Mete Tümerkan’ın YKP Parti Meclisi üyesi olan de Kemal Aktunç ile Havadis’te yayınlanan röportajın bir bölümü şöyle:
Mete Tümerkan: Halk-Der nasıl kuruldu?
Kemal Aktunç: Hepimiz zaten “sol”dan geliyorduk. 1974’ten sonra Türkiye’de 12 Mart döneminin etkileri de yavaş yavaş kalktığı dönemde, Kıbrıs’ta da partiler kurulmaya başladı. Ankara’daki dernekler içerisinde CTP’nin yavaş yavaş etkisi olmaya başlamıştı. Bu bizi böldü. Türkiye’deki sol hareketler içerisindeki duruşumuz bölünmüştü. Sovyetler Birliği’ne bakış açısı herkesin safını belirledi. Mehmet Ali Talat ve arkadaşları CTP’ye girdi. CTP Türkiye Komünist Partisi’nin bir yansıması olarak görülüyordu. Bizimki ise Devrimci-Yol’du. Bir seminerimizde Serdar Saydam arkadaşımız AKEL-ENOSİS ilişkisi ile ilgili bir şeyler söyleyince Ankara’daki öğrenci derneği patladı. Büyük bir tantana çıkmıştı. Mehmet Ali Talat ve arkadaşları AKEL’i nasıl ENOSİS’çidir diye suçlarsınız diye isyan etmişlerdi. AKEL’e bakış açısı, Sovyetler Birliği’ne bakış açısı bizi böldü.
Mete Tümerkan: Bu bölünme sonrasında neler oldu?
Kemal Aktunç: Biz de Pekin veya Moskova çizgisi dışındaki AKEL’den bağımsız hareketlerin yolundan gittik. Özal Ziya’nın yerine Mehmet Ali Talat başkan oldu. Öğrenci birliği artık CTP çizgisine çekildi. İstanbul ve Trabzon’daki dernekler de onaylanınca KÖGEF kuruldu. Görüş farklılıkları vardı ama biz hala AKÖD’ün içerisindeydik. Federasyona delege seçimini biz kazandık. Ve diğer arkadaşlardan sanki bizi sağcılar da desteklemiş gibi suçlama gördük. Reşat Akar bize oy verdiydi. “Faşistlerden oy aldınız” diye saldırı gördük. O delege seçimlerinin yapılacağı genel kurulda biz kazandık ama KÖGEF yönetimini kaybettik ve Mehmet Ali Talat başkan seçildi.
Mete Tümerkan: Öğrenci derneğinden siz ne zaman ayrıldınız?
Kemal Aktunç: Belli birtakım yasa dışı sayılan, Türkiye’nin yasalarına göre suç unsuru olan bir takım yazılardan dolayı dernek kapatıldı. Dernek kapatılınca bu defa 1977’de AKÖK diye ikinci bir dernek kuruldu. Bu ikinci derneğin kurucularının seçileceği genel kurulda biz kaybettik. CTP’li arkadaşlar aldı.
Mete Tümerkan: Bu arada Kıbrıs’ta TKP ile bir bağınız var mıydı?
Kemal Aktunç: Ne zaman ki 1976 seçimlerinden sonra hepimiz CTP’deydik. CTP’nin Güzelyurt örgütü ilçe kongresinde bizim arkadaşlardan Davut’u seçerek ilçe kongresini kazandık. Bu defa parti disiplinine aykırı eylemler yapıldı. Ve bir kısım arkadaşlar disiplin kuruluna verilerek partiden atılma durumları olunca biz de istifa ettik. İstifa edince Güzelyurt’ta Halk-Der diye bir dernek kurduk. Halkla Dayanışma ve Kültür Derneği’nin başkanı da Mehmet Göze’ydi. En büyük kitle eylemi 1978 1 Mayıs’ında oldu. Kıbrıs’a döndüğümde kendi aramızda “parti mi kuralım, yoksa bir siyasi partiye mi girelim” diye birtakım çalışmalar yaptık. Halk-Der’ciler Sovyetleri Kâbe olarak görmeyenlerin toplandığı bir gruptu. TKP’den bize teklifler de yapılmıştı. İsmail Bozkurt’la Ankara’da, burada da Mustafa Akıncı ile görüştük. Bir kısmımız “girelim” derken, bir kısmımız buna “hayır” dedi. “Girelim” diyenler TKP’ye girdi. Ben de 1980 yılında TKP listesinden Lefkoşa Belediye seçimlerinde aday oldum ve seçildim. Daha sonra o “girmeyelim” diyenler de bize katıldı.
Mete Tümerkan: TKP’ye girerken bir pazarlığınız oldu mu? Esat Varoğlu röportajında sizlere “parti içinde parti istemeyiz” dediklerini söylemişti.
Kemal Aktunç: Yok öyle bir şey olmadı. Zaten o zaman o partide bile yoktu. Öğretmenler sendikasının genel sekreteriydi. Ama TKP’liydi. İsmail Bey bana bir ara gençlik kolları başkanlığını önermişti. Ama ben istememiştim. 1980 yerel seçimleri ile birlikte TKP’ye girdik 1981’de de milletvekili seçimleri vardı. O dönem büyük tartışmalar başladı. Herkes bir duruş belirlemeye başlamıştı. Ama Halk-Der’ciler ve diğerleri gibi bir ayrışma olmamıştı. TKP’de ayrışma 1981 seçimlerinden sonra KKTC’nin kuruluş sürecinde “KKTC ilan edilmelidir” diye bayrak açtıklarında oldu. Biz buna karşı çıktık. İlk karşı çıkan Alpay Durduran ve ekibiydi. KKTC ilan edilmeden 15 gün önce 1983 kurultayında Bozkurt’un başkan seçildiği zamanda “KKTC kesinlikle desteklenmeyecek” diye kurultay kararımız vardı. Halk-Der orada Bozkurt’u destekledi. 15 gün sonra KKTC ilan edilmeden 1 gece önce parti meclisini çağırmadan sadece milletvekillerini çağırdılar ve “evet” demeleri yönünde anlaştılar.
“TKP’yi bitiren en büyük hata…”
1983 KKTC ilanından sonra 1985’te yeni bir seçim yapıldı ve o seçimlerde TKP müthiş bir oy kaybına uğradı. UBP ile beraber hükümete girdi. İsmail Bey başkandı, bakan oldu. Hükümette oldukları dönemde yapılan kurultayda Akıncı aday olmadı, İsmail Bey yine kazandı. Sonra hükümet düştü. Bir sonraki kurultayda ben partinin genel sekreteriyken Akıncı ve Alpay Durduran başkanlık için aday olmuştu. Ne zaman ki kurultay yanaştı, İsmail Bey beni çağırdı ve Akıncı’yı destekleyeceğini söyledi. İsmail Bey bu olaydan bazı anılarında “TKP’yi bitiren en büyük hata” olarak bahsediyor. O kurultayda fazla tartışma olmadan Akıncı başkan seçildi. Bütün belediye çalışanları TKP üyesi olduydu.
“Artık kardeş Pakistan bizi tanısın”
Akıncı başkan seçildikten sonra kürsüye çıktı ve “rica ediyorum artık kardeş Pakistan KKTC’yi tanısın” dedi. O ertesi gün tüm manşetlerdeydi. Sayın Denktaş tanınma istemeyeceğini teminat vererek KKTC’yi ilan etti, kim kimi tanıyacak? Akıncı’nın, kardeş Pakistan’a değil Sayın Denktaş’a söylemesi gerekirdi. Bu defa biz bir tarafa çekildik. İsmet Kotak, Ergün Vehbi gibi isimler partiye katılmaya başladı. Ben duymadım ama “bunları temizleyin öyle gelelim” dediklerini söylüyorlardı. Alpay Durduran gazetede bazı yazılar yazması nedeni ile disiplin kuruluna verildi. Halk-Der gitti ve YKP’yi kurdu.
Mete Tümerkan: 1981’de TKP iktidarı kaybetti. Halk-Der TKP’nin içerisindeki militan güç müydü? Doktor “Kırmızı Kitap” diye yazdığında hedef Halk-Der miydi?
Kemal Aktunç: Bütün büyük eylemleri Halk-Der yapardı. Evet hedefi oydu. Halk-Der ilk 1 Mayıs eylemine çıktığında “bütün halklar kardeştir” diye bir pankartla çıktı. Bizim CTP ile sürekli bir tartışmamız vardı. Biz sloganımızın “Bağımsız Kıbrıs, bütün halklar kardeştir” olmasını istiyorduk. CTP buna şiddetle karşı çıkıyordu ve “Kıbrıs’ta iki halk değil tek halk vardır” diyordu. Halk-Der’in CTP ile o zaman ki en büyük ayrılığı, Halk-Der’in “halklar”, CTP’nin ise “halk” var demesiydi. Bu yüzden o pankartta “bağımsız Kıbrıs”ı bize çıkarttırdılardı. Dr. Küçük’ün ertesi gün çıkan makalesinde “bu Halk-Der’ciler kimdir, Rumlarla Türkler kardeş mi olacak, kimdir bunlar” dediydi. Ben ona bir cevap yazmıştım. Halk-Der gündeme böyle gelmişti.
“Senin yüzünden seçim kaybettim”
O dönemde biri ötekini suçlamak isterse “bu Halk-Der’cidir” derdi. 1985’te, müsteşarlık yapmış ve soyadlarımız aynı olan Orhan Aktunç UBP’den ön sıralarda milletvekili adayı iken ben de TKP’den adaydım. Soyadlarımızın benzemesinden başka hiçbir bağımız yok. Orhan Bey o zamanlar Derviş Bey’i destekliyordu. Seçimlerde rakipler birbirinden tercih oyu alsın diye kesmeye çalışır. Diğer UBP adayları “Orhan Aktunç’a oy vermeyin çünkü bu TKP’deki Kemal Aktunç’un akrabasıdır Halk-Der’cidir, bunlar çift taraflıdırlar” derlerdi. Halk-Der’cinin akrabası Orhan Bey’i tırpanladılar. Orhan Bey’in Girne Kapısı’ndaki eczanesinin önünden geçerken bana “senin yüzünden seçim kaybettim” dedi. Ama işin diğer tarafı ben de Halk-Der’ci olduğum için kendi partimde kesildim. Halk-Der öcü olarak gösterildi ama bazı yerlerde de iyi olarak gösterildi.