Her ne kadar bu vatan da o da asli unsursa da, yok edilmeye çalışıldılar yıllarca.
Onlara yeni bir tarih açmaya kararlıydı müktedirler.
Yarattılar onlara Şeyh Said-Koçgiri-Ağrı-Sason ve en sonunda Dersim katliamlarını,
Yok edilmeye çalışılırken hayattan, buradan kalanlara sürgün çıkarılmıştı bahtlarına.
Yaşamış oldukları topraklara, tarih koymuşken Kürdistan isimlendirmesini; omuştu artık Şark-i bölge ve şark-i vilayetleri.
Bu kadarla mı kaldı!
Hayır.
Kimlikleri yok edilmeye çalışılırken, sokulmaya çalışılmışlardı “kart kurt”ların arasına.
Ve ölüm sessizliği egemen kılınmaya çalışılırken unutmuşlardı, müktedirler.
Tarihin sadece kuru bir geçmiş olmadığını.
Unutmuşlardı tarihin direngen karekterini.
Buzlar altında ne kadar tutulmaya çalışılırsa çalışılsın Kardelen olarak hep önlerine geleceğini.
Öyle ya.
Bu topraklarda mühendislik harikaları yaratan, estetiğe hayat veren Mimar Sinan’da bu toprakların yaratımıydı.
O; bu kadar harikalar yaratmışken, müktedirler de heves almıştı kendisinden.
Yaratırız demişlerdi, toplum mühendisliğinden Türk ulusluluğunu.
Unutmuşlardı. Mimar Sinan’ın bu toprakların farklı zenginliğinden olduğunu ve ürettiği eserlerinin toplum mühendisliğinden kaynaklanmadığını.
Kürt; sakınmadı kendini, var olma söz konusu olunca
Bahtına düşen acı ve gözyaşına rağmen.
Çıkardılar kendilerini bilinçlerine.
Var oldukları, buranın tarihsel halklarından olduklarına.
Sözleri vardı yaşama,
Sözleri vardı müktedirlere.
TC toprakları ne kadar müktedirlerin yapılmaya çalışılırsa çalışılsın, sözleri vardı kendierinin de.
Sakınmadılar, söylediler.
Biz de yaşayanıyız bu toprakların.
Evvel de vardık, ahir de var olacağız.
Ve kendilerini her türlü estürmanla anlatmaya çalışırken, bir yol daha çıkardılar ortaya.
Diyarbakır zindanlarında vermişlerdi kendilerini ateşe.
Yatırmışlardı kendilerini ölüm oruçlarına.
Ve yeniden kendilerini var ederken hayata, suskunluk kalmamıştı kalplerinde.
Var olmak en tabii haklarıydı.
Yaşatmak isterken kendilerini, var olmuştu.
Ortak acıları,
Ortak gözyaşları.
Kürd’ün bilinci açılmıştı!
Müktedirler ayıracaktı bizleri “Vatan, Millet, Sakarya” diye diye. Vatanın ortak bir vatan olduğunu unutturarak.
Kurtuluşu anlatacaktı
Kendi bedeni üzerinden.
Ortak vatandaki diğer kardeşlerin göz yaşları akmasın, canları yanmasın diye.
O, artık kararlı.
Sadece kendi bedenini yatırarak,
Bu vatanın ortak halde kalmasını sağlayacağını.
Bedenini halkların kardeşliğine armağan ederek.