yaklaşımlarAlpay DurduranDurum ve çare – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Durum ve çare – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Askerde bir tutum vardır. Asker mecburi askerlik yapanlar bakımından meslek değil geçici ve bir an önce bitmesi istenen bir meşgaledir. Onun için askerin canı sıkılır ve fesat kurar. Olmadık işler çıkarır. Arkadaşlarıyla kavga eder. Yanındakilerini rahatsız eder. Çünkü eğitim olarak yapılacak ve zorunlu işler fazla vakit alamaz. Onun için askeri meşgul etmek bir sanattır. Bazıları yaş toplatır, bazıları su bulursa ağaç çiçek yetiştir. Temeli insanı meşgul etmek ve fesat çıkarmasını önlemektir. Yararlı işler de planlanıp askere yarar sağlanır ama hemen hepsi para da ister.

Temel fikre bakarsak kamu görevinde veya şirket iş yerlerinde de benzer usuller uygulamaya konur. Sürekli dikkat isteyen işlerde kısa sürelerde ara vermek şart olunca çalışanlara iş değiştirler.

Dikkat edilmesi gereken şey bunu insanlara işkence gibi hissettirmemektir.

İş yerlerinde ve özellikle kamu yönetiminde çalışanlara çalışmalarının sonucunun izlendiği ve başarılı olanla başarılı olmayanı ayırt etmek için gözlendiğini göstermektir. İyi insan başarılı olan insandır. Testiyi dolu getirenle kıranın ayırt edildiği gösterilmelidir.

İşin en önemli kısmı da bu tutumun başarılı olanın bunun fark edileceğini bilmesi ve yaptığı işte savsaklamanın veya usulsüzlüğün görülebileceğini anlamasının sağlanmasıdır.

O kadar. Gerisi için amir sorumlu tutulamaz. Çünkü insanlar içinde yaptığı işe önem veren olduğu gibi vermeyen de vardır. Amirin partisinden olan var olmayan var. Müslüman var, ateist var, Hristiyan var. Daha başkaları var. Yolsuzu ve hilekârı, rüşvetçisi, dolandırıcısı ve tembeli var.

İşin temeli insana yapacağı işin iyice anlatılması, yapabileceğinin anlaşılarak işe alınması ve başarılı ile başarısızın ayrılacağı bir izlemenin olmasıdır.

İyi insan bulup da işe almak için yapılacak iş başarısızlığa mahkûmdur. İyi olmayanı bilsen bile atamadan edemeyeceğin insanlar olduğunu kısa sürede anlayacaksındır. Kamu yönetimi gibi çok personel olan ve atayacak olanla sıva yapan veya deneyen ayni kişiler olmayacak ve iyi olmadığından emin olduğun insanları sana rağmen başkaları atayacak veya sen göreve geldiğinde bunu da kim aldı diyeceğin insanlar olacak. Onlarla çalışmaya mecbur olacaksın. Tek silahın yaptıklarını izlemek ve değerlendirmek veya izleme değerlendirme yapacak olanlara gerekli bilgileri vermeyi başarmak olacaktır.

Sicil amiri olduğun için sicilin tutulmasını sağlayabilirsen işler beklediğin gibi gider. İnsanlara ikinci şansın verilmesi şarttır deyip görevini yapacak amiri olduğun birimi başarılı yönetmeye çalışacaksın.

Bunun da bir şartı vardır. Böyle buldum demek yok. Oturup iş tanımlarını görecek ve işe göre adam mı atandı yoksa yandaş mı diye kafa yoracaksın. Yoksa sicil tutamazsın. İş tanımları tamamsa ve sen sicil tutmuyorsan sen bir vatan haini veya iş ahlaksız birisisin senden kurtulmak seni oraya getirenin boynunadır. Çünkü seni oraya getiren senden sorumludur. Senin iş tanımlarını denetlemeni senin iş tanımına koymamışsa yuh olsun ona. Sicil tutmamanın farkına varmıyor ama o departmanı (bölümü) yönettiğini sanıyorsa lanet olsun.

Bakınız yuh dedim, lanet olsun dedim çünkü o halde bir ülke batağın içindedir. Seçmen böyle yetersizleri üst kademeye atayan bir yönetime sahipse bugün değilse yarın ahlaksızlar ülkesi olmaya mahkûmdur.

Bizim insanlarımız iyi ahlaklı bir idareye sahip idi. Sepet taşıma denilen ufak hediyeler dışında rüşvet duyulmazdı. Bu hale geldiyse amirlerin yüzünden geldi. Çünkü onlara anayasal garantiler verdik ve siyasilere karşı direnebilmelerini sağlayacak özlük haklarını koruma hakkı tanıdık ama direnmediler. Bir barem artışına karşılık susmayı yeğlediler.

Amirlerin dışında halkın kendisi suçludur. Siyasileri ele geçirecek diye partileri oyuncak ettiler ve hatır gönül ve usulsüzlüklere davetiye çıkardılar. Ufak menfaatleri karşılığı oylarını sattılar. Onun hatırına usulsüzlük yapanın ülkeyi mahvetmekten de çekinmeyeceğini görmezden geldiler.

Şimdi BES’i bırakın yolsuzlukları dünyayı tutan başkanı görmezden gelip belediye nasıl kurtulur diye güya toplantı üzerine toplantı yapanlara “maskaralığı bırakın bizim asıl görmek istediğimiz ortaya saçılan yolsuzlukları durdurmak ve paralarımızı kurtarmak için ne yapıyorsunuz onu söyleyin” demeyen bir halk daha beterine hazırlanmalıdır. Milyonlar devecik edilmiştir. Açığın ancak 60 milyon Ziraat bankası kredisi ile çalışanların haklarından bol keseden kesintilerle kapatılabileceği hesaplanmıştır. YDÜ’nün usulsüz kredi verdiği açıklanmıştır. Bir bankanın usulsüz kredi vermekten çekinmemesi olacak iş mi? Ben Lefkoşalıyım ve bu borcu kabul etmiyorum. İddia ediyorum ki banka kredinin usulsüz olduğunu biliyordu. Sen bile bile usulsüz kredi vereceksin ama ben ödeyeceğim! Bunu kabul etmek olamaz. Başkasını bulsun.

Ey halk bizi söğüşlediler. Gelin birlikte hesap soralım. Hapishanedekilerin kabahati ne? Onlar içerde iken bizi milyonlarca lira soyanlar dışarda olamaz. Dükkandan mal çaldı diye insanlar hapse gönderilir ama suç işleyerek istihdam yapanlar, usulsüz krediler alıp yandaşla çıkar sağlayanlar ve adları afişe edilenler serbest gezerler.

Akıl tutulması filan yok. Resmen suçlular serbest kalırlar. Suçluların bir cinsi var ki polis peşine düşmez. Bu açıktır. Adam sahte kağıt hazırlayıp tedavüle sürdü Kamu Hizmeti Komisyonuna devam ediyor. Öğretmen atmalarına yardımcı olacak diye üyelerden bazıları onunla tezgâh kuruyor. Pervasızlığa bakın siz. Adam belediyeyi kurtaracağım diye tutturdu, meclisinin toplanmasını engellemekten çekinmiyor. Polis de seyrediyor.

Bu pervasızlık halkın pasifliğinden kaynaklanıyor. Polis halkın ondan da hesap sorabileceğine inandırılabilir mi? O zaman halkı dinlerler. Halk istersen inandırır. Yürüyün partilerinize başka çare yok.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin