YAYINKARŞIAskersizlik Düşleri - Tegiye Birey
yazarın tüm yazıları:

Askersizlik Düşleri – Tegiye Birey

Yeniçağ podcastını dinleyin

askersiz_sBir şehrin askersizleşmesi talebi, ağırlıklı bir taleptir; bir o kadar da ilk duyuşta algılaması güç. Bir şehrin askersizleşmesi talebi, çocuklarının üniforma giyip meşru katiller olmalarına karşı durmak yanında, daha farklı bir toplum işleyişi, anlayışı düşlemektir.

Askeri işgal altında bir şehirde büyümek, ne askere asker ne de işgale işgal değememeyi getirir en başında. Hava gibi su gibi, hayatın doğal bir parçası gibi gelir şehrin bazı yerlerinin tellerle çevrili olması; erkek kahramanların heykelleriyle bezeli olması çemberlerin;babanın arada bir asker olması; hanelerde elektrik yokken dağda elektriği kesilmeyen dev bir bayrağın ışıldaması askeri bölgede, milliyetçiliğin ve askerin ebedi aşkı… Önce bunların hava gibi su gibi değil de, toz gibi duman gibi olduğunun idrakı gelir, sonra askeri bölgelerin ille de tellerle çevrili olmadığı ve askerleştirilmiş sivillerin ille de üniforma giymediği.

Her yaşa, cinsiyete vs. uygun askerleştirme yöntemleri mevcut. Çocuklar okula gitmeye başladıkları anda askerleştiriliyor; itaatkar olmayı, mensubu oldukları ulusun geçmiş askeri başarılarını, tek sıraya girmeyi öğreniyor. Kadınlar bir başka biçimde askerleştiriliyor; vatana asker doğurmaları, yetiştirmeleri, feda etmeleri emrediliyor. Asker erkekler askerlikleri boyunca şiddet görüyor, uyguluyor, askerliklerinden sonra da şiddet uygulayabiliyor; ne de olsa tehdit olarak algıladığını yok etmek tembihleniyor onlara, sonunda kahraman olmak bile var bunun. Bir şehrin askersizleşmesinden bahsetmek, bütün bunlardan da bahsetmektir. Askere yolu göstermek, görünmez üniformalarımızı çıkarıp çıplak kalmayı göze almak demektir, kamuflaj yok demektir.

Bizler, yok edenlerin değil, var edenlerin heykellerini görmek istiyoruz şehirlerimizde; halkın ulaşamaması için tellenmiş değil, halkın bizzat özgür ve beleş kullanımı için ayrılmış alanlar istiyoruz; askerlerin öğretmen kılığında okullara girmemesini, kadınların doğuracaklarsa ne zaman nerede kaç defa doğuracaklarına kendilerinin karar vermesini, ne askerlerin ne askerleştirilmiş işçilerin emeklerinin sömürüldüğü, şiddetin yüceltilmesi yerine açıkça yerildiği ve yeterince cezalandırıldığı bir coğrafya talep ediyoruz.

Doğduğum evde benden başka çocuklar büyüyecekse, onların pencereden bakıp, nöbet tutan askerleri izleyip, kendilerini sıcak bir savaşın ortasına gibi panik dolu hissetmemeleri düşleriyle…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin