İnsan aleti yarattı işlerini daha iyi yapabilmesi için; örneğin yolu bulsun diye pusulayı…
Yolunu kaybetmek istemeyenler pusulaya bakar ama kimi hala yolu bulmak için ağaç kökü aramaktaysa, ya aleti icat edemediğinden, ya da dogmatik, tutucu dünya görüşü nedeniyle alet kullanmayı istememesindendir! Örneğin tam da bu nedenle Ortaçağın karanlıklarında hurafeler üzerinden birçok alet topluca yok edilmeye çalışılmıştı.
Tabi bir olasılık daha var, örneğin pusulada, pusula size çok büyük imalat hatası yoksa aşağı yukarı kuzeyin ne yönde olduğunu gösterir. Siz güneye giderken, kuzeye gittiğinizi iddia ederseniz pusula kullanmayı elbette istemezsiniz hatta tüm pusulalara savaş açarsınız, üstüne üstelik pusula kullananlara aptal dersiniz, çünkü en akıllı sizsinizdir. Ağaç köklerine, gölgelere bakara yolculuk yapmayı marifet sayarsınız ama kuzey yerine güneye gitmeye de devam edersiniz…
Pusula kullanmadığınız için etraftaki her şeyi, yanlış giden sizi doğrulaması için kullanmaya başlarsınız ama alet kullanmayı bilmediğiniz, istemediğiniz durum burada genişler, siz etraftakileri doğru anlamaktan da yoksunsunuzdur ya da niyetiniz yoktur, bu nedenle ağaç kökleri, gölgeler de size yardımcı olamaz.
Kaynaksız konuşursunuz, sanki vahiy gelmiş gibi, bazı kaynaklara atıflarda bulunursunuz ama fundamentalist dincilerin Kuran’a, İncil’e atıfta bulunduğu gibi yapıp hurafeler üstünden derdinizi anlatırsınız…
Biz materyalistler somuta bakarız… Hurafelere değil, bilime inanırız. En önemlisi söz uçar yazı kalır deriz, bu nedenle derdimizi hurafelerle değil somuta dayanak yazdıklarımızla anlatırız.
Örneğin aylar önce, Ekoloji Forumu için yapılan çağrıda YKP şöyle demişti; “böylesi koşullarda belirli bir ‘çevre’, ‘kadın’ ve ‘toplumsal cinsiyet’ sorunlarının çözümü için noktasal çalışmalar yapmak, kampanyalar örmek yaşadığımız ekolojik krizinin başta olmak üzere kapitalizmin yarattığı diğer sorunların nihai çözümü için kendi başına yeterli olmayacaktır. Bizler, sorunun temelde kapitalizmden kaynaklığının bilincindeyiz. Aynı zamanda, yaşadığımız siyasal rejimlerin de sorunları büyüten ve bunlardan beslenen yapılar olduklarını görüyoruz”…
Zizek postmodernizmi, “dağınık çoklu kimlikler, radikal olumsallık, indirgenemez bir keyifli mücadeleler çoğulluğu dünyası” olarak daraltarak tanımlar (Olumsallık, Hegemonya, Evrensellik, syf104)
Bu çerçevede YKP’nin mücadeleyi bütüncül ele aldığı, postmodernist diye tanımlanan yalnız kimliklere vurgu yapan bir yerden siyaset yapmadığı Ekoloji Forumu çağrısındaki tanımlamalardan bile net anlaşılmaktadır. Ama gene Zizek’in yukardaki makalesinde değindiği şekli ile “sınıf mücadelesi” ve “postmodernizm” arasında sahte seçimine dayanarak illa cevap vermek zorunda da kendini hissetmemektedir.
