Hep yarım kalan aşkların hikayesini okudum,
Yarım kalan savaşın ikiye yardığı ülkede,
Her şeyin yarıda kaldığı topraklarda.
Aşklar yarım kalmış.
Dostluklar, ortaklıklar, kerpiç evlerin bile yarıda kaldığı ortak yaşamın yaşanması gereken her şey yarım kalmış.
İşte her şeyin yarım kaldığı topraklarda, yarım kalmış aşkların hikayesi okunur.
Başka ne okuyabilirdim ki?
Ben de yarım kaldım.
Dostluklarım, sevdalarım, masada yarım kalan kadehim ve söylemek istediğim ama söyleyemediğim her şey yarım kalmış.
Yarım kalan her şeyin acısıdır aslında insanı yaran!
Uzun bir aradan sonra tekrar yazabilme imkanı buldum, sakın darılmayın.
Dağlarımın yaylalarında yaşamak zordur.
Ne elektrik, ne internet, ne de bir iletişim aracı var buralarda.
Buralarda ne var bilirmisiniz?
Bazen bir gerilla sohbeti, bazen bir kaçakçı ve gecenin bir yarısında zamanın geliştirdiği, insan avcıları “Heronlar” ve ardın sıra F-16’lar.
Ve….
Ve ardınsıra yükselen bir alev ve o alevin bıraktığı, genizi yakan duman ve çığlıkların alevlerden öte yaktığı yürekler.
Ve…
Ve ölümün acı fotoğrafı beliriyor geride kalan suratlarda….
Bir gerilla annesi ağlıyor çok geçmeden, Hakkari’de, Muş’ta Dersim’de Amed’e…
Yada bir haber geçiyor televizyonların alt yazılarında….
İşte o an, bir asker annesi çığlık çığlığa sokağa atılıyor, Sivas’ta, Konya’da yada Ankara’da!!!
Sanmayın ki Kürtlerin acısıdır sadece yüreğimi yakan.
Asıl Türk’lerin acısıdır beni yakan.
General ve Mebuslar ile saf tutmuş, mağrur duruşlarının altında acılarını saklamaya çalışan annelerin, babaların, kardeşlerin ve de eşlerin göz yaşları daha da yakıcı geliyor bana.
Susmuş ve susturulmuş duyguların patlaması, yalnız kalınca bir odada, bir volkan gibi patlıyor, ama duyan olmuyor!
Ben bunu duymadım sanmayın yaylalarımın dağlarında.
Seher yıldızını beklerken şafak sökümünde, düşlerimi yarıda bırakan “HERON”un pır pır seleri hep bu acıyı hatırlattı bana.
Ve hep diri kaldı içimde, bu insanlığı diri tutan duygular.
İşte dağlarımın yaylaları budur ve bu gerçeğin ta ortasında yaşamak böyle bir şeydir.
Yani indim dağlarımın yaylalarından ve ilk işim, işgal topraklarında 20 yıl boyunca yaşadığım dostluklarıma merhaba demek oldu ilk işim.
Ondandır duygusallığım, af eyleyin, ada mahkumları ve işgalin tecavüze uğramış mağdurları.
Sesinizi duymuyor değilim, çığlıklarınız dağlarıma kadar yankılanıyor ve yüreğimde hissediyorum yangınlarınızı.
Ne Celal’in kekikli çayını, ne Murat’ın o dik mağrur bakışlarını unutmuş değilim.
Bakın bir yeni yıla daha yaklaştık.
“Celal’in Yeri” bensiz ikinci yeni yıla girecek, ama yerime Deniz oturacak, tıpkı Deniz’lerin yerine oturanlar gibi.
Bahara kadar yazacam size, ama yaylalarıma çıkarsam, yine af ola…