yaklaşımlarÖzkan YıkıcıUçuşan gerçeklerle Amerika’ya doğru giderken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Uçuşan gerçeklerle Amerika’ya doğru giderken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yazıma başlarken 2 önemli etkilendiğim olgudan söz ederek başlayacam. Akademik öğrenim döneminde Kitle iletişim dersini Ertoğrul Özkökten aldım. Ünüversite döneminde okuduğum bu dersin Öğretmeni oldukça çarpıcı bilgierle iletişim araçlarının nasıl etki yaptığını ve hatta Faşizmin koşullarını nasıl yaratığını bilimsel değerlerle bize anlatı. Gariptir bize onca iletişim dersi verip sınavla not dağıtan Özkök sorradan Hüryiyet gazetesinin sorumlusu oldu. Bize onca net bilgilrle basından öteki iletişim araçlarının etkisi ve kurumsal gerçeklerini öğreten hoca, birden Hüriyetle tamda eleştirdiği yanlış nedediyse kendi yaptı! En paradoksu ise şudur: Ertoğrul Özkök öğretim görevlisiyken sırf aydın olma nedeniyle uğradığı tehditleri baskıları, günü gelip ona bunları yapanlarla ayni çizgide buluşurken eski yaaşdıklarını günündeki yanlışları kurtarma örtüsü olarak kulanmasıdır! Oysa Özkök bize medyasal kuuvet ve uyrukcu olnmanınfarkını çok güzel anlatırken, kendi dönemi tamda olmaması gerekeni yaptı. Üstelik “yanlış” dediğini kendi yaparken, yanlışını geşmişteki doğru bilgisiyle örtme çabasıyla savunuyordu! Yine öğrendiğim Diyalektik ilkelerinden birini de günümüzde yaşıyorum. Nicel birikimden nitel dönüşüm: Bunu bizde hep karıştırıyorlar: Sanki her olay olurken eşitdir “Nicel birikim” olarak özdeşleştiriliyor. Oysa Nicel birikim için hem olaylar sorunların olması, hemde buna karşılık yükselen dalga ile birlikte karşıt seçeneğin örgütlenmesi gerekir: Nitel patlamayı olaylar sadece yapmaz. Ona karşı oluşacak tepkiler ve bunların örgütlenip değiştirmesiyle oluşur. Bu Diyalektik ilkede onutuldu gidildi!

Felsefe ve anılar buraya kadar yeter değip günümüze gelelim: Etraf iyice uçuşan olaylarla taşıyor. Ama bunlar dahi bazısı konuşulan, bazısı konuşulmayan ve hatta konuşulanların dahi çıkara göre şekilenip anlamsızlaştığı acayip süreçten geçiyoruz. Burda sorunlar kadar alternatifsizlik ve kitlesel değişim istememenin önemli katgısı imkar edilmez.Lefkoşada artık çöken beldiye olayı çöplerden ödenmeyen maaşlara kirlilikten sosyal soruna daldan dala sıçrıyor. Poletikanın karar üretemediği, batırılan nedenlerin hiç sorgulanmadığı acayip süreç devam ediyor. Hani “Yüce park temizleme” faturaları, borçların uçuşan saray yoluna dek gitmesi, herkese çıkara göre alım rant verilen, hizmetleri ödemiyenlerin konuşulması dahi tehlikeli olunan Lefkoşa belediye gerçeği! Egemenler için hergün yeni sgandalı uçuştuğu, hastanelerin sağlık hizmeti değil, vatandaş yapma sıralarıyla dolduğu ama kanserin kol gezip öteki denilen Güneye gidilip tedavi alındığı insani manzaralar ayuka çıktı. Bunların çoğu yazılmaz ve üstüne “başarılarla” metiyelr çizilen, “Bayrakların ezanların” ayuka çıkarılıp yüceleştiği Kuzey Kıbrıstan söz ediyorum!

İçeleştiğimiz ama konuşulması çok sık duvarlarla engeler yasaklarla korunan Türkiye ise bizat kendi ayıplarını örtme çabasında. Pek raslanmayan Açlık grevlerini önce yok, sora “kandırıyorlarla” ret eden, ardından aylar öncesi yiyilen “kuzu kebabıyla” siaysal saldırı yaparak insani gerçekleri gizleme poletikası dünyada gösterilecek manüpüle etme siayseti adaylıkta birinci olacaktır. Tıpkı örgütsüz işçi ve iş kazalarında birincilik gibi! Bu yetmezmiş gibi soradan sanki bunlar söylenmemiş gibi “mesajlar alındı, gereken yapılacak” gibi sözcükelr sorası birden yeniden “idamın gelmesi” sesleri gürlemeye başladı. Aslında biz kendimiz ezberleyip savundukalrımız la özdeşleşmiş olsaydık çoktan Türkiyedeki Kürtleri anlardık. Örneğin; Kürtler Ana dilde eğtim diyorlar: Halbuki düşünün biz İngiliz sömürgesi döneminde dahi Türkçe eğtim yapıyorduk hatta İngilizler bununla ilgili okular dahi açıyordu. Bir düşünün az nifusumuz nedeniyle bize eğtimde ille de Rumca eğtim yaptırıldığını!

Elbet bunlara ekleyecek çok önemli başka uçuşan gerçeklerde vardır: Örneğin; ingilterede kazanılan KTHY madur davası! Bu demektir ki iflasla etkilenen insanlar oldukça hukuki kazanma noktasındadır. Ama bu burada olmadı; ingilterede oldu: Çünkü burada başlansa kuruluşun neden batığı, batıştan sora Atlas hava yoluna verilen milyonlarca doların sonucu yapılması gerekenin yapılmayıp nice insan madur edilirken, kuruluşun kasasına havadan kaç para girdiği ortaya çıkacaktı! Yine hepimizin hala konuşurken dikatle korktuğu piskolojik düşünceyle sorgulamadığımız Asil Nadirin yeni tazminat cezası alması ve Savunurken “anasından haşlık alarak” ifadesi çok çarpıcıdır. Çünkü sorgulanırsa sadece Kuzey Kıbrıs veya Türkiye değil, genel Kapitalist sermaye içi çelişkiler ile sistemi sorgulamaya dek gidecektir!

Medyaların pek kıyaslamadığı bir ironi daha; Hatırlarsınız Rus uçağı Türkiyede indirildi ve oldukça sassasyonal olay oldu. Ama hala uçakta silahların olduğu kanıtlanmadı. Medyalrda bol bol yorumnlar yaptılar: Oysa Yemende Türk gemisiyle ülkeye sokulmak istenen önemli silahlar yakalandı. Üstelik bunların suikaslerde kulanılacağı belirtildi: Buna benzer daha öncede Yemende yine bazı kesimlere giden silahlar yakalandı. Türkiye medyası Rus uçağı üzerine kıvırarak ama siayseti koruyarak yorum yaparken, kendielrinin resmen silah taşıyan gemi gerçeğine ayni duyarlı yorumları yapmadılar! Tıpkı hala Amerikanın dahi artık inancı kalmayıp yeni arayışta olduğu Suriyeli “Ulusal muhalefeti” hala Türkiyenin koruyup taraf gibi haberleri yaymaya devam etmesi gibi!

Uçuşan haberlerimizle örtülen gerçeklerde sistemimiz kendini yeniden üretir, içeleştiğimiz Türkiye medyasıyla çıkara göre “et tırnak” gerçekler karşısında oldukça uzak olup haberi dahi yapılmayan olgualrla yollar devam ederken, temel güç Amerikada seçimini yaptı. Garip gelecek ama onca reklam şovuna, durmadan yorumcularla yapılan “derin analizlere” karşın Amerikan seçimleri beklide tarihinin en silik konuşulan ve beklentisi olan dönemini yaşadı. Daha önceki seçimlerde en azından “şu kazanırsa iyidir” denirdi: Yine en azından Afkanistan, ırak veya başka dış konuda ayar olsada değişimden söz edilirdi: Bu seçimde bunlar hiç olmadı. Dış poletikanın en etkisiz olduğu seçimden söz ediyoruz.

Onca reklama ve harcanan paraya karşılık yine beklenti olmadı. Dikatinizi çektimi; Afrikalılar, Latinler, Siyahlar, İslamlar ve Yahudielr bolca kulanılan kesimler olurken, yoksular ezilenler ifadesi probagandada hiç eklenmedi. Hatta Orta sınıf kulanılırken çalışanların koşulları hiç ama hiç dile takılmadı. Tartışılan Amerikan sermaye kesiminin hangi kesimine faydalı olacağı ve zenginlerden vergi düşürülüp düşürtülmemesi dışında hep ekran karşısında imajın önemi öne çıktı.Yine dikat etinizmi; Kıbrıs konusunda ilk kez hiç söz edilmeden geçen Amerikan seçimleri yaşandı. Bunlar bizim gerçeklerimiz: Daha doğrusu Kapitalist sistemin süper gücünün seçim aynası: Herkes borçalrı temel sorun sunarken, bunların faturası halklara kesilirken şu Amerikan seçimlerinde sermayenin trilyonlarla reklam destek harcamalarının elbet bir bedeli olacaktır. Bunuda poletika ile şekilendirilecektir. Boşuna değil Zenginin vergi vermemesi, batan bankaları kamu kaynaklarını kulanarak kurtarma kararları hep gündemde oluyor!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
357AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin