YKP Kıbrıs’ın kuzeyindeki son siyasal gelişmeler değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Kıbrıs’ın kuzeyinde kirli siyaset tüm hızı ile devam ediyor. Eroğlu’nun kendini cumhurbaşkanlığına atması sonrası UBP kurultayında geçici olarak, o günkü dengeler içinde seçilen İrsen Küçük koltuğu bırakmamak için her türlü şiddeti ve baskıyı UBP içinde üyelerine karşı göstermektedir. Karşısında ise Ahmet Kaşif vardır… İki adayın da UBP ile olan siyasal yolculukları çok da eskilere dayanmaz. İkisi de uzun dönem UBP dışında, UBP’ye karşı muhalefet eden partilerde yer almaktaydılar.
İrsen Küçük’ün seçilmek için yalnız UBP kaynaklarını değil, hükümet kaynaklarını da kullandığı aşikârdır. Şeffaf bir yönetim olmadığı için ortada dönen para ve kullandırılan menfaatlerin bir kısmı kamuoyu tarafından bilinmektedir ama süren tartışmalardan bunlar sürekli olarak kamuoyu tarafından yeni yeni öğrenilmektedir. Bunların çoğu normal bir ülkede olsa skandal etkisi yapacak ama Kıbrıs’ın kuzeyindeki kirli siyasetin parçası olarak topluma normal gibi kanıksatılmıştır.
Ülke yönetiminin UBP kurultaylarına endekslenmesi de son dönemin modasıdır. UBP Kurultay süreci, ülkedeki seçim süreçlerinin protipidir. Bu kurultay sürecinde seçme seçilmede uygulanan metotlar benzer şekilde seçimlerde de UBP tarafından uygulanmaktadır. Bu nedenle bu kurultay süreçlerine bakarak herkes bir sonraki seçimlerde UBP nasıl bir yol izleyeceğini rahatlıkla anlaması gerekir.
TC yönetimi durumdan şikayetçi gözükmemektedir. Onlar açısından istikrar önemlidir ama bu istikrarın ne olduğu daha önemlidir. Toplumsal yaşam ve ekonominin bir istikrarda olduğunu kimse iddia edemeyeceğine göre TC’nin anladığı istikrar kendi çıkarlarının burada korunup kollanması olduğu belli olmaktadır.
Ancak UBP içindeki dengeler yakın bir zamanda acentada bir tadilata gidileceğine işaret etmektedir. Bu ya yeni bir koalisyon ya da seçim olabilir. Koalisyon için partnerler dünden hazır gözükmektedir, hatta kimi UBP’ye geri dönebilir! Seçim ise yeni bir alternatifler oluşturacak olanakları içinde barındırmamaktadır.
Kıbrıs sorununu tamamen TC’ye devreden, ekonomi ile tüm kararların TC elçiliğinden şekillendirildiği, sosyo-politik bütün karaların TC yardım heyeti bünyesinde pişirildiği böylesi bir ortamda, seçimin çare olacağını düşünmek aşırı iyimserlik olacaktır.
YKP, bir önceki seçim sürecinde kim gelirse gelsin yıkım paketlerinin uygulayıcısı olacağını vurgulamıştı, yarın seçim olsa farklı olmayacaktır.
TC elçiliği ve yardım heyetinin güçlendirilen yapısı devam ettiği, merkez bankası kontrolü TC’de olduğu, Türk Lirası kullanımı sürdüğü, TC askeri yapılanması, derin devletinin varlığı sürdüğü sürece seçimler çare olmayacaktır.
TC’nin dayatmalarına karşı güçlü bir toplumsal muhalefet yaratmadan, sorunlara köklü çözümler getiren ve pratik yönleri ile kurgulayan bir anlayış olmadan seçilecek olan tüm yapılar TC yönetimlerinin acentası olmaya devam edeceklerdir.
Tüm bunlar Kıbrıslı Türklerin kendi iradelerini ellerine alamamalarının sonuçlarıdır. Bu nedenle Kıbrıslı Türklerin için umut kendi iradelerine sahip çıkacak toplumsal muhalefeti örgütleyecek seçenekleri güçlendirmekten geçer.
Bu seçeneklerin güçlendirilmesi süreçlerinde daha önceki deneyimler değer taşımaktadır. Bu seçenekler eğer dar anlamda yalnız seçimi hedeflerse bizleri geçmişte olduğundan daha farklı bir yere götüremeyecektir. Yukarda belirtilen irademizi ipotek altına alan konularla ilgili net tavır geliştirmeyecek bir birlikteliğin, platformun, iş ve güç birliğinin zaten umut olması beklenemez!
YKP, bu nedenle talepleri net olan, ne için mücadele ettiğini açık olarak anlatan, Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejimi değiştirmeyi önüne net olarak koyan bir toplumsal muhalefete Kıbrıs’ın kuzeyinin ihtiyacı olduğunun altını çizer.