Prof. Dr. Gamze Yücesan Birgün gazetesindeki 30 Mayıs 2012 tarihindeki röportajında; “Sol liberalleri “düz-liberal”lerden ayıran esas nokta, sol liberallerin burjuva ideolojisini sol söylemler içerisine aktarma/sızdırma işlevi üstlenmeleridir. Sol liberaller, kapitalizmin işleyişi içinde kalarak farklı kimlik, kültür, milliyet ve sınıftan insanlar için daha iyi koşullar sağlanabileceğini savundular” demişti.
O zaman birileri ısrar edip hurafelere dayanıp YKP postmodernist sol liberaldir dediğinde ne olur? Dini yobazların düştüğü duruma düşülmüş olmaz mı?
YKP kapitalizme yaklaşımını defalarca ele almış, birçok parti dökümanında da açıklamıştı.
Ancak dini yobazlar ne yapar, Darwin’in teorisi üzerine hiç kaynak vermeksizin yalan yanlış alıntılar, hurafeler üretirler ve derler ki, Darwin’i çürüttük! Çare nedir, açıp Darwin’in neyi yazdığı yeniden okumak!
O zaman okumak önemliyse, okuyalım. Örneğin YKP kapitalizmi ve devleti nasıl algıladığını son olarak 10. Kurultay belgesinde net açıklamıştı; “YKP, Marksist düşünceyi benimseyen bir parti olarak DEVLET olgusuna da bu çerçevede yaklaşır. Marksist birikimin ön kabulü ile “devlet” olgusunu değerlendirip, yasal olup olmadığı ikincil konu olacak şekilde kendi pozisyonunu belirler. Bu yönü ile devrimcidir ve devlete karşı devrimi savunur. Marksist birikimin ortaya koyduğu şekli ile devlet, zora dayalı bir yönetim aygıtıdır. Bütünüyle reform edilmesinin olanağı yoktur çünkü bu onun kuruluş doğasına aykırıdır. Sosyalistlerin görevlerinden biri de devleti ortadan kaldırmaktır, devrimdir. Bunun için mücadele ederler. Daha insani olduğu iddia edilen sosyal devlet biçiminin de çözüm olmadığı bunca yılın birikimi ile ortada durmaktadır. Bu nedenle kurtuluş devrimdedir”
Elbette, bazı sahte peygamberler ve onların tarikat üyeleri için hurafeler üzerinden siyaset yapmak, özel okunacaklar, okunmayacaklar listesi çıkarmak, kendi hatasını gösterecek aletlerin kullanımı yasaklamak doğal olabilir ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamını sürdüren bu türden dini veya siyasi onlarca tarikat vardır.
Ancak YKP, hurafelere, sahte imajlara dayanarak değil, somut koşulların somut tahlili çerçevesinde, koşulların ortaya çıkardığı duruma uygun mümkün olan her türlü aletleri ve metotları kullanarak rejime karşı mücadelesini sürdürüyor…
Marx’ın işaret ettiği gibi, onun ve ardıllarının düşüncelerini dogma, değişmez kutsal kitap olarak değil, dünyayı daha iyi anlamaya ve değiştirmeye yardımcı olacak bir el kitabı, kılavuz şeklinde algılayarak güncel mücadelesine yön veriyor…
YKP, bütüncül mücadelesini hurafelere değil, somut koşullara dayandırıyor.
Son bir ayda gerçekleşen Anti-Militarist Barış Harekâtı eylemi ve Ekoloji Forumu bunların başarılı örneği, yenileri de yolda,
Yapılan ‘değerler’ koleksiyonculuğu değil iş yapma hali, hem de imaj devrine uygun mış gibi yapma değil, başka çalışmaların arkasına gizlenmeden açık, somut, net, aktif siyasi mücadele yapma hali…
Evet, suçüstü yakalandık, itiraf ediyoruz, YKP ismi ile 23 yıldır rejimi değiştirmek için onlarca iş yaptık! Ama gene biliyoruz bir o kadar da yapacak işimiz var…
Bu nedenle hurafelere takılmadan, yola devam etmek, hem de hızlanarak Marx’tan bize yadigâr pusulamızla yola devam etmek önemli…