‘Kuwetler ayrılığı’nı dibine kadar red eden bir bakış açısı.
Böyle bir bakış açısının çoğulcu siyaset anlayışına denk düşmeyeceği ayan beyan belli. Çoğulculuğa uyuyor mu diye baktığımız zaman ona da uymamaktadır. Tamamen tek kişinin hükümran hallerini anlatan bir ifade tarzı olarak, ifade ediliş olarak durmaktadır. Bugüne kadar ki söylemlerinde kullandığı bu ifade ya da eylem ifade biçimi olarak ele almaya kalksak bile, siyaset dilinin bütününe baktığımız zaman Tayyip Erdoğan’ın ‘hükümranlık siyaseti’ni yaptığını görmekteyiz. Ve bu tarzında onda egemen karakter halinde olduğu da ortadadır.
‘Kuwetler ayrılığı’ yönetme tarzının olduğu devlet biçimlerinde; yönetme organlarının kendi içlerinde anayasadan aldıkları güçle, görev tanımlamalarıyla onların işleyiş ve karar alışlarında özerk/bağımsız olmaları, onların en başta gelen kurumsal kimlikleridir. Bu karakterdeki kurumlara talimat veren kişi en başta anayasayı ılga etmeye başlamış demektir.
Ülke politikalarını oluşturmak ve karar altına alıp yürütmeye görev vermek parlamentonun görevi ise, böyle bir davranış biçimi parlamentoyu/yasama organını yürütme organının altına düşürmek anlamına gelmektedir. Bundan da önce, yürütme organını yönetme konusunda olan siyasi partinin matematik karakterinin oluşumunu kayleye almamak demektir.
Siyasi iradenin, silsilelerin irade toplamı olması gerekirken; tek adam iradesinin ipotek halleri ortaya çıkmış olmaktadır. Bu durumda da seçmenler ve seçilenler siyasi irade yaratma imkanlarından muhrum edilmiş olmaktadırlar.
Seçtiği dosyaların dokunulmazlık karekterini ortadan kaldırmak için palamentoya fezlek hazırlayan/hazırlatan Erdoğan tüm bu halleri yapmışken, ortaya çıkaracağı sonuçlar açısından da facialar yaratacak bir hale gelmiş durumdadır.
Türkiye toplumunun temsiliyet karakterine sahip olduğunu söyleyen/olan AKP; BDP blok milletvekillerinin dokunulmazlıklarını meclise taşımakla, kendisinin Türkiye karakterini hızla ortadan kaldırmaya başlayacaktır.
AKP’li Kürt parlamenterler ya toplumun hassasiyetlerini gözlerine merkez alıp, hem tabanlarından kopmayacaklar ve hem de bu tavırlarından dolayı Kürt seçmenlerin AKP’den kopmasının önüne geçeceklerdir. Ya da genel başkanlarının fütursuz söz ve davranışlarına kendilerini endeksleyip hem kendi seçmenlerinden kopmayı yaşayacaklar ve hem de AKP’de ki Kürt seçmen oranının sona yaklaşmasının yol taşlarını döşeyeceklerdir.
Diğer yandan, parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması kararı çıkarsa: Türkiye toplumuna bir arada yaşamamak için siyasi güvensizlik tohumları serpilmiş olacaktır.
Kendi iradesinin meclis dışına atılmasını gören Kürt toplumu, bir arada yaşamanın zemin anlatımlarından biri olan parlamentonun bu işlevden arındırılmış olduğunu görecek. Dilek ve taleplerini ifade etme zemininden uzaklaştırılan Kürtler ciddi bir şekilde güven sorununu sorgulamak durumunda kalacaklardır.
Cumhuriyetin en önemli korkularından olan Kürtlerin ayrılması sorununu ne yazık ki devlet politikası olarak ortaya çıkarılmış olacaktır.
Sorun çoğaltarak sorunlar çözülemedi. O zaman sorunları çoğaltmadan barış-demokrasi-özgürlük üçlemesinin Türkiye toplumunun varlığının olmazsa olmaz teminatı olduğunu bilince çıkarmak bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.