını tüm varlığıyla (Kıbrıs gazetesinin Asil bey’in emriyle sürece verdiği desteği kast ediyor-hp) desteklemeye çalıştı.”
Talat makalesinde, (herhalde Başbakan veya Cumhurreisi iken-hp) Asil bey’e yardım elini uzattığını yazmayı da ihmal etmemiş…
“Bu süreçte İngiltere’de aklanmak en önemli sorunuydu ve benden bu konuda istediği yardımı (ne gibi bir yardım?) yerine getirdim. (neyi yerine getirdiğini yazmamış).”
Talat, Nadir’in İngiliz yargıç tarafından hapse mahkum edildiği “zimmetine para geçirme suçu” konusunda, “haklı ya da haksız mıdır” bilmediğini şu şekilde ifade etmiş.
“Asil Nadir bugün İngiltere’deki mahkumiyetine yol açan fiilleri işledi mi, işlemedi mi bilemem.” (Yani Talat’ın Asil Nadir’i şirketin parasını çalıp kendi şahsi yatırımlarında kullanmasıyla ilgili olarak bilgisi yok ve bu yöndeki mahkeme kararı ile ilgilenmiyor-hp)
Asil Nadir ile şirketi PPI’ın batırılmasını iki ayrı olay imiş gibi birbirinden ayırarak, PPI’ın batmasının nedeninin siyasi komplo olduğunu yazan Talat, Nadir’in yıllar önce öne sürdüğü “suçlu batılı güçler ve Rumlardır” iddiasına tam destek veriyor.
“Ama şirketi PPI’ın (dolayısıyla patronu Asil Nadir’in-hp) çökertilmesinin nedeninin siyasi olduğundan kuşkum yok.” (Şirkette yapılan hırsızlık konusunda bilgisi yok ve ilgilenmiyor, ama şirket neden battı zerre kadar kuşkusu yok!-hp)
Talat şirketin siyasi komplo sonucu battığından emin olduğunu vurgulamasına rağmen birkaç paragraf sonra, “SFO’ya göre “Asil Nadir 150 milyon sterlin çalmış!” diye yazarak, bu kez de PPI’ın batmasına neden gösterilen “çalınan para”dan mişli zamanla da olsa bahsetmekten kendini alamamış.
Sayın Talat’ın makalesinde, bu kadarcık parayla şirketin batmayacağı yönünde ortaya attığı iddia ise, (eğer bu argümanını siyasi komplo olayını kuvvetlendirmek için sunmuyorsa-hp) onun ekonomi bilgisi ile ilgili bir eksiği olarak maruz görülebilir.
Çünkü bir şirkette bir kez çalma çırpma, izinsiz zimmete para geçirme, yönetimden habersiz keyfi yatırımlar yapmak gibi yasal suç teşkil edecek işler yapılırsa, bu gibi fiillerin açığa çıktığı anda şirketin güvenirliğini ve dolayısıyla piyasa değerini olumsuz olarak etkileyeceği, Mikroekonomi derslerinde, Ekonomi bölümü öğrencilerine daha üniversite birinci sınıftan itibaren öğretilmektedir.
……………………………………………………………………………………………………………………
Talat, Batı’lı güçlerin, kendini dinlemeyen dünya devi kapitalistin (Asil Nadir olmalı-hp) burnunu havada bırakmadığını yazmış.
Zaten yazısından da anlıyoruz ki Sayın Talat’ın asıl derdi de; “Asil Nadir’in çöküşünün dayandığı bu neden imiş.”
Bunu da Batılı süper güçler ile müttefiklerinin, Rumların, Asil Nadir’e karşı Talat’ın kendi kendine kurguladığı “hayali hitabı”ndan anlıyoruz.
“Sen kimsin ki tüm dünyanın lanetlediği bir yere yatırım yapacaksın? Konu budur…”
Talat bu şekilde Sayın Nadir’e kapitalist-emperyalist güçler karşısında “burnu havada” dik duruşu nedeniyle bir şekilde övgü de düzmüş.
Yazısının sonuna doğru Talat, “bizden” Asil Nadir’i, cesur bir deve benzetirken, “öteki”ni, yani onu suçlu bulan İngiliz yargıcı da korkaklıkla suçlayarak; “Mahkeme PPI’dan aktarılan (şirketten kişisel zimmete geçirilerek KKTC’ne getirilen değil-hp) paraların yanı sıra bu devin neden batırıldığını da inceleyebilecek cesareti (İngiliz yargıçlar korkak ya-hp) gösterebilseydi” deyivermiş…
Devamında ise…
“Asil Nadir beraat etmese bile (demek ki beraat etmeliydi-hp), adil olmayan bu dünyada adalet dağıtma cesareti gösterebilen mahkemelerin de olduğu ortaya konabilseydi…”
Bundan da anlaşılıyor ki Talat’a göre, eğer Dünya adil olsaydı, mahkumiyetinin zimmetine para geçirdiğinden dolayı mı olduğunu bilmediğini yazdığı Asil Nadir, bir kapitalist dünya devi olarak “burnu havada” kalacak ve “korkak İngiliz yargıç” da onu mahkum etme cesareti gösteremeyecekti.
Halbuki duruşmalar sona erdikten sonra gerek Asil Nadir gerekse avukatı olsun, İngiliz mahkemesinin yargılamasının adil olmadığı konusunda açık bir şikayette bulunmadılar.
“Kraldan daha çok kralcı olmak” sözü, böyle durumlar için söylenmiş olsa gerek.
1970’li yılların ikinci yarısındaki üniversite yıllarımda Pazar günleri yayınlanan ve dünyanın da en çok satan mizah dergileri arasında yer alan “Gırgır” diye dergi yayınlanırdı Türkiye’de. Derginin ünlü simalarından birisi de “Muhlis”. Her hafta bir macerası olurdu. Muhlis, inanmadığı komplo teorileri karşısında inanırmış gibi yapar; büyük bir hayretle ağzından genellikle şu üç kelime çıkardı: “Heyt Ulam Be!…”
………………………………………..
Talat Bey söz konusu makalesinde 80 ve 90’lı yıllarda henüz “amatör bir politikacı” olduğunu yazmış. Hani, dünyanın yakın gelecekte adil olmasını özetle sosyalizm’e ve SSCB’nin zaferine bağladığı yıllar. Ve de adil olmayan dünyanın da en büyük müsebbipleri olarak da kapitalistleri ve dünyadaki dev kapitalist tekelleri işaret ettiği yıllar.
“Emek en yüce değer”di ve emekçiler tüm ülkelerde siyasi iktidarı devraldıklarında, ancak o zaman adil, eşit ve insanların daha mutlu yaşadığı bir dünya kurulacaktı.
Şimdiyse “profesyonel bir politikacı” olarak, “bizden” olan “kapitalist bir dünya devine”, içinde Rumların da yer aldığı organize bir siyasi komplo’yu ilk kez kendisi keşfetmiş gibi, yazdıklarıyla, fırsat bu fırsat Nadir olayında “milli düşmanlık” icat edenlerin değirmenine su taşıyor.
Biraz daha devam etse, Denktaş’ın Kıbrıslırumlara karşı, Kıbrıs Türkü için vazgeçilmez çağrısı; “milli birlik ve beraberlik” söylevini tekrar edecek.
Sayın Talat’ın Asil Nadir konusundaki yaptığı değerlendirme, bir bakıma onun siyasi olarak geldiği noktayı göstermesi bakımından da ilginçtir.
Eskiden tarihi toplumsal sistemlerin iç çelişkilerinin, sınıflar mücadelesinin belirlediğini söyleyen Talat’ın, bugün komplo teorilerine rağbet edip, “biz ve onlar” diye milliyetçilik üzerinden yorumlar yapıp çıkarsamalarda bulunuyor…
Asil Nadir olayında, “mişli geçmiş zamanda kalmış kapitalist bir devin ticari davasında”, olayı, Kıbrıslıları Türk ve Rum diye ayırıp, Rumları siyasi komplo yapan “düşman” olarak gösterme çabası, ötekileştirme değilse nedir?
………………………………………………………..
Avukat Öncel Polili söz konusu olayı özlü bir şekilde anlattığı 30 Ağustos 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi’ndeki nefis makalesinde bugünlerde Nadir’in yanında olduğunu dillendirenler için şunları yazmış…
“Asil Nadir’i mağdur görmelerinin sebebi onun Kuzey Kıbrıs’a yaptığı yatırımlar, ekonomik gücü ve belki de hepsinden daha önemlisi ekonomik gücünü korumasına yardımcı olan medya hâkimiyetinden faydalanma gayesidir…”
Elbette Asil Nadir’in eşi, belki de onu sırf korumak ve kurtarmak amacıyla ve kendi iyi niyetinden mütevellit olarak Mandela’ya benzetmiş, buna karşın basın önünde komik duruma düşmüş olabilir.
Ama ya diğerlerinin Asil Nadir gailesi nereden kaynaklanıyor dersiniz?