Kim nederse desin; Bazısı bilmeme duvarına saklansın, kimiside ilgisizlikle avunsun fark etmez; Bazısı “bilim” adına konuşanların soyutlama kaçışına kapılsada sonuçta değişmez gerçek vardır; Doğu komşumuz olan Suriye gelişmelerinde hem direk etkilenen hemde bilmekten kaçsakta adamız hakimelrinin taraf olduğu bölgesel önemli olay halindedir. Avunsakta, bilmesekte ve hatta konuşmaktan kaçsakta hiçbir anlam ifade etmez: Suriye olayında Kıbrıs adası hem kulanılan, hem ordaki dramları buraya mülteci adıyla taşıyan gelişmeler yaşanmaktadır. Kuzey Kıbrıs bunu ayrıca Türkiyenin taraf olma sonucu kendiside direk saf tutmaktadır. Ancak olayların Suriye odaklı olması ve katılımcıların direk katılmalarına karşın bölgesel sıcak çatışma yayılması olmaması nedeniyle, sorundan kolayca kaçış veya “tarafsız gibi” taraflı olma iki yüzlülük duruşuda daha kolay oluyor. Halbuki olaylar netdir. Ayni netlik şurda da vardır; Herkesin konuştuğu bizlik, bizde konuşulmayarak siyasal örtme ve sesizlikle yok saydırtılmaktadır! Örnek; Adamızdaki İngiliz üstlerinden isdihbarat bilgileri toplandığı ve Türkkiye üzerinden suriyedeki “Muhaliflere” verilip askeri yönde kulanıldığı bizat İngiliz gazetelerince defalarca yazıldı. Yine içseleştiğimiz Türkiyenin giderek daha katılımcı taraf olarak Suriye olayına girdiğini, hatta AKP Yeni Osmanlı fetihcilikle konuya yaklaştığı artık imkar edilemeyecek boyuta ulaştı. Ama biz Kuzey Kıbrısta buna hiç yaklaşım sergilemeyerek kendi dünyamızda yaşamaya devem edelim: Arada medyadan duyduğumuz taraflı Suriye ile bunu tamamlayan “bilimci” sözcükelrle algılayıp kalalım. Birde insan mülteci olaylarıyla oluşan trajik durumlara şöylesine deyinip ardından mafya yolla kazananların mersedes hava atmalarında bunu tekrarlayalım! Aslında Suriye İngiliz üstlerinden Türkiye gerçeğine, mülteciden insan dramlarına artık bizimde içimize dek girdi.
Suriyede son dönemlerde yeni sıçrama yapıldı. Aslında Ocak ayında bazı daha doğru konuya bakanlar şu analizi yapıyordu. Suriyede tetiklenen içsavaş ayni koşularda sürerse Esat devrilemez denilirdi: Hatta kısa zaman sora isyanın bastırılacağı vurgulanıyordu. Özelikle “muhalefet” denilen olayın dahi ortak özeliğinin olmadığı ve dış müdahale ile devam etiği söylendi. Hazirran ayına kadar dıştan yeni ivme gelmediği taktirde ayaklanmanın sonalama konumuna geleceği vurgulandı. Özelikle Türkiyenin daha fazla katılmadıkça isyanın devam etme şansının olmadığı tekrar tekrar anlatıldı.Haziran ayına gelirken hakikaten Suriyede kısır döngü olup muhalefetin muhalefet olmadığı ortaya çıktı. Hatta çok başlı gurupların dışdakilerle içtekilerin birlikte olmadığı, dıştan gelen gurupların başka kağos yaratığı ortaya çıktı. Derken önce Türkiyenin düşürülen veya düşen uçağı, Şamda yapılan önemli bonbalı saldırıyla ölen Suriye askeri yetkililer olayı denklemi birden tırmandırdı.Türkiye birden Suriye olayına daha bir katıldı.Hatay sorunları anlatının dışında başka Suriye yansıtırken, arada Lipyalıllar, Elkayde, Türkmen milisler ve Türkiyiler bilgileri SUriyenin nasıl bir ortamda olduğunu yansıtıyordu. Helle Amerika Rus ayrı ekseni, Çin iran ile öteki tarafta İngiltere Sudiarabistan gerçekleri Suriye konusunu basit bir iç kargaşanın çok ötesine taşıdı. Bayan Klintonun Ankarada Türkiye yetkilileriyle görüşürken “şii hilal eksenini” ağzından kaçırması, birden Emperyalist prljenin örtüden açığa çıkmasını sağladı.***
Son bir hafta ise yine bize önemli bazı kuşkuları artıran gelişmeleri hazırlıyordu. Helle de bu olaylarla Türkiyenin sadece Suriye ekseninde daha net açığa çıkması kadar, meclisten geçirilen Suriyeyi kapzayan dış müdahale tesgeresi, yeni sıçramayla hamlelerin aynası oluyordu. Sadece bir haftaynın taşlarını teker teker yerine koyalım:
Birden Sudi finansmanlı Elarabiye kanalı Türkiyeli pilotlarla ilgili belgeler yayınlar: Fakat bukez öylesine aşırı atışlar yaptı ki etkisi ile kuşkusu birlikte oldu. Çünkü olaya Hizbulahı, Rusyayı da katınca, bunun habercilik probaganda olma şansını azatlı. Oysa daha önceleri Elarabiyenin nice uydurma haberi bile bile Suriyeyi kötüleme, probaganda yapma adına hep kulanıldı. Gariptir; Elarabiye ve Elcezirenin en diktatör koşularda ve Sudi Katar sermayeli medyalar olmasına karşın, haberleri hep önemsetildi!
Birden hızlanan süreçte ansızın yeni abartı haberler geldi. Bir iki günde olmadık tırmanışlar oldu. Suriye Türkiye sınırında Urfa Akçakale ilçesinde çatışmalar oldu. Burda ince bir kandırma tesadüfen kendini ele verdi: CNNTÜRK bölgeden yayın yaparken ve Suriyeyi biraz eleştirip probagandayla kötülerken, ansızın milis ekrana geliyor ve çatışdığını söye-leyip sınırı nasıl delik deşik etikelrini direk anlatı. Öyle anlatı ki arap değil Türkçe sözcükelrle anlatı! Ayni günelrde Suriye sınırında kapı “muhaliflerce saldırıya uğruyordu. Komşu kasabanın arap Kürt karışımı olduğu pek vurgulanmadı. Çünkü vurgulansa, Türkiyenin bir yandan Ortadoğu Yeni Osmanlı hedefliyken öte yandan Kürt ret etme siaysetiyle de kendi kendine nasıl çeliştiği oartaya çıkacaktı.
Sonuçta düşen bir top mermisi ve ölen 5 kişiyle verilen karşılık sonucu resmen olay tırmandı. Provakasyonun açık olduğu, isdihbarat örgütelrin cirit atığı yörede hemen karşıtlaşma poletikası ve sıcak çatışma olayda yeni sıçrama yaratı.Yalnız sadece Urfa çevresinde gelişmeler oluyordu: Halepte isdihbarat tipi bazı olaylar oldu ayni dönemde; Şimdiye kadar sesiz kalınan Lübnan Hizbulah bölgesinde önemli patlama haberi geldi. Sudi ekranlı finansman medyalar ise ısrarla Suriyenin Ürdün Katar üzerinde provakasyon yapacağı haberleri yayılyordu. Ama tüm bunlar değil de Urfanın Akçakale ilçesindeki ölümlerden hemen sora ilk kez Nato olaya dahil oluyordu. Amerika hemen bukez demeçleri patlatıyordu. Bunlara B.M. temsilcisi ile sekreteri de eklendi. Madalyonda öteki tarafta ise ırak Türkiyenin ıraktaki askeri varlığını sorgularken, ayni ülkenin yargıladığı Haşemi AKP kongresinde boy gösteriyordu. Tamda bu olaylar olurken Türkiye meclisi Tesgereyi onaylıyordu. Bir anlamda Türkiye kendi meclisine istemedikelri halde ırakta kalma müdahale etme ve Suriyeyi de ayni amaçla tesgereye ekleyip parlementodan onaylatıyordu. Burda ne yorum yaparsanız yapın!
Tüm bu gelişemelrden bihaber olan Kuzey Kıbrısta alışılmamış bir olay oldu: ilk kez Mağusada biber gazıyla, jopla ülkeye etirilen Suriyeli mültecileri döverek zorla Türkiyeye gönderiyordu. Hani dedim ya; “Suriye içeleşiyor”! Bunun yeni kanıtı oluyordu. Oysa adamıza senelerdir mülteci veya insan kaçakcılığı oldukça yoğunlaştı. Hernedense Türkiye üzerinden geldiği söylenen bu insanları taşıyan hiçbir mafya gurubu yakalanmadı. Sadece basit taşaronculardan bazıları yakalanıp orda kalındı. Oysa Kuzey Kıbrıs ve Türkiye hep güvenlikleriyle övünüyorlardı!
Özetlediğim kısa zaman gelişmeleri ve yeni müdahale tesgeresinin Türkiye parlementosundan geçmesi, Suriye odaklı Ortadoğuda oldukça yeni olaylara gebedir. Suriye denip kalınmasın; Artık açıktan açığa Türkiye Sudiarabistan, Katar iran direk katılımcı olurken, söhylenmemesine karşın israilden Amerikaya bölgede ajanlar cirit atıyor. Suriye içinde kimi ararsanız vardır. Lipyalılar, Türkiyeliler, İranlılar, Çeçenler Pakistanlılar hepsi ordaki kanlı taploya katgılar yapıyorlar. Şu garip “özgürlük” kelimesi çok çirkin kalıyor! Hristiyanları, Ermenileri yok etme adına saldıran Türkmen guruplarının ekranda reklamı ters yapılması çok çirkin! Bunu daha genişe yayacak olursak; Rusya Çin bir yanda Amerika İngiltere Fransa madalyonun öteki yüzü olarak Ortadoğu Suriye karakolunda savaş oyunu ve nifus alanı çatışmasında bulunuyorlar. İran bilir ki sora sıra ona gelecektir; Rusya Avrasya projesi nedeniyle zaten iran sorası deneyimde oalcağını mutlaka bilir; Çin ise şimdiden uzun vadelik hesabı anlıyor. Japonyada füze kalkanı kuruluyor ve Amerika Pasefik askeri stratejiyi Avusturalyaya fazla asker yığarak kaydırıyor! Sıralamaya başlarsak Emperyalist stratejinin geneline hemen geliriz. Onun için hala onca taraf olamlarına karşın salt “Esatla” konuşan şanlı ama içi boş “bilimcilere “ artık dokunuyorum. Hele “Aman yazmayın, buna dokunmayını” kabul ederek ekran aşkıyla konuşanlar normal yurtaşın ulaşacağı bilgiyi dahi söylemeden analiz yapan Güneyden dahi gelen kişileri tarih nasıl yazacağını öncelikle okudukları kitaplardan kendileri baksın.
Kısaca; Suriye Suriye değildir; Helle salt Esat ile karşıtları basit denklem değildir. Bakın mültecisiyle nasıl bize geliş öyküsüyle, nekadar çirkin oyun oynandığı bize yaşamla gösterildi. Yönetimlerin davranışları ile de taraf olup yer almanın gerçeği ortada. Onun için mutlaka bilmek ve hep onuturulan barış içinde yaşamanın alternatif yapısını kurmamız gerekir. Bu savaşta onca probagandanın arasında hep sildirtilen olgu barş-ış içinde yaşamaktır. Bunuda sermayedarlar veya dini siyasalaştıranlar değil Devrimciler yapacaktır. Zaten Türkiyede gördüğümüz gibi barış istemenin suç olduğu koşullarda nasıl barış gelecek?