4 Kasım 2012 tarihinde, 18 yaşındaki Ertuğrul Dokuyucunun, ‘intihar’ ettiği söylenerek, Köşklüçiftlik’teki 3. Tabur (Dereboyu) diye bilinen Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 10. Bölük’te(Kermiya), zorunlu askerlik hizmeti verirken hayatını yitirmesi üzerine, daha önce askerliğini burada yapmış biri ile 10. Bölük’te var olduğu birçokları tarafından söylenen psikolojik ve fiziksel şiddet üzerine röportaj:
Hangi tarihlerde zorunlu askerlik hizmetini yaptın?
2007– 2008 yıllarında.
Bulunduğun bölükte hiç şiddet uygulandığına tanık oldun mu?
Evet oldum, defalarca.
Nelere tanık olduğunu açabilir misin?
Bir çok kez erlerin tokat yediğini, göğsüne yumruk yediğini, boğazının sıkıldığını içtima alanının rende gibi olan keskin zemininde 10’larca metre dirseklerinin üzerinde süründürüldüklerini gözlerimle gördüm. Aycıda insan bedenini zorlayan spor yaptırılırdık ve uykusuz kalırdık.
Psikolojik şiddet boyutu ne idi?
Özellikle bazı dönemlerde çok yoğun hakaret, aşağılama, tehdit, sövmeye maruz kalırdık.
Ne tür tehditlerdi bunlar?
izinlerle ilgili olan, angarya iş yapılacağı ile ilgili tehditler…
Psikolojik ve Fiziksel şiddet kimler tarafından uygulanırdı?
Bölük astsubayı ve bölük komutanı, ayrıca şiddet emir komuta zincirinde üstlerden altlara doğru kendini gösterirdi.
Özellikle bazı dönemlerde psikolojik şiddetin arttığından bahsettin, bunlar hangi dönemlerdi?
Denetleme zamanları, ya da denetlemelerde başarısız olunduğu dönemler…
Bölükte yaşananların, gözlemlediğin kadarı ile bireyler üzerinde psikolojik etkileri nelerdi?
Askerdeki herkes zaten gergin olur, sinirleri bozulur, öyle bir şey düşün ki her an her dakika ağır hakaret işitebileceğin, fırça yiyebileceğin bir ortamdasın, bu başlı başına atacağın her adımın tepki çekip çekmeyeceğini düşünmene ve sürekli tedirgin olmana yol açar.
10. bölüğü şiddet ile ilgili olarak diğerlerinden sence ayıran unsurlar var mıydı, varsa nelerdi?
Sınır bölüğü olduğu için sürekli bir sözde tehditten dolayı tetikte olma durumu ve bir savaşa hazır olma paranoyası vardı. Askerin sınır bölükleri ile ilgili olan tutumundan ötürü sürekli ağır nöbet, çok uzun nöbet saatleri, ve buna bağlı olarak ciddi anlamda uykusuzluk, üstüne üstlük, bunun üzerine yapılan ağır spor ve bunun yanında psikolojik baskı 10 bölükte olan karakteristiklerden bazılarıydı. Dereboyu bölüklerinin bir diğer karakteristiği de askeri birlikler arasındaki geleneksel hale gelmiş bölükler arasındaki rekabet olgusu. Örneğin, bir piyade birliği olan Dereboyu, Komando birliğiyle sürekli bir rekabet içerisindeydi. Her yıl yapılan çeşitli alanlardaki denetlemelerde, birbirlerini geçmek için çok ciddi şekilde rekabet ettiriliyorlardı. Bu da bunu takıntı haline getirmiş birlik komutanlarının o birliklerdeki askerlere ciddi psikolojik ve fiziksel baskı yapmasına neden oluyordu. Çoğu kez koşu kabiliyeti olmayan çocukların ölesiye zorlandığını, koşturulduğunu, hatırlamaktayım. Kendimden örnek verecek olursam, ben çavuş olduğum halde, bazı günler bir iki saatlik uyku ile sabah içtimasına katılmak ve içtimada hakaretler, bağırışlar duyduktan sonra oldukça yorucu ve zorlayıcı spor faaliyetlerine katılmak durumunda kalıyordum.
Psikolojisi zarar gören askerlerin faydalanabileceği bir hizmet var mıydı?
Bölüğün bağlı olduğu tabur karargahında sözde revir vardı. Lakin, bir sene boyunca, ne da öncesinde psikolojik destek için askerlerin revire başvurabileceğini duymadım. Ayrıca, Ataerkil ve militarist yapı içerisinde erkek ‘adamın’ psikolojik sorunlarının olmaması, psikolojisinin bozulmaması gerektiği öğretildiği için psikolojik olarak yardıma ihtiyaç duyulması bir zayıflık göstergesi olarak algılanıyordu, bence bu da askerlerin bir şeyi talep etme yolunda bir engeldi.
Eklemek istediğin bir şey var mı?
En basit ihtiyaçlarının bile kısıtlandığı bir yerdir bence asker. Çok fazla sıkıştığınız bir anda bile tuvalet ihtiyacınızı yapamadığınız, aşırı derecede uykusuz kalıp da uyuyamadığınız bir yerdir, 15 dakikada yapılması gereken bir işin 2 dakikada yapmanızın beklendiği yapamadığınızda da hakaret duyduğunuz bir yerdir.