Toplumların yaşamlarında yaşam biçimleri tek düzelik sürekliliği içerisinde olmamışlardır.
Genel kabul gören bir yaşam; sürecin ortaya çıkardığı dinamikleri ile birlikte yeni bir yaşamın tohumlarını da bünyesinde taşımaya başlar. Taşımanın başlangıç hali, var olan yaşam biçiminin toplumda ifadesini henüz bulamayan bilememezlik halidir.
Halin bu duruma gelmesiyle birlikte; düzende huzursuzluk olgusu oluşmaya başlar. Düzende huzursuzluk, düzenin sınırları içerisindeki arayıştır. Arayış, düzenin iyileştirilmesi beklentileri üzerinden yürür.
Beklentilerin karşılanmaması ya da karşılanamaması bilinçte düzenin yetmezliği olarak oluşmaya başlar. Yetmezliğin bu evreye dönüşmesiyle beraber, düzende huzursuzluk düzenle huzursuz hale gelir. Yaşayanlar; sorunların kaynağının var olan düzen olduğunun bilincine ulaştıkları zaman, çözümün düzenden kaynaklandığı farkındalığı ile arayışlara geçmeye başlarlar. Onların bu hali, düzenin çeperlerinin zorlanmasını beraberinde getirir. Bu zorlamalar aynı zamanda düzenden kopmanın başlangıç halidir de. Burada huzursuzluk ikili karakter halini almıştır. Bir yanı düzenin içerisindeyken diğer yanı da ondan öteye geçme haline gelmiş bulunmaktadır. Düzene yöneltilen eleştiriler tek tek olguların ötesine taşarak, sorular sisteme yönelmeye başlar.
Düzenin iktidarı ikili karakter haliyle kendi varlığını devam ettirmeye çalışır. Bunlar baskıcı ve reformcu tedbirlerdir. Düzenin iktidarının bu ikili hali ilk başlarda kendi bünyesinde barındırırken, sorunların çözümsüzlük karakterinin azlığı-çokluğu oranında bu ikili halden birine doğru yönelmeye başlar. Bu hal, düzen siyasetinde iktidar olma mücadelesinde reform görüşçüleri ile baskıcı görüşçülerin ayrışmasına varmış olmasına tekabül etmiş olur. Arayışların en yoğun olduğu bu dönemde, var olanın kifayetsiz hali toplum tarafından daha fazla görülür hale gelir. Toplumun düzenle huzursuz hali, düzene karşı huzursuzluk karakterine dönüşmeye başlar.
Düzenin temellerine karşı yapılan eleştiriler ve pratik tutum alışlar, olmaması gerekenlerin toplamını ortaya çıkarmaya başladığı için, aynı zamanda olması gerekenlerin neler olduğu anlatımını da ortaya çıkarmaya başlar. Buradaki talep, yeni bir düzendir.
Eskiye alternatif yeni düzen, kendisini detaylandırdığı siyasi ve felsefi yapıya büründürdüğü oranda toplumda görünürlülük ve kabul edilirlik/edilebilirlilik aşamasına geçmiş olur.
Eskiyle yeni arasındaki bu çatışma; eskinin kalmayan olgular üzerinden kendisini devam ettirmeye çalışmasından dolayı toplum hayatından düşmesini beraberinde getirir.
Yeni; egemen olmasıyla orantılı olarak, o artık eskimeye başlamış olan ‘yeni’dir. Yeninin eskileşmesidir